1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. ASTRA ZENECA’LI BAYRAMLAR
Sami Özuslu

Sami Özuslu

ASTRA ZENECA’LI BAYRAMLAR

A+A-

Nihayet sıra geldi ve Covid-19 virüsü için aşılanma işlemi gerçekleşti.

Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı planlama ve eldeki aşılar çerçevesinde önümde iki seçenek vardı. Ya Sinovac ya da Astra Zeneca…

Aşılarla ilgili bir yığın makale yazılmış, bir sürü haber üretilmişti. Tüm aşılar kısa sürede imal edilmiş, testleri kısa sürede yapılmış ve tamamı ‘acil kullanım izni’ almıştı.

Bu durum Astra Zeneca için de, Sinovac için de geçerliydi.

Kuzey Kıbrıs’ta en fazla deneyim sahibi olduğumu aşı Sinovac’tı, zira etrafımızdaki insanların önemli bir kısmı onunla aşılanmıştı. Yan etki bakımından bir sorun yaratmaması, en başlardaki ‘Çin malı’ algısını tersine çevirmişti. Sokaktaki vatandaş artık büyük ölçüde Sinovac’a güveniyordu.

Astra Zeneca aşısı ise her ne kadar İngiliz-İsveç orijinli olsa da, ‘kan pıhtılaşmasına yol açtığı’ iddiaları ve özellikle bazı Avrupa ülkelerinde askıya alınması yüzünden şüphe uyandırıyordu. Her ne kadar veriler pıhtı meselesinin çok düşük bir oranda olduğunu gösterse de insan böyle bir karar verirken ‘acaba mı’ diye sormadan edemiyor.

***

Ancak ‘pıhtı’ meselesiyle beraber bir soru işareti daha vardı. Acaba aşıdan sonra ne gibi yan etkiler oluşacaktı?

Birçok kişi aşı sonrası ciddi sorunlar yaşadıklarını anlatıyordu.

Aşıdan hiç etkilenmediğini söyleyen küçük bir kesim de vardı ama ‘perişan oldum’ diyenler çoğunluktaydı. Aslında anlatılanlar çok ağır durumlar değildi ama sanırım ‘şifa bulmak için’ vücudunuza almayı kabul ettiğiniz bir sıvı yüzünden hasta olmak mantığımıza ters geliyor.

Geçmişte bir kez grip aşısı yaptırdığımı ve ağır gribe yakalandığım için ‘bir daha yaparsam ne olayım’ diye kendi kendime söylendiğimi anımsıyorum.

Sanırım birçok kişi benzer duygu ve düşünceler içerisinde…

Lakin Covid-19’da durum farklıydı ve aşılanma dışında henüz bir çıkış yolu, ‘eski normal’e dönüş olasılığı gözükmüyordu. Bu yüzden de olası ‘perişan olma’ hallerini göze almak gerekiyordu.

Ayrıca iki aşı arasında ‘koruyuculuk’ ve ‘AB içinde seyahat kolaylığı’ bakımından da önemli iki fark daha vardı.

İşte bu duygu ve düşünceler içerisinde kararımı verip Pazartesi günü Astra Zeneca’yı yaptırdım.

Ve vücudumda olup bitecekleri izlemeye, gözlemeye başladım.

***

Öğlen saat 14.00 gibi aşılandım ve gerekli bekleme süresinin bitiminden sonra hastaneden ayrıldım. Baktım herhangi bir sıkıntı yok, akşamüzeri çok uzun olmamak kaydıyla günlük yürüyüşümü de yaptım.

Akşam saatlerinde de vücudumda herhangi bir sorun hissetmedim. Belki arada kolda hafif karıncalanma ya da uyuşukluk hissi, hepsi bu…

Gece yarısına yakın uyudum ve birkaç saat sonra uyandığımda ‘işte başlıyor’ dedim. Ateşim yükselmiş, kas ve eklemlerimde ağrılar başlamıştı. İki panadol alıp yattım. Sabah işe gittim, ama çok uzatmadım, çünkü halsizdim ve ağrılarım devam ediyordu.

Aşının ertesi günü büyük ölçüde dinlenmem gerekti. Zaman zaman ateşim yükseldi, ağrılarım da arttı, iki panadol daha içtim. Akşam saatlerinde artık büyük ölçüde kendime gelmiştim.

Üçüncü gün sabah işime geldim ve ciddi bir sıkıntı hissetmeden çalıştım, ilaç falan da almadım.

Bu satırları yazarken aşının üstünden 48 saatten fazla bir süre geçmişti ve akşam üzeri -eğer bir aksilik olmazsa- günlük yürüyüşümü de yapmayı planlıyorum.

***

Aşılanmaya karar vermezden önce Dünya Sağlık Örgütü’nün bir yayınından şu cümleleri okumuştum: “Bugün şanslıyım. Çünkü aşı oluyorum. Hem kendimi, hem sevdiklerimi, hem de insanlığı korumak için…”

Aşıya giderken bu cümle oldukça motive ediciydi. Evet, çok kafa karıştıran iddia, belki kısmen de risk vardı ama diğer taraftan Covid-19’a yakalananların riski unutuluyordu.

Yine bilimsel bir makalede ‘Covid’e yakalananların 6, hatta 8 ay sonra bile kimi belirtileri göstermeye devam ettiği’ yazıyordu. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri de cabası!..

Kolumu sıyırıp aşı için hemşire hanıma uzattığımda çok rahat ve kararlıydım. Birkaç gün, hatta bir hafta ateş, gribal enfeksiyon, öksürük, ağrı, sızı olabilirdi. Tümüne hazır ve razıydım. Değil toplamda dört adet, bir hafta sabah akşam ağrı kesici almayı göze almıştım.

Öyle olabilirdi, hala olabilir. Olacaksa da olacak. Ateştir düşer, ağrıdır geçer. Keşke hayattaki tek ağrı ve tek dert Astra Zeneca’nınki olsa…

Dolayısıyla evet ‘şanslı’ydım. Sıram gelmiş ve aşılanmıştım.

Aşının ne kadar koruyucu olacağını bilmek mümkün değil, ama 48 saat öncesine göre daha az risk altında olduğunuzu bilmek bile güzel bir duygu…

Bu arada Bayram gelmiş bile…

Keyifle, sağlıkla, umutla, dostlukla…

Bu yazı toplam 2790 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar