1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Aşkım müzik” diyen, Almanya’daki Kıbrıslı!
“Aşkım müzik” diyen, Almanya’daki Kıbrıslı!

“Aşkım müzik” diyen, Almanya’daki Kıbrıslı!

“Aşkım müzik” diyen, Almanya’daki Kıbrıslı!

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Aşkla başladığımız sohbetimizi müziğe, içinden çıktığı topluma ve var olduğu bu topraklara bağladık… Ben bir insanın hem nasıl bu kadar yetenekli, hem de nasıl bu kadar mütevazı olabileceğine şaşırdım.
Can Tufan. Almanya Bremen Devlet Operası’nın profesyonel sanatçısı bir Kıbrıslı…
Naci Talat Vakfı’nın Surlariçi Festivali’nde Can Tufan’la bir araya geldik.
Tanıdığımızı sandığımız, aramızda büyüyen bir insanı aslında ne kadar da az tanıdığımızı fark ettim… Kendisi “artık yaşlandığını” düşünüyor ama bana kalırsa gittikçe gençleşiyor.

Öncelikle Almanya’da neler yaptığınızdan bahsedebilir miyiz?
Almanya’da şu an Bremen Devlet Operası’nda kadrolu olarak çalışmaktayım. Orada operanın tüm repertuarlarını hazırlıyoruz ve okuyoruz. Dıştan da konserler veriyoruz. Bazen özel projeler de oluyor özellikle çocuk orkestra projeleri gibi. Onları da sahneliyoruz. Artık yaşlanıyorum. Seve seve böyle konserler vermek istiyorum. İhtiyaçlı çocuklara eğitim vermek onların da önünü açmak istiyorum. Önümüzdeki yaz bir genç okul orkestrası ile buraya gelmeyi ve bazı projeler yapmayı hedefliyoruz. Bakalım hep birlikte göreceğiz.

Neden yaşamak için Almanya diye sorsam…
Türkiye’de hiç bulunmadım. Sadece kısa süreli müzik çalışmalarım için oradayım. Orada hiç yaşadım diyemem.  Ancak Kıbrıs’tayken de sanatçı değildim. Burada liseyi bitiren insanlar gönlünde olanı değil gönlünde olmayanı okumaya çalışıyor. Oysa benim gönlümde müzik vardı ama hiç bir zaman ailem bunu keşfetmedi. Ben yurt dışına gidince tam olarak bağımsız kaldığım anda duygularımı fark ettim. Kendi duygularımın akışına gittiğim zaman böylece sanatçı yönüm de gelişmiş oldu.

Peki, burada yaşayan genç müzisyenlere neler söylemek isterdiniz?
Benim onlara bir şey söylemem çok yanlış olur. Gençler o kadar çok ileride ki. Hem de her konuda. Asıl onlar bana çok şey öğretebilir. Zaman çok değişti. Bizim zamanımızda hiçbir şey yoktu. Neredeyse müzik aleti bile bulamazdık. Müzik yapamazdık, alet çalamazdık, plak bile bulup dinleyemezdik. Şimdi onlar bir okyanusun içinde. Onlara tavsiye vermem aptallık olur. Onlar çalışsınlar. Eğer seviyorsalar müziği çalışsınlar. Zaten o zaman muhakkak başarılı olacaklardır. Aslında müzisyenlik çok zevkli bir meslek… Hele de tamamen mesleğiniz olunca bundan daha güzel bir şey olamaz. Bakın Kıbrıs’taki konserlerim çok az çalışma ile hayat buldu ama piyanistim Atakan Sarı çok yetenekli böylece çok güzel iki konser vermiş olduk.

Burada sanatları ile var olamaya çalışan insanlara öneriniz yurt dışına çıkmak, kendini bulmak olabilir mi?
Şimdi etkileşim sanat söz konusu olunca çok önemli bir etki üstelik bu her sanat dalı için de geçerli. Başka bir ülkede ufkunuzu açacak bir şey olduğuna inanıyorsanız ve uygulama şansınız da olacak bunu yapmakta elbette yarar olacaktır. Ancak şart mı değil tabii. Ama bunun dışında gençlerin gelişmesi için seçenek çok tabii. Esas diğer kafalar gelişmeli…

Diğer kafalar derken…
Politikacılarımızın kafalarının biraz değişmesi lazım bana göre. Kültür diyoruz, kültür diyoruz… Her yıl bu ülkeye kaç sanatçı geliyor, kaçı gerçek anlamda sanatçı? Yurt dışından gelen sanatçı dediklerimiz tüm ülkenin vergi kaynaklarını alıyorlar, adeta paramız onlara akıyor. Oysa bizim kendi genç ve yetenekli müzisyenlerimize hiç bir şey yapma şansı tanınmıyor. En büyük destek başlı başına genç müzisyenlere yapılacak maddi destek olmalı. Müzikle destek olamayız onlara. Herkes kendi müziğine dair ne yapacağını kendi daha iyi bilir.

Daha önce Türkiye’de albüm yapma çalışmanız olmuştu sanırım…
Oldu tabii çıktı da. Ama beklediğim başarı gelmedi. İyi ki de gelmedi o gençlik yıllarımdaki müziğe olan ilk aşkımla, popa olan aşkımla, bir şeyler üretme aşkı ile yapılan şeylerdi. Hem Türkçe sözlü müzik yapmaya çalışıyordum, hem de müziğinin farklı olmasına çalışıyordum. Buna gayret ettim. Bazı noktalarda başarılı oldum, bazı noktalarda başarısız oldum. Ama başarısız olduğum noktaların bile şimdi birer başarı olduğunu düşünüyorum. İyi ki başarısız olmuşum çünkü ciddi müzik hayatım bu başarısızlıklar sayesinde başladı. Yoksa orada takılıp kalıp daha iyisi için çaba harcamayabilirdim.

-----------------------------------------

“Sevgili Ölü Asker”den bugüne ne değişti?

Mehmet Yaşın’nın kaleme aldığı sizin bestelediğiniz “Sevgilim Ölü Asker”  şarkısını ben çok seviyorum. Siz artık sevmiyor musunuz, bunları çok amatörce mi görüyorsunuz?
Hayır, seviyorum elbette. Hatta o zaman sevmediğim bazı parçalarımı bile gün geçtikçe sevmeye başlıyorum. Bugün o zaman yaptıklarımdan bambaşka bir mesaj alıyorum. Gençlikte yapılanlar çok farklı. Düzgün Türkçe bilmezken, söz yazıyordum mesela. Değişik bir durum ama bir mesaj vermeye çalışıyordum. Bakıyorum iyi bir formülasyon yapamamama rağmen, mesajlarım bir yerlere ulaşmış. Farklı amaçlara hizmet etmiş. Örneğin en sevdiğim parça Nazım Hikmet’in Taranta Babu’ya 12.Mektup’u. Fakat hiçbir yerde anılmaz. O kadar güzel bir parçadır ki. Savaşların içinde doğduk büyüdük fakat halen daha savaşlar devam ediyor. Şiir bunu anlatıyor. Hiç bir yerde yayınlanmıyor. Oysa hiç tanımadığın insanın hiç tanımadığı bir ülke insanına saldırması, katletmesi çok korkunç değil mi? Şiir savaşların niçin yapıldığını anlatıyor. Oysa bunlar hiç ön plana çıkarılmıyor. Bazıları çok korkuyor bunları ortaya çıkarmaktan.
Yurt dışında yaşayan birisi olarak Kıbrıs Türk toplumunda son dönemde yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’nin buradaki varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ve buna benzer sorularla çok karşılaşıyorum. Ben de ortaya başka sorular atmayı tercih ediyorum. Her kabahati Türkiye’ye ya da onun ülkedeki varlığına bağlamaya çalışıyoruz. Ancak kendimize hiç bakmıyoruz. Sen çöpünü sokağa atıyorsan suçlusu Türkiye mi? Kıyılarını, plajlarını mahvediyorsan suçlusu kim? Petrol ile çalışan elektrik santralleri kurup sonra da bunun denize sızmasına ortam yaratıyorsan suçlu kim? Sorumlusu kim? Şayet Türkiye de bazı şeyleri diretiyorsa hayır da diyebilmek gerek. Kusura bakmasın kimse ama her şey de Türkiye’den bitmiyor. Eğitimimizin bozulması, trafikteki sorumsuzluklar ya da ehliyetsiz gençler… Daha sayabileceğim çok şey var. Tüm bunları kim yapıyor bize? Biraz da bizim kendimize bir çekidüzen vermemiz lazım. Bu da ancak eğitimle olabilecek bir şeydir. Eğitimimize hayat boyu devam edersek ancak o şekilde daha güzel hayatlar yaşayabiliriz.

Bu haber toplam 2347 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 127. Sayısı

Adres Kıbrıs 127. Sayısı