Attığınız Taş, Ürküttüğünüz Kuşlara Değdi mi?
Neredeyse 6 aydır ülke gündemini Kıb-Tek ve elektrik enerjisi belirliyor. Bugünlerde anket yapsalar pahalılık, işsizlik, yoksulluk ve ekonomik darboğaz bile geride kalır diye düşünüyorum.
Ülkemizin en önemli stratejik kurumu ve bütçe olarak en büyük kurumu Kıb-Tek beceriksiz yöneticilerin elinde resmen oyuncak oldu. Sokaktaki insan elektrikle yatıp, elektrikle kalkar oldu.
Bayram öncesi gerekli yakıtı temin edemediği için neredeyse her gün birkaç saatlik karanlıklara alıştırılan halk nihayet sıkıntısız birkaç gün geçirebildi.
Bunun için Aksa’nın tüm jeneratörleri çalıştırıldı, Rum tarafından bir miktar, hem de yüksek bir miktar elektrik alındı. Buna ilave olarak yine Aksa’dan Teknecik’e karayolu ile 600 ton civarında yakıt taşındı ve ayrıca Petco isimli şirkette geri dönüşüm gemisi ile İskenderun’dan 1100’er tonluk yakıt temin edildi.
Kıb-Tek Petco’dan temin edilen yakıtın tonuna 1350 Dolar ödedi. Bunun 838 doları yakıta, geri kalan 512 doları da taşımacılığa ödendi.
Son olarak önceki gün bir başka şirketten 14300 ton yakıt geldi. Bu yakıt Can Ka isimli 37000 tonluk büyük bir gemi ile geldi.
Konu ile ilgili uzmanların açıklamalarını hep birlikte basından izledik. Teknecik yakıt temin alanına yaklaşabilecek en büyük geminin 16000 ton kapasiteli olması gerekmektedir.
Bunu hem konu ile ilgili uzmanlar, hem daha önce yıllarca Teknecik sahasında yakıt temin işinin başında olan kaptan Mustafa Mohaç arkadaşımız açıkladı.
Bu açıklamaların ardından hem ilgili teknik örgütler, hem de çevre örgütleri bir felaket yaşanabileceği endişesi ile bundan vazgeçilmesini, bu riskin göze alınmamasını ve doğabilecek tehlikelerin çok büyük acılara sebep olabileceğini belirten açıklamalar yaptılar.
Bu ülkenin başbakanı ve Kıb-Tek yönetimi hiç kimseyi dinlemedi. Başbakan Üstel ve Kıb-Tek yönetim kurulu başkanı önceki gün sabah saatlerinden itibaren Teknecik’te geminin bağlanması için beklediler.
Nihayet gemi 2 römorkör eşliğinde akşam saatlerinde bağlanabildi ve yakıt boşaltma işi başladı. Benim aldığım bilgilere göre gemide 16000 ton yakıt var. Ancak Kıb-Tek bunun 14300 tonunu alacak.
14300 ton yakıtın Akdeniz borsa fiyatı 550 dolar/ton’dur. Taşımacılık için de gemiye 149 dolar/ton ödenecektir.
Bu durumda ihalesiz temin edilen bu yakıt için ilgili firmaya ödenecek para yaklaşık 10 milyon dolardır.
Ben en son Ekim 2021’de bağlanan ihale ile temin edilen toplam 150 bin ton +/- % 10 için ödenen taşımacılık rakamının kaç olduğuna baktım ve dudaklarım uçukladı.
Tam tamına 33.23 dolar/ton.
Evet yanlış okumadınız. Dün getirilen ve büyük riskler alınarak boşaltılmaya çalışılan yakıt için ödenen taşımacılık parası, ihale kapsamında alınsa idi 115 dolar/ton daha ucuza alınacaktı. Bu da toplam olarak 1milyon 650 bin dolar daha az ödenecek demekti.
Bu 1 milyon 650 bin dolar nereye gidecek?
1100 tonluk geri dönüşüm gemisi ile 3 kez getirilen 5 numaralı fuel oil için ödenen taşımacılık farkı 516.77 dolar/ton oldu. Bu durumda 3300 ton yakıt için ödenen fark toplam 1 milyon 700 bin dolar nereye gitti?
Neden bu ihale tamamlanmadan yeni ihale açılmadı?
Madem yeni ihale açılmadı neden önceki ihaleyi kazanan şirketle sözleşme gereği aynı şartlarda 3 ay daha yakıt temin yoluna gidilmedi?
Bu soruları ben değil devletin kurumları sormalıdır. Sayıştay, Savcılık, Ombudsman ya da yeni adıyla Ombudsperson ile maliye müfettişleri, başbakanlık denetleme kurulu gibi kurumlar sormalıdır.
Son olarak değinmek istediğim konu kapasitesinin çok üstünde bağlanan geminin yaratabileceği çevre felaketinin boyutlarıdır.
Çok beğendiğim bir deyim var “attığımız taş, ürküttüğümüz kuşa değmez”.
Önceki günden bu yana yaşadığımız tam da budur. Dün akşamdan bu yana rüzgar ve fırtına çıkmaması için dua ediyoruz. Benim bu yazıyı yazdığım sıralarda tehlike devam ediyordu. Muhtemelen bugün sabah saatlerine, hatta ödeme zamanında yapılmazsa ve firma boşaltma işlemine ara verirse daha uzun süre tehlike devam edecek.
Tehlikenin boyutu ve yaratacağı kirlilik ne kadardır?
Elbette bunun ölçüsü yoktur. Ama bir fırtına çıkması ve geminin şamandıraları söküp, hortumu parçalaması durumunda denize dökülecek tonlarca yakıtın sahillerimizden temizlenmesi yıllar alacaktır. Deniz canlılarının ölümü vb. tahribatın ortadan kaldırılması ise neredeyse on yıllar, hatta çok daha uzun süre alacak.
İkincisi kopartılacak özel üretim hortumun yenisinin yurt dışından temini ve montesi ile tahrip edilecek şamandıraların yeniden inşası de minimum 2 ile 6 ay sürecektir.
Bu da şu demektir. Bu kadar süre içinde Teknecik’e gemi ile yakıt temini yapılamayacak. Kara tankerleri ile taşınabilecek yakıt ise bırakın kaliteyi çok yetersiz olacağından aylarca karanlıkta kalacağız.
Şimdi siz söyleyin “attığınız taş, ürküttüğünüz kuşlara değdi mi”?