1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Asla Hoşça kal demedik Varosha
Asla Hoşça kal demedik Varosha

Asla Hoşça kal demedik Varosha

Asla Hoşça kal demedik Varosha

A+A-

 

 Okan DAĞLI
[email protected]

Geçen yıl Mağusa İnsiyatifi’nin posta kutusuna “Merhabalar, Biz Kapalı Maraş ile ilgili bir belgesel projesi hazırlığında olan bir ekibiz. Sizden, kapatılmadan evvel bu bölgede yaşayan Kıbrıslı Türklere bugün ulaşıp ulaşamayacağımıza dair bilgi alabileceğimizi düşündük. İletişime geçebilirsek çok memnun oluruz. Teşekkürler...” şeklinde bir mail düşünce çok heyecanlanmıştık. Kıbrıs’ı Türkiye’den takip eden iki genç insan bizlerle temas kurmak istiyorlardı. Konuları Maraş’tı. Daha doğrusu Varoşa! Bu iki genç herhangi bir bütçeleri olmadan yürekleri ve vicdanları sızlatan bu insanlık dışı durumla yani bu kentle ilgili bir belgesel yapmak istiyorlardı. Bize projelerini göndermelerini istedik. Mağusa İnisiyatifi olarak Kıbrıs ve Maraş için ne düşünüyorsak, bu iki genç yazar/yönetmen arkadaşda sanki de bizlerin beynini okumuşlar ve bunun belgeselini yapmak istiyorlardı.
Onlarla temasa geçtik. Çiğdem ve Sertaç, Mağusa’ya geldiler. Mağusa Belediye Başkanı Oktay Kayalp burada çekim süreci boyunca kalacakları yeri organize etti. Bizler, Serdar Atai ve Ali Gulle ile bu genç ve yürekli insanlarla yakından ilgilendik. Kendileri için yürekli insanlar diyorum çünkü Türkiye ve Kıbrıs için tabu olan bir konuyu belgeselleştireceklerdi. 40 senedir dokunulmayan bir olguyu elleyeceklerdi. Ve bu elbette bizim gibi ülkelerde bir yürek işiydi ve bu yürek bu iki genç insanda mevcuttu.
Özellikle Serdar Güney Kıbrıs’ta yaşayan Maraşlı göçmenlerle diyalogları için çok emek sarf etti. Bu sürede Çiğdem ve Sertaç’la yakın bir mesai içine girdik. Belgesel nihayet tamamlandı. Mart ayı itibariyle filim festivallerinde gösterilmeye başlandı. Ankara Uluslararası Filim Festivalinde en çok ilgi gören belgesellerden biri oldu.
Sizlerle bu belgeselin yazar ve yönetmenlerinin kaleminden konu ve içeriği ile konuya yaklaşımlarını paylaşmak istiyorum.

   
Türü ve süresi:
Belgesel, 60 dakika
Kısa Tanımı:
Yeryüzünde, yalnız insanlar değil kentler de rehin alınır. Ruhu, tarihi ve geçmişi ile birlikte zaman durur bu kentlerde… Filmimiz kırk yıla yakın bir zaman önce rehin alınıp kapatılan Maraş’ta (Varoşa) zamanın durmadığını, ona bağlı kalan hafızaların izini sürerek Maraş’ı; ruhu, tarihi ve geçmişi ile diriltmeye çalışıyor. Yerinden edilip yıllardır evine dönemeyen insanlar ile her gün bölünmüş bir şehirde sınırlar ve askerlerle kapatılmış Maraş’a bakarak yaşayan, savaşın travmasını kuşaktan kuşağa aktaran insanların ortak acılarını paylaşmak istiyoruz. Bu acıları sağaltmak ve dillendirmek… Barışın hep var olduğuna dair bir söz söylemek adına…
Konusu ve İçeriği:
Tel örgülerle ve askerlerle çevrilmiş kasvetli bir şehir! Yalnız ve tecrit edilmiş bu görüntüsüyle dokunaklı duruyor elbette. Sinematografik açıdan bakıldığında çoğu yönetmeni, hâlihazırda var olan bu “duygusu” ile cezbedebilecek bir resim... Görsel olarak filmimizin dokusu her ne kadar 1974’ten bu yana zamanın akmadığı bu resim ile örülecek olsa da içerik olarak bu resmin ifade ettiklerine itiraz ederek hikâyeleşiyor.
Hikâyemizin bir yanında Maraş’ın toprağını, kokusunu, tarihini bilen ve 1974’te bu duygularla yerlerini terk etmek zorunda kalan insanların anlatımları; bir yanında ise kapatılan Maraş’ın komşusu olan ve her gün savaşın izlerini görerek yaşayanların anlatımları yer alıyor. Bu anlatımların odağında; Maraş’a yıllardır giremeyen Rum ve Türklerin bir araya gelmeleri ve Maraş’tan yola çıkarak Kıbrıs’ın yıllardır süregelen kaderini farklı şekillerde ve yoğunluklarda da olsa birlikte paylaştıklarını ortaya  koymak, ortak anılar ve  kentle ilgili yaşanmışlıklarından hareketle bir arada yaşamın mümkün olduğu fikri yer alıyor. Maraş üzerinden yapılan diplomatik taktikler, siyasi entrikaların tamamen dışında, Maraş’ın adanın sakinlerini bir araya getirmenin en önemli sembollerden biri olduğunu göstermek istiyoruz.
Filmimizin kurgusu Maraş’tan göç etmek zorunda kalmış insanların, tellerle ve askerlerle çevrili Maraş’ a dönmeleri üzerine kuruluyor. Yukarıda bahsettiğimiz anlatımlar bu dönüş, yani yol hikâyesi ile paralel ilerliyor. Maraş’a varıldığında ortaya çıkan kapatılmış şehir görüntüsü fonda olmak üzere o an hissedilen ve yıllardır duyulan acıların doğaçlama anlatımları ön plandadır. Otuz yedi yıldır Maraş’a giremeyen Rum ve Türklerin Maraş’ta geçen ve Maraşsız geçen hayatları, Maraş’ın tüyler ürperten sessiz ve yalnız manzarası eşliğinde anlatılıyor. Hemen ardından, savaş ve sonrasında Mağusa’da kalan, Maraş’ta yaşayanların acılarına ortak olmuş insanların anlatımlarına geçiliyoruz. Aynı zamanda 1974’ten bu yana süren travmaya, Kapalı Maraş görüntüsünün bu travmanın kronikleşmesindeki, kuşaktan kuşağa ilerleyişindeki rolüne vurgu yapılıyor. Nihayet bir yanda yerinden edilenler, bir yanda ise o yalnız ve insansız yerin komşularıyla yaşanan buluşma ile hikâyemiz yükseliyor. Kıbrıs’ın farklı yerlerinde yaşayan Türkler ve Rumlar Kapalı Maraş’a giremeseler de en yakın noktalardan Maraş’ta geçen hatıralarını paylaşıyorlar.
Yönetmenlerin Yaklaşım Metni:
“Farklı istilalar adayı kapladı ve aşındırdı. Anıt üstüne anıt yığılmasına yol açtı. Kralların ve imparatorlukların amaçları adayı kana buladı,  manzarasını camiler, katedraller ve kalelerle tekrar tekrar aşındırdı ve yeniledi. Tarihlerin ve kültürlerin gelgiti ve akışı içinde zaman zaman Aryan ve Sami ırklarının, Hıristiyan ve Müslümanların  ölümcül bir kucaklaşmada birleştiği tutuşma noktası oldu.”  Lawrence Durrell
Durrell’in cümleleri Kıbrıs’ın tarihinin kısa bir özeti gibi duruyor. Kıbrıs; yüzyıllardır birçok iktidar tarafından  üzerine zar atılıp yazgısı çizilen bir ada. “Dünyada artık sınırlar kalktı.”,  “Yeni yüzyıl özgürlüklerin yüzyılı olacak!” gibi söylemlerin dillere pelesenk olduğu küresel bir dünyada, ortadan ikiye bölünmüş, şehirleri birbirinden yeşil hatlarla ayrılmış, insansızlaştırılmış ve neredeyse nüfusuna yakın asker tarafından kuşatılmış bir ada... Üstelik kendi sorunları hakkında söyledikleri dikkate dahi alınmayan, sesi duyulmayan, kalbi kırık bir ada… Bütün “Çözüm” ve “Barış” önerileri  adanın iki toplumu arasındaki bölünmeyi artırarak, iki toplumun bağını iyice koparmaya yönelmiş ve yıkılması her geçen gün daha da zorlaşan büyük bir duvar meydana getirmiştir.
Hem Kıbrıs Türk toplumu hem de Kıbrıs Rum toplumu; kendi mağduriyetleri üzerinden şekillenen resmi argümanlara inanmıştır yıllardır. Bu argümanlar; tarihi ve acıları ortak bir yazgıda birleşen iki toplumun ayrıştırılması ve uzaklaştırılması üzerine inşa edilmiştir. Böylece Kıbrıs üzerinde söz sahibi olan iktidarlarca, ortak yaşanan bir yazgıdan, düşman iki toplum yaratılmıştır!
Bu fikirden hareketle belgelimizin çıkış noktasının bu “ortak yazgı” üzerine temellendiğini belirtmeliyiz. Bu ortaklık dolayısıyla; taraflara bölünmüş değil, barışı  ve biraradalığı savunan bir Kıbrıs yaklaşımını benimsiyoruz. Bu yaklaşımın sonucu olarak Kıbrıs’ın yazgısının en önemli sembollerinden biri olan Maraş, belgeselimizin hareket noktasını oluşturuyor. Yaşadığı topraklardan uzaklaştırılan ve kırk yıla yakın bir zamandır insanlara kapatılan, kaderine terk edilen Maraş! Çevresi tellerle ve askerlerle çevrili küçük bir şehir. Ve bu şehre giremeyen, evlerine dönemeyen insanlar...
Sakinleri, doğup büyüdükleri, geçmişlerinin saklı olduğu bu yeri kısa bir zaman diliminde terk edilmeye zorlanmış bir yer. Maraş, adının başına eklenen “Kapalı” sözcüğü ile bugün, gerek resmiyette gerekse de fiiliyatta “yok edilmiş” bir şehir. Bu yönüyle; yerinden edilen insanların, ait oldukları bu yerden bunca yıl uzak tutulmalarının insan hakları açısından yarattığı mağduriyeti ortaya çıkarmak istiyoruz. İnsani bağlamda çok yönlü bir acının merkezi haline gelen bu şehri, boşaltma ve uzaklaştırılma sürecini yaşayanların gözüyle Maraş’ı açmayı hedefliyoruz.  Bu acıları sağaltmak ve dillendirmek adına…

Maraş sorununun siyasi olarak Kıbrıs sorununun minimize hali gibi durduğunu, çözüm noktasında Maraş ile ilgili atılacak bir adımın Kıbrıs barışında bir kilometre taşı olacağını düşünüyoruz. Bu sebeple filmimiz, özelde Maraş’a vurgu yaparken Kıbrıs barışına katkı sunabilecek bir üslupla geliştirilmiştir.
Kıbrıs sorunun tarihsel kökenleri, tarihsel tezler filmimizin konusunun dışında yer almaktadır. Maraş’ın tarihine vurgu yaparak bugüne ulaşmayı amaçlıyoruz. Filmimiz birbirlerinden uzaklaşan iki toplumun Maraş’ın trajik yalnızlığında birleşen ortak yazgı ve acılarına odaklanıyor. Bir şehrin yanından geçip ona bakamamanın, bir şehre gidememenin acısı…
Belgeselde Rol Alanlar:
Anna Marangou, Nikos Karoullas, Harris Demetriou, Gius Bayada, Serdar Atai, Okan Dağlı, Ali Gülle
Yazar ve Yönetmenler:
Çiğdem Mazlum ve Sertaç Yıldız

Bu haber toplam 2423 defa okunmuştur
Gaile 207. Sayısı

Gaile 207. Sayısı