1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Avrupa Birliği Ne Kadar “Avrupalıdır”?
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Avrupa Birliği Ne Kadar “Avrupalıdır”?

A+A-

Bugünlerde Avrupa Birliği çok önemli bir sorunla karşı karşıyadır. Macaristan ve Polonya, 2021-2027 bütçesini onaylamak istemiyorlar. Toplam 1.8 Trilyon Avro bloke edilmiş durumdadır.

Gerekçeleri ise, korona virüsünün yarattığı tahribata karşı hazırlanan Kurtarma Fonundan yararlanmanın hukuk-devleti koşuluna bağlanmış olmasıdır.

Bilindiği üzere, Avrupa Birliği korona salgını yüzünden zor duruma düşen üye ülkelerin toparlanmaları için 750 Milyar Avroluk bir yardım paketi hazırladı. Paketin yarısı hibe, öbür yarısı da uzun erimli kredi olarak dağıtılacak.

Yardımın hukuk devleti koşuluna bağlanmasını Avrupa Parlamentosu istedi.

Hukuk devleti kurallarının Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde yaygın olarak çiğnenmeye başlanması karşısında parlamento böylesi bir çareye başvurmayı uygun gördü.

Şimdi üye devletler hibe ve kredi olarak dağıtılacak fondan yararlanmak için sabırsızlanırken, Macaristan ve Polonya bütçeyi veto ediyorlar ve hukuk devleti koşulunun kaldırılmasını istiyorlar.

Kanımca bu kriz, AB’nin yapısından kaynaklanan bazı önemli sorunlara işaret ediyor.

Bu “yapım hatalarının” başında, AB’nin bir yandan ulus-devletler kulübü olması, diğer yandan da post-nasyonal bir birlik olma iddiası gelmektedir.

Başka türlü söylersek, ulus-devlet ve milli çıkar eksenli bir yapı olmasıdır.

Oysa Avrupa Birliği’nin kuruluş felsefesi, milliyetçiliğin ötesine geçip, karşılıklı-bağımlılık temelinde ve ortak çıkar paydasında bir birlik kurulmasına dayanıyordu.

Fakat zaman içinde ortaya çıkan birlik değil, bir tür devletler-kulübü oldu.

AB’nin en önemli kurumu olan Konsey’de yer alan 27 üye devletin yöneticileri, nasyonal düzeyde seçildikleri için, öncelikle kendi milli çıkar anlayışlarına göre davranmaktadırlar.

Ülkelerinde yeniden seçilebilmek için, AB karşısında “milli çıkarları” koruduklarını ileri sürüyorlar. Bugünlerde Macaristan başkanı Orban ve Polonya başbakanı tam da bunu yapmaktadırlar. Orban, kendini “liberal tugaylara karşı savaşan komutan” olarak takdim ediyor.

AB, bu kurumsal arızayla fazla uzağa gidemez!

Esas karar verici merci olan Konsey, “Avrupalılık bilincinin” olmadığı bir kurumdur ve ulus-devletlerin iradesine tabiidir.

Normal koşullarda AB’nin icraat organı, yani hükümet gibi çalışması beklenen Komisyon da neredeyse Konsey’in sekretaryasına indirgenmiştir.

Komisyonun başkanı ve Komiserler, Avrupa Parlamentosu tarafından onaylansalar da, üye devletler tarafından atanmaktadırlar.

Avrupa Birliği’nin yurttaşların oylarıyla seçilen tek kurumu olan Avrupa Parlamentosu ise maalesef Avrupalılık bilincinin güçlü olduğu bir kurum değildir.

Bunun başlıca nedeni parlamenterlerin nasyonal düzeyde seçilmeleridir. Sadece kendi ülkesinin yurttaşları tarafından seçilen parlamenterlerin büyük çoğunluğu bir sonraki seçimlerde seçilme şansını korumak için ülkelerinin “milli çıkarlarını” korumayı başlıca görevleri arasında sayarlar.

Kısacası, Avrupa Birliği, Avrupalılık bilincinden yoksun bir tür “devletler-kulübü” haline geliverdi.

Oysa Avrupa’da siyasi bir birlik tahayyül eden kurucuların kafasında milliyetçilik dosyasını kapatmak ve ulus-ötesi bir birliğe geçmek vardı. Bugün geldiğimiz nokta ise maalesef milliyetçiliğin ve “milli çıkarların” yeniden ağır bastığı bir kertedir.  

İçinden geçtiğimiz kriz ağırlıkla AB’nin yapısından kaynaklanmaktadır.

Gerek Brexitle ortaya çıkan durum, gerekse Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin tavırları, AB’nin acil olarak reform ihtiyacı içinde olduğuna işaret etmektedir.

Konsey’in birliği engelleyici işlevinden arındırılması, Komisyon’un Avrupa Parlamentosu tarafından seçilip hükümet gibi çalışması, Avrupa Parlamenterlerinin de yurttaşların bütünü tarafından siyasi-ideolojik birliktelikler temelinde ortak listelerle seçilmeleri elzemdir.

Akis halde, Avrupa Birliği ne “Avrupai”, ne de “birlik” olacak...

Bu yazı toplam 2055 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar