1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Ateşkes halli bizi daha ne kadar yakacak?
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Ateşkes halli bizi daha ne kadar yakacak?

A+A-

PATLAMA NOTLARI / KÖTÜ BİR ANI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sabah’ın üçünde çalan telefonla yataktan fırladım, sabah 6 olmuş, alarm çalıyor sandım…

Meğer arayan haber merkezinden Fehime’ymiş…

“Mert, Çatalköy’de patlama oldu” dedi…

İrkildim… “Hazırlan geliyorum, gidiyoruz”…

Bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışırken diğer yandan Girne’ye doğru yol aldık.

Gece karanlığında ben aracı sürüyor, Fehime olup biteni öğrenmeye çalışıyordu.

Girne’de Yeni Liman’a giden yoldan itibaren polis yolu kesmişti, anayoldan Çatalköy’e gidiş yapılamıyordu.

Köylerden takip ederek Çatalköy’e ulaştık.

Malpas bölgesinde yeniden anayola indik, bu kez yolun yine kesik olduğunu gördük.

Oradaki barikatı da aşmamız gerekiyordu, polislere sandviç götüren bir şahsın aracına bindik, bir başka barikata ulaştık.

Orayı da sağ olsun TAK Müdürü Fehmi Gürdallı'nın aracına binerek geçtik.

Fehmi Bey ile Acapulco Otel'e ulaştık.

Zorlu ve tehlikeli bir yolculukta kader ortağı olmuştuk, birbirimize ulaşmak için telefon numaralarımızı paylaştık. İlginç bir psikolojiydi.

Sonrası ise korku filminin en korkulu anları olarak hafızama kazındı.

***

Protokolün deniz tarafında açıklama yaptığı öğrendik, hemen oraya ulaştık.

Otel bahçesinde gördüklerimiz ürkütücü ve üzücüydü.

Turistler çaresizce sağda solda koşuşuyor, gecenin karanlığında gözleri yaşlı şekilde olan biteni anlamaya çalışıyordu.

Karanlığın içinde Başbakan Ersin Tatar'a rastladık, son bilgileri aktardı.

Sonra arkasından Cumhurbaşkanı Akıncı geliyordu, ondan da kısa bir açıklama aldık.

İkisi de yorgun ve bitkindi.

Otel görevlileri ve özel harekat sık sık otel içerisindeki herkesi deniz tarafına gitmesi için uyarıyordu.

Bir ara otelin girişine doğru yürüdüm, otelin hemen karşısındaki tepeden alevler yükseliyordu, alevlerin olduğu nokta otele çok yakındı.

Orada askeri bir yetkiliden bilgi aldım, "Neden insanların yukarıya çıkmasını engelliyorsunuz, hala tehlike var mı?" diye sordum, "Tehlike var, patlama olabilir, risk yüksek" dedi. Bu konuşmadan 30 saniye sonra alevlerin olduğu bölgeden devasa bir alev topunun havaya doğru yükseldiğini gördüm, o sırada Sami Özuslu'ile KANAL SİM yayınına telefonla bağlanmıştım, olanları aktarıyordum.

Alev topu görüntüsünün arkasına ses ve şiddetli bir şok dalgası geldi, korkunçtu.

Gazeteci arkadaşlar ve orada bulunan görevliler denize doğru koştuk.

Sonrası tufan…

Büyük bir panik yaşandı, ağlayanlar, kusanlar, şoka girenler… Kelimelerle o görüntüyü anlatmak imkansız…  

Sahile indiğimizde mülteci kampına girdiğimizi sandım!

İnsanlar yerlerde, şezlonglarda yatıyordu, sessizce ağlayanlar vardı… Çocuklar yan yana, kucak kucağa yatıyordu… Beyaz çarşaflara sarılı şekilde… İçimden "İyi ki yaşıyorlar, bir de öldüklerini düşün" diye kendi kendime mırıldandım… Gerçekten iyi ki öylesi büyük bir faciaya dönüşmedi tüm bu olanlar…

Havada keskin bir barut kokusu vardı, otel görevlileri bir yandan maske dağıtırken diğer yandan çarşaf dağıtıyordu.

Daha sonra gün ağarmaya başlayınca patlamalar kesildi.

Hava aydınlandıkça oteldeki manzara da ortaya çıkıyordu.

Camlar kırılmış, bazı duvarlar hasar görmüştü. Araçların üzerinde şarapnel parçaları düşmüştü. Araçların camları kırılmış, yerlerde mühimmat parçaları vardı.

Her yer savaş alanı gibiydi.

***

Otel yönetiminin bu sınavdan başarı ile çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Hiçbir kabahatleri yokken böylesi bir olaya muhatap kalmak zorunda kaldılar… Erken ve hızlı organize oldular, turistleri deniz tarafına indirdiler, erken zamanda hayatı normale çevirdiler.

Devletin resmi kurumları da füze olayından daha organizeydi.

Belli ki her kötü olay biraz daha tecrübelenmemize neden oluyor, ne yazık.

Elbette böylesi olağanüstü durumlara hazırlıklı olmak için daha fazla organize olmalıyız.

Ancak o koca turizm tesisi ile devasa cephaneliğin yan yana bulunmasının tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Bırakın turizm tesisini, Çatalköy'ün bu kadar geliştiği, Arapköy'ün de büyüdüğü bir dönemde o mühimmat deposunun orada işi ne Allah aşkına? Burada askeri yetkililere büyük görevler düşüyor.

Bu olay gündüz yaşansaydı en az 30-40 ölü olacaktı.

İyi ki gece karanlığında herkesi uykuda yakaladı.

Olayın bir daha yaşanmaması için cephaneliğin oradan kaldırılması için hızlı hareket edilmeli…

Yalnız orada değil, birçok cephanelik yerleşim yerlerinden çıkarılmalı, atış alanlarındaki güvenlik sorunları çözülmelidir.

Ve bir an önce ateşkes ve savaş halli durumlarından daha normal şartlara dönmeliyiz.

Çünkü bir yandan 'kaş' yaparken, böylesi olaylar 'gözümüzün' çıkmasına neden oluyor, bu çok açık.

Bilmem anlatabildim mi?  

Bu yazı toplam 1855 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar