1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Atanmadan atanmışlar (!)
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Atanmadan atanmışlar (!)

A+A-

 

Türkiye ve onun iç odaklarının desteğiyle hükümetten “paket”lenen CTP’den kurtulan statükonun yılmaz bekçilerinde şimdi gündem “atamalar”…
Kim nereye atanacak?
Önlerinde kısa zaman var!..
Partilerinde de çok bekleyen insan…
Herkesin bir hayali ve atanmak istediği yer var hiç kuşkusuz.
Kabine paylaşımı gibi “denge” gözetmek bu sefer daha kolay.
Zira atayacak yer çok!..
Dairelerin müdürleri…
Müsteşarlıklar.
Yönetim Kurulları…
Kurum müdürleri…
Özel kalemler…
Say say bitmez…
                                                               
***

Tabii bu karmaşa içinde kendi kendini “atamış” ilan eden tipler de var şüphesiz.
Henüz resmi atama olmadan Başbakanlık’a yerleşen eski “basın işleri sorumlusu”ndan tutun da, Şeker Sigorta’daki genel müdürlüğe kadar ilginç bilgiler geliyor.
Merak etmişsinizdir, daha da detaya girelim o zaman.
Şeker Sigorta’da eski müdür Hasan Basri Beycanlı gitmiş koltuğa oturmuş yeniden.
Ortada bir resmi atama yok!..
Belli ki sözler çoktan verilmiş, siyasi parti merkezlinden.
Ne gerek var ki resmi atamaya, git otur, atama sonradan gelsin.
Aynı şey Başbakanlık için de geçerli…
Eskilerden kalma “basın sorumlusu” teyzemiz ilk günden, daha hükümet güven oyu bile almadan Başbakanlık’ta almış soluğu.
Neredeydin ya ablacığım sen bunca zaman?
Nereden çıka geldin?
Teyzem aniden çıkmış ortaya, hooop Başbakanlık!..
Kemal Deniz Dana Turizm Bakanlığı’ndan çıkmış, gitmiş Sağlık Bakanlığı’na yerleşmiş, müsteşarlık bekliyor.
Bumin Paşa Eğitim Bakanlığı’ndan çıkmış, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na uçmuş, o da müsteşarlık bekliyor.
Nazım Çavuşoğlu eskilerden kalma müsteşarını almış yanına, adam çalışmaya başlamış.
Hiçbirinin ataması yok!..
                                                               
***

Aynı hareketlilik hastanelerde de var.
Örneğin Girne Devlet Hastanesi’nde görev yapan bir UBP’li doktor, bakan değişir değişmez Lefkoşa’ya geçmiş.
Uzun süredir Lefkoşa gelmek isteyen ancak görevlendirmesi yapılmayan doktorun Girne’den ayrılması ile yerine Mağusa’dan “görevlendirme” yapılmış bu kez…
Üstelik Mağusa’dan görevlendirilen doktor da Mağusalıymış…
Adamı şehrinden alıp Girne’ye göndermişler.
Sırf Girne’den kaçan doktorun yerini doldurmak için…
Başında da dediğim gibi bu atama ve görevlendirmelerin henüz resmi bir tarafı yok.
                                                        
***

Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın bu konuda daha titiz olduğuna ilişkin bilgiler geliyor.
Hakkını yemeyelim, Denktaş bir tek Çelebi Ilık’ı almış yanına, “Başka bir DP’li bakanlığa girmesin” diye emretmiş, “resmi atama beklesinler” demiş.
Başbakanlık’ta ise tek resmi atama Olgun Amcaoğlu için yapılmış, Olgun Bey resmen müsteşar olmuş.
Gerisi mi?
Resmi atama olmadan koltuklara makamlara oturmuşlar!
Oh ne ala memleket işte bizimkisi, oh ne ala.
Kendi kendini atayanlar diyarı burası…
Müsteşarlık cenneti.
Yönetim Kurulları bahçesi.
Kurum müdürleri sofrası.
Özel kalemler dünyası…
Canım KKTC burası.
Canım KKTC…
Kestirmeden köşeyi dönenleri dünyası…

--------------------------------------------------------------------------------

Saray’ın amatör halleri

Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Bölümü sorunlu.
Bir Cumhurbaşkanı’na kaç kez özür diletilir ki?
Ben sayamadım.
Siz sayabildiniz mi?
Bir basın toplantısı düzenlediler, tek kelimeyle rezalet!..
Gazeteci olmayanlar davet edildi, bu meslekten ekmeğini kazananlar dışlandı filan.
Şimdi de ‘sanatçılar’ davetinde aynı sorun yaşandı.
Koskoca Cumhurbaşkanı “davet edilmeyenler” olduğunu belirterek özür diledi yeniden.
Yine bir halkla ilişkiler rezaleti anlayacağınız.
Şaşırtıcı olan Saray’da bu işin “uzmanı” (!) çok dostumuz var.
Neden bu işi beceremediler, anlamadım doğrusu.
Bir yerde bir terslik olduğu kesin.
Ama ne?
Orasını çözemedim.
Amatörlük mü, beceriksizlik mi?
Hangisi?


----------------------------------------------------------------

Derinya açılır mı?

Derinya…
Nam-ı diğer “barikat”…
Mağusa’yı ikiye ayıran o lanet olası bölge…
Ölüm kokan dikenli tellerin çevrelediği ıssız ve korkunç alan.
Açılacak mı?
Açılmayacak mı?
Şimdi tartışma bu.
“Mağusa esnafı adına” bir yazı kaleme alan Yılmaz Parlan kapının açılacağına inanmadığını söylüyor.
“Türk tarafı kapıları açmak istemiyor” diyor.
Giderek yok olan ümitlerin yarattığı olumsuz hava yayılma eğiliminde…
Bir yanda kapının açılması için ekstra 7 milyon TL'ye olan ihtiyaç, diğer yanda polisin 70 personel istihdamı ve UBP-DP hükümeti…
Tüm bunları birleştirince negatif düşünmek olası pek tabii.
Ancak bu kapının açılmaktan başka şansı da yok.
Ne diyelim, umarım açılır.
Gelişmeleri izleyeceğiz.

 

Bu yazı toplam 1898 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar