Takvimden bir yaprağı daha çürüttük.
Sabahın ilk ışıklarını içeceğiz.
Yine zamana yalvaracağız birlikte.
Gün boyu ateşli bir sarılışla bedenimizi terleten şehir, o alışılmış meltemiyle uyanık tutuyor bizi...
- “Bir sonuç çıkar mı” soruyoruz, her an.
Çerçeveye dahi razıyız, beklerken barışı...
O ‘çerçeve’ye sığacak yeni hayatlarımızla.

*  *  *

“İsviçre’ye niye gitmedin” soranlar var.
Bu hakkı 13 sene önce kullanmıştım!
Hani şimdi “Büyük gelişmeler olacak” deniyor ya heyecanla...
“Bekleyiniz, yer yerinden oynayacak” anonsları yapılıyor...
O zaman oynamıştı!
Burgenstock’tan “anlaşma” çıkmıştı.
Sayfalarca!
“Merhaba dünya” başlıkları atmıştık...
“Bekle bizi, geliyoruz...”
Üstelik güneyde “hayır”ın ağırlıklı olduğunu görüyor, kendimizi avutuyorduk.
İsviçre’de, Kıbrıslı gazeteciler arasında referandum dahi yapmıştık o dönem...
Sandık kurmuştuk...
Ve “hayır”dı çoğunluk oylar...

*  *  *

O son gece...
Hani şimdi aynısı olsa “yer yerinden oynayacak” sandığımız...
Anlaşma imzalanacaktı...
Birleşmiş Milletler beş gazeteci alacaktı, büyük salona...
Biri Kıbrıslı Türk toplumundan...
Biri Kıbrıslı Rum...
Türkiye ve Yunanistan’dan...
Ve bir de uluslararası ajans temsilcisi...
Biz zaten iki kişiydik, Başaran’la...
O nedenle şanslıydım!..
O “tarihi fotoğraf”ın altında imzam var...
Var da ne yani?
Elbette büyük bir travma sonrası...

*  *  *

O dönem, Türkiye medyasının neredeyse tamamı oradaydı...
En önemli isimler...
Her gün özel programlar, köşeler...
Şimdi hapiste çoğu...
Kıbrıs’a dair o ilgi kalmadı...
Kıbrıs Türk medyası çok daha kalabalık şimdi, çok daha heyecanlı, bu da iyi...
‘Çerçeve anlaşması’ çıkar mı, bilmiyorum.
Yeni güne, internetten izleriz nasılsa!
“Ölümlü kaza var” diyor arkadaşlar...
1975’ten bugüne 1.896 mı oldu böylece?
74 savaşında yok böylesi bir rakam...
Farkında mısınız “garanti”ciler!
Ve masada en büyük tartışma: “650 asker kalsın mı, gitsin mi yoksa...”
Sabaha doğru esiyor bölünmüş şeher.
Biliyor musunuz, bence, bir asır sonra doğacak çocuklar, bu satırları okurken acı acı gülecekler...