1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Av paylaşımlarının düşündürdükleri…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Av paylaşımlarının düşündürdükleri…

A+A-

“Av yasaklanmalıdır” dendiğinde tepki gösteriyor avcılar…
“Av bir spordur” deniyor…
“Avdan çok avcı var” dediğimizde;
“Bir hafta sonumuz var, biz çıkıyoruz, yürüyoruz, temiz havayı ciğerlerimize çekiyoruz” diye savunuyor kendilerini avcılar…
Ondan sonra da ‘spor’ denen olayın sonuçları olarak sosyal medyadan vurdukları ‘av hayvanlarını’ ayaklarının dibinde, belinde sallanırken paylaşıyor ve ‘erkekliklerinin’ ispatı olarak sergiliyorlar.
Fazla mı geldi sözcük, olabilir ama o görüntüler başka bir şeyin ifadesi değil.
‘Erkeklik ispatı!’
Doğayı seviyorsanız, yürümek istiyorsanız, temiz nefes almak istiyorsanız buyurun çıkın yürüyün, nefesinizi alın… Neden avlanıyorsunuz ki! Doğayı seviyorsunuz madem, kekliği doğadan koparmanın nasıl bir sevgi olduğunu anlamakta zorlanıyorum.

*  *  *

“Ben yapmıyorum” diyebilir bazı avcılar…
Çok inanmıyorum.
Sosyal medyada paylaşmasa bile… Vurduğu tavşanın, kekliğin kaç tane olduğunu, nasıl vurduğunu, köpeğinin nasıl çıkardığını anlata anlata bitiremiyordur mutlaka…
Askerlik anıları gibi av anıları…
“Bugün iş erken başlayacak, hafta sonu ama işe gitmemiz gerek” dendiğinde kaç kişi severek gider ki!
Av olduğunda gidilir çünkü ilkel bir dürtünün dışa vurumu gerçekleşecektir.
Bir şeyler öldürülecek ve bundan keyif alınıp sergilenecektir de…
Avcılık ilkel çağların, ilk çağın, Taş Devri’nin bir yaşam şeklidir. O zaman ilk insanlar avcılıkla beslenirlerdi çünkü tarım toplumu henüz oluşmamıştı.
Tabii ki bu dönemde de et yeniyor. Çağdaş dünyada bu amaç için yani hayvansal gıdalar için yapılan hayvancılıkta yetiştirilen hayvanın etinden yararlanılıyor… Av hayvanlarının eti belli kriterler içinde, kısıtlı bir oranda tüketiliyor.
Bizim ülkemizde olduğu gibi sayısı belli olmayan, denetim dışı birçok avcının olduğu bir yerde av etinin sınırlılığı pek mümkün olamıyor.
Yani hayvansal gıdalarla beslenmek başka, avlanmak yine başka… “Avlanmaya karşısınız ama neden et yiyorsunuz?” diye sormak yine içteki ‘avlanmak’ dürtüsünü başkalarına da mal ederek ortak sahiplenişi paylaşmak isteğinden başka bir şey değil.

*  *  *

“Ama biz doğanın dengesini sağlıyoruz” de denecektir zaman zaman…
Doğanın dengesini sağlamak ne zaman avcılara kaldı ki!
Doğa kendi dengesini kendisi sağlar, yeter ki insan eli değmesin.
Yeter ki ona müdahale etmeyelim, ona zarar vermeyelim, mahvetmeyelim…
Doğa bozulursa sellerle, toprak kaymalarıyla, farklı-beklenmeyen hava koşullarıyla karşılığını verir.
Doğadaki hayvanlar da birbirini besleyerek, zaman zaman sağlıksız-zayıf olanın başkaları tarafından tüketilmesi, yararlıların zararlıları yok etmesi gibi özellikleriyle o dengeyi korur.
Yani avcıya gerek yok.
Doğanın koruyucusu yine doğadır.
Yeter ki müdahil olmayalım, doğayla birlikte gelişmeyi bilelim.

 

 

Bu yazı toplam 1340 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar