Ersin beyin arazisine girsem, ev yapsam, iyi komşuluk önersem…
Ersin beyin arsalarından birine gitsem, girsem, orada inşaata başlasam…
Bellapais ya da Girne’de, çevre yolunda…
Lefkoşa’da, Köşklüçiftlik’te…
Tam da bilmiyorum nerede, ne kadar malı var; aileden mal mülk sahibi, duyuyorum…
Gitsem, girsem arazisine ve inşaata başlasam…
“Dur” demez mi?
“Burası benim toprağım” diye polisi aramaz mı?
“Sen ne yapıyorsun” diye çıkışmaz mı?
***
Yine de girsem bahçesine, evinin hemen yanına, temel kazsam, beton döksem, duvarları sıvasam, mermerleri döşesem, çatısı, kapısı, penceresi derken, yerleşsem evinin yanına, yeni bir eve…
Sonra desem ki…
“Ersin bey, biz artık yan yanayız, iki komşu, gel işbirliği yapalım…
Evimi kabullen, oturalım, görüşelim…
İyi geçinelim…
Yasa, tasa, dert etme…
Gel yan yana iyi ilişkiler kuralım…”
***
Ne der Ersin bey bu durumda?!
“Haklısın” mı der?
Ersin bey sürekli çağrı yapıyor ya Kıbrıslı Rum lidere: Gel işbirliği yapalım!
Çözüm için müzakere etmeden ve uzlaşmadan…
Toprağın, mülkiyet hakkının, hukuk kurallarının hiçbir önemi yoksa…
Öyleyse eğer…
Kazma, kürek ne varsa toplayınız ve yürüyünüz Ersin beyin bahçesine…
Evinizi inşa ediniz önce…
“İşbirliği” öneriniz sonra...
Yan yana…
Bakalım ne diyecek?
:::::
“Avrupa Birliği yurttaşlarıyız, haklarımızı talep edelim”
"Avrupa Birliği yurttaşıyız ancak memlekette bezdirilmiş durumdayız" diyor, Eylem Özkaramanlı.
Çoğu insanın ruh halini yansıtıyor: Bezdik, bezdirildik!
Öyle bile olsa yılgınlık göstererek ya da yalnızca ağlayarak hayatlarımızı değiştirme şansımız yok.
“Ada yarısı elden gitti” diyoruz sıklıkla…
O zaman ya razı olacağız ya da geri alacağız.
***
Sanatçı dostum Ümit İnatçı’nın deyimiyle "Vasatlar egemenliği" yaşıyoruz.
Basiretsiz, yeteneksiz, bilgisiz, çapsız insanlar her kademede yönetimde yer alıyor.
“Yaratılan bu memur devletinde kemikleşen ve ganimet üzerinden semiren o kadar çok kesim var ki” diyor, İnatçı…
İçteki statüko yetmezmiş gibi dış etkiyle kendi geleceğimizi belirlemek gibi en temel demokratik hakkımızı da kullanamıyoruz.
Yine de bu durumu kabullenmek bizi iyice geriye çekiyor, içimize kapatıyor, başımızı bağlıyor.
Bilinçle, cesaretle, samimiyetle örgütlenmek, çoğalmak, başkaldırmak dışında bir seçenek göremiyorum.
***
Uluslararası toplumun onaylayacağı bir çözüm hepimizin kurtuluşu olacak.
Avrupa Birliği yurttaşlığı önemli…
"Türkiye karşıtlığı" gibi sunanlar var bunu…
Aldırmayınız!
Türkiye de Avrupa’yı hedefliyor, çok daha hevesle bunun için çalışacak, görülüyor.
O nedenle önümüze bakmalıyız.
***
Avrupalı parlamenter Niyazi Kızılyürek’le birlikte yaptığımız televizyon program olağanüstü ilgi gördü, pek çok soru ve yorum geldi.
“Kendimizi aldatılmış hissediyoruz” diyen sağ görüşlü insanlar var.
Şimdi çok daha iyi anlıyorlar Kıbrıs’ta çözümün önemini…
Nisan 2003 tarihli "Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği Katılım Anlaşması"nı anımsattı, Kızılyürek...
Avrupa Birliği müktesebatı adanın kuzeyinde askıya alınsa da katılım anlaşmasında şu noktaya dikkat çekiliyor: "Bu durum hiçbir şekilde kuzeyin ekonomik kalkınmasını sekteye uğratmamalıdır."
İşte bu noktada hem yurttaşlara hem de siyasi örgütlere çağrı yapıyor Kızılyürek: “Avrupa Birliği'nden daha fazla hak talep ediniz, çok daha fazla iletişim kurunuz, imkanları çoğaltmak için aktif siyaset yapınız. Talepkar ve etkin olunuz!”
Örneğin Türkçe dili!
Dil hakkının çok derin hak olduğunu söylüyor Kızılyürek, Türkçe'nin Avrupa ailesinden dışarıda bırakılmasına karşı mücadele ediyor.
Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki resmi dilinden birinin Türkçe olduğunu belirterek, "Dil, iki toplumlu yapının temel ve özsel bir kanıtıdır. Kıbrıs’ta dil meselesi çözümün de bir unsurudur ve Türkçe mutlaka Avrupa Birliği’nin de resmi dillerinden bir olmalıdır" diyor.
Ve gündemdeki en önemli meselelerinden biri, “yurtsuzluk” dayatılan “karma evlilik” mağduru çocuklar…
"Barikatlar Kıbrıs Cumhuriyeti'nin varlığını ya da Anayasa'sını ortadan kaldırmadı. Kıbrıslı Türklerin iki önemli hak metni var, biri Anayasa, bir diğeri Avrupa Birliği müktesebatı... İkisi de kuzeyde askıya alınmıştır. Ama unutulmasın, buna rağmen temel insan haklarına engel yoktur. Evrensel insan hakları askıya alınamaz. Üstelik Kıbrıs Anayasası'nın da üstünde Avrupa hukuku vardır. Anne ya da babasından biri Kıbrıslıysa, her çocuğun yurttaşlık hakkı temel bir haktır. Kıbrıs Cumhuriyeti bu hakkı kullandırmıyor. Buna karşı hem siyasi, hem de hukuksal aktivizm yapmamız gerekiyor. Bunu yapıyoruz. Çok daha güçlü, etkin, birlikte, sonuç alınıncaya kadar bunu sürdüreceğiz.”
***
Avrupa Birliği yurttaşıyız.
Bunu unutmayalım!
Kıbrıs’ı yurt bilen, Avrupa Birliği yurttaşlığına sahip olmayan ve “iki ayrı devlet” yalanına inananlara da şu anımsatmayı yapalım:
“Sizin de geleceğiniz Avrupa Birliği yurttaşlığında… Sizin de kurtuluşunuz çözümde… Kıbrıs’ın tek yurt olmasında… Yokluğu, yoksulluğu, gelecek belirsizliğini seçmekten vazgeçiniz, aldatılıyorsunuz, onca talan ve rüşvetin üzerini bayrakla, milliyetçilikle, korkuyla örtüyorlar, kanıyorsunuz.”