1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. AT, AVRAT, SİLAH SİZİN DEĞİL!
AT, AVRAT, SİLAH SİZİN DEĞİL!

AT, AVRAT, SİLAH SİZİN DEĞİL!

AT, AVRAT, SİLAH SİZİN DEĞİL!

A+A-

Cansu N. Nazlı
[email protected]


Av sezonunun açıldığı hafta bir avcının arkadaşlarıyla birlikte vurduğu hayvanlarla çekilmiş fotoğrafı sosyal medyada çeşitli tepkilere konu oldu.  Paylaşılan fotoğrafın görenleri irite ettiği herkesin ortak paydasıydı. İnsanların bazıları fotoğrafta katliamı resmeden avın yasaklanması gerektiğini söylerken bazıları ise görüntünün rahatsız ediciliğinden dem vurarak böyle fotoğrafların sosyal medyada paylaşılmaması gerektiğini savundu. Her iki söylemin de çıkış noktasına bakmanın, ikisi arasındaki farkı ayırt etmek açısından yararı olacaktır. Bu fotoğrafın gündeme gelmesiyle kamu vicdanını rahatsız eden şiddet miydi yoksa şiddetin gözler önüne serilmesi mi? Avla hayvanların taammüden canına kast edildiğinden yaşanın su götürmez şekilde şiddet içerdiği ortadadır. Şiddete karşı tavır sergileyen herkesin de avın yasaklanmasını talep etmesi anlaşılırdır. Ölü hayvanların fotoğrafını kamusal alanda sergilemenin şiddet pornografisi olması sebebiyle bir nevi şiddeti yeniden ürettiğinden insanların rahatsız olup buna tepki göstermesi de normaldir. Bir milletvekilinin sosyal medyada avcılara birbirlerini vurmamaları, vurdukları hayvanların da fotoğrafını paylaşmamaları çağrısı yapması da dikkat çekicidir. Burada sadece fotoğrafın sergilenmesine yani pornografisine karşı çıkılırken şiddetin kendisi olan ava karşı çıkılmamasının sebebi nedir? Göz görmeyince gönül gerçekten de katlanır mı?

Kuşkusuz, avın yasaklanmasını dile getirerek eli silahlı bir sürü adamı karşısına almayı hemen hemen kimse istemez. İnce Av’ın ertelenmesi kararı karşısında Avcılık Federasyonu’nun 20 bin avcıyı sokağa dökebileceklerini yönündeki üyelerini galeyana getirecek tehditkar beyanı ya da Büyük Av öncesi federasyon başkanın avcı camiasından piyasaya 72 trilyon para aktığını vurgulaması; avcıların ciddiye alınmaları konusunda aba altından açıkça sopa göstermesidir.

Siyasilerin oy potansiyeli, sermayenin ise piyasaya akan sıcak para sebebiyle avcıları gözden çıkaramadıkları aşikardır. Peki “3-5 çevreci ve çoğu kadın olan destekçi” neden halen ava karşı çıkıyor ve bunu deklere etmekten çekinmiyor?
‘İnsanoğlu’nun doğaya hükmetme çabası, kadın üzerinde tahakküm oluşturma sürecine de paralel gelişmiştir. Bunun kökeni erkeklerin avcılık, kadınların toplayıcılıkla uğraştığı ilkçağlara kadar uzanır. Batılı kalkınma modeli ve ataerkillik, kadını ve doğayı ikili şekilde sömüregelmiştir. Ataerkil sistemle erkek, kadın bedenine olduğu gibi doğaya da hükmetmeye çalışırken; Kapitalizm ise insan ‘ihtiyaçlar’ını karşılamak için doğanın ‘sınırsız’ kaynakları olduğu savıyla doğayı sömürmektedir.  Bu yüzden biliyoruz ki konu doğanın sömürülmesi olunca muhafazakarlar ve liberaller rahatça uzlaşır; tıpkı Gezi’de olduğu gibi…
Avcıların kendilerini doğanın sahibi gibi görmelerinin arkasında “At bizim, avrat bizim, silah bizim, şan bizim!” biçiminde tezahür eden eril bir şiddet bulunmaktadır. Erkek sahiplenmesinin yol açtığı şiddet; sadece doğaya hükmetmenin değil, aynı zamanda ‘kadına şiddet’in de karakteristiğinde vardır. “Çevreci geçinenler” ile kadınların “doğaya sahip çıkmadan” onun için mücadele vermelerinin nedeni bundandır.

Kadınların avdan anlamadıkları için bu konuya karışmamaları yönündeki avcı söylemlerinin de bu bağlamda üzerinde durulmalıdır.  “Av geleneği”nin başta “cinsiyete dayalı iş bölümü” olmak üzere, kadınlık ve erkeklik rollerini besliyor olması da kadınların ava karşı çıkmasında etkilidir.
Doğayı sevip sahip çıktıklarını iddia eden avcıların hayvanlara şiddet göstermeyi kendilerinde hak görmesi, hem feministler hem de çevrecilerce kabul edilemez olduğundan av konusunda uzlaşılması mümkün değildir.
Bilinmelidir ki, ‘Hak’ denilen şey olumlu olgulara karşılık gelmesi gerekir. Şiddet göstermek kimsenin hakkı olmayacağı gibi şiddet görmeyi de hiçbir canlı hak etmez. Şiddet mağduru susturur; şiddete tanık olup sessiz kalmak ona ortak olmaktır. İşte bu yüzden ne evdeki bir kadının sesi ne de doğadaki bir kuşun ötüşü kesilmesin diye bir avuç feminist ve çevreci şiddeti her daim ifşa etmeye devam edecektir.

Bu haber toplam 2291 defa okunmuştur
Gaile 238. Sayısı

Gaile 238. Sayısı