1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Avrupa Siyasetinde Yunanistan: “Aşırılar” ve merkez
Avrupa Siyasetinde Yunanistan: “Aşırılar” ve merkez

Avrupa Siyasetinde Yunanistan: “Aşırılar” ve merkez

Avrupa Siyasetinde Yunanistan: “Aşırılar” ve merkez

A+A-

 

Şevki Kıralp
[email protected]

Avrupa Parlamentosu Temmuz ayının ilk haftasında, 6 Temmuz günü Strazburg’da toplandı. 8 Temmuz tarihinde gündem maddesi Yunanistan idi. İlk olarak Avrupa Konseyi başkanı Donald Tusk söz aldı ve AB ülkelerinin boğuşmakta olduğu krizde bütün üye devletlerin sorumluluğu bulunduğunu ve bu krizin aşılabilmesi için bütün üye devletlerin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ifade etti. Daha sonra Avrupa Komisyonu başkanı Jean-Claude Juncker Avrupa parlamenterlerine seslendi. Avrupa Parlamentosu önceki oturumlarda üye devletlerin toplamda 60 bin göçmen kabul etmesi ve yine toplamda 100 bin kişiye sığınma hakkı tanımasını kararlaştırmıştı. Fakat her üye devlet ne miktarda göçmen ve sığınmacı kabul edeceğine kendisi karar verecekti. Juncker bu kararda üye devletler için bağlayıcılık yerine gönüllülüğün esas alınmasını eleştirdi. İki liderin konuşmalarından sonra Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras söz aldı. Yunan halkı Pazar günkü referandumda Yunanistan’ın kreditörlerinin istekleri doğrultusunda hazırlanan ekonomik paketi uygulamayı reddetmişti. Tsipras Avrupa Parlamentosu’na giderken arkasında %60’lık bir “hayır” vardı. Söz alıp konuşmaya başlayınca kendisinden istenen adımların AB ilkeleri, demokrasi ve dayanışma ile çeliştiğini ifade etti. Referandumdan çıkan “hayır” sonucuna gönderme yaparak halkların iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi. İstenen önlemlerin çok sert olduğunu dile getirdi ve “bizim için tabu yoktur, fakat olaylara gerçekliğin gözüyle bakmalı, uygulanabilir bir çözüm bulmalıyız” dedi. AB yurttaşlarına Yunanistan için fazladan vergi ödetmek gibi bir niyetinin olmadığını vurguladı ve Yunanistan’ın içinde bulunduğu durumdan ötürü önceki Yunan hükümetlerini, yolsuzluğu ve adam kayırmacılığı sorumlu tuttu. Avrupa Birliği’nden ve Euro Bölgesi’nden çıkmaktan yana olmadığını ifade etti ve ülkesinde önceki hükümetlerden kalan yolsuzluk yapısına karşı mücadele ederek Yunanistan’ın ekonomik durumunu iyileştirebileceğini söyledi. Bunun için de Avrupa Parlamentosu’nun desteğini kabul etti. “Bizden önceki hükümetler nedeniyle ülkemizdeki zenginliğin %50’sini nüfusumuzun %10’u kontrol ediyor. Biz bu adaletsizliğe karşı mücadele etmek için göreve geldik” dedi ve Avrupa Parlamentosu’nu çatışmacı değil, uzlaşıcı ve bütünleştirici bir adım atmaya çağırdı.
Tsipras’tan sonra Avrupa Halk Partisi’nin lideri Manfred Weber söz aldı. Tsipras’a seslenerek “bizlere Şubat 2015’ten beridir reform yapacağınızı söylüyorsunuz, fakat hayata geçirdiğiniz her hangi bir reform yok. Yaptığınız güvenimizi zedeliyor ve dayanışma ruhuna aykırı hareket eden esas sizsiniz” dedi. Tsipras’ın Yunan halkına karşı da dürsüt olmadığını söyleyen Weber “etrafınıza bir bakın. Ne kadar aşırı sağcı ve aşırı solcu varsa yanınıza almışsınız. Sizi Avrupa’nın aşırıları destekliyor, tabi bir de Kastro destekliyor” diyerek Tsipras’ın Avrupa merkez siyasetinden kopuk ve “aşırı” kesimlerle işbirliği halinde bir siyaset izlediğini dile getirerek bunu eleştirdi. Aşırıların amacının Avrupa Birliği’ni dağıtmak olduğunu söyleyen Weber, Bulgaristan’ın durumunun Yunanistan’dan daha da kötü olduğunu fakat Bulgaristan’ın AB’ye karşı sorumluluklarından sıyrılmaya çalışmadığına değindi. “Yapmanız gereken bize somut bir program hazırlayarak teklif sunmaktır” diyerek sözlerini bitirdi.

Weber’den sonra Parlamento’daki “Sosyalistler ve Demokratlar”  grubunun lideri Gianni Pittella söz aldı. Grubu’nun Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkmasını asla kabul etmeyeceğini, Yunanistan olmadan Avrupa da olamayacağını ve Yunanistan’ın borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla bu sorunun çözülebileceğini söyledi. Daha sonra söz alan Liberaller ve Demokratlar İttifakı grubun lideri Guy Verhofstadt Yunan siyasetçilerin üzerine düşeni yapmadığını dile getirerek başladığı konuşmasında Tsipras’ın her zaman reformdan bahsettiğini fakat hiçbir zaman reform yapmadığını savundu. “Bay Tsipras, bize yolsuzluğa karşı mücadele edeceğim demeniz yetmez, karşımıza elle tutulur bir plan-program ve teklifle çıkmalısınız” dedikten sonra Tsipras’ı Yunanistan’daki adam kayırmacı sistemden yararlanmakla suçladı. “İki hafta önce Eğitim Bakanlığınıza 13 kişi atandı. Tesadüfe bakın ki 12’si SİRİZA partisindendi” dedikten sonra Yunanistan’da 800 bin kamu çalışanı bulunduğunu ve kamunun daraltılması gerektiğini söyledi. Tsipras’a “reformlara ordunun, Kilisenin ve siyasi partilerin yararlandıkları imtiyazları kaldırmakla başlayabilirsiniz” diye seslendi ve hem seçim, hem de referandum sonuçlarının kendisini güçlü bir lider yaptığını ve bu gücü ülkesinin ve Avrupa’nın yararına adımlar atmakta kullanabileceğini ifade etti. Sözlerine son verirken “sahte bir peygamber değil, gerçek bir lider olun” dedi.

Tsipras’a yüklenenler arasında Avrupa Yeşilleri’nin lideri Rebecca Harms da vardı. Harms Tsipras’a vergi sistemi ve emekliliğe ilişkin program hazırlayarak teklif sunması çağrısında bulundu. Harms Tsipras’ın Rusya ile ilişkilerini eleştirerek “Putin ile Demokrasi yan yana gelemez” dedi.  Öte yandan Birleşik Avrupa Solu- İskandinav Çevreci Solu grubunun lideri Gabriele Zimmer Tsipras’ı desteklemekteydi. Yunanistan’ın Eurozone’da kalacağını, kreditörlere boyun eğilmemesi gerektiğini, İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1953 yılında toplanan borçlar konferansında Almanya’ya çok büyük kolaylıklar sağlandığını ve Almanya’nın onlarca yıl borç ödememesinin sağlandığını hatırlattı. İngiltere’deki Avrupa karşıtı hareket Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin lideri Nigel Farage, Avrupa projesinin ölmekte olduğunu savundu. Farage Avrupa’nın Kuzey ve Güney olarak ayrışmakta olduğunu, Güney’de, özellikle de Akdeniz’de ciddi sıkıntılar olduğunu, borç politikalarında Kuzey-Güney farkının ve halkların birbirinden farklı oluşunun göz ardı edilerek adım atıldığını söyleyerek Tsipras’a Euro Bölgesi’ni terk etme çağrısında bulundu. “Keşke Euro Bölgesi’ne hiç girmeseydiniz. Ama siz de haklısınız, sizi oraya zorla soktular” dedi.

Daha sonra Avrupa’da yükselişte olan aşırı sağın en önde gelen isimlerinden, Fransa’nın Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen söz aldı. Le Pen Yunan halkının özne olmaktan çıkarıldığını, Avrupa Parlamentosunda seçilmiş hükümetin iktidardan düşmesini ve teknokrat bir hükümetin iş başına gelmesini arzu edenlerin bile var olduğunu ifade etti. Avrupa merkez sağına seslenerek “Yunanistan’a emekli maaşlarından %25 kesinti yap, kamu çalışanlarının maaşlarından %25 kesinti yap deyip duruyorsunuz. Bunu yapmak çok güzel bir şeyse neden kendi ülkelerinizde yapmıyorsunuz?” dedi. Euro’nun sonsuza kadar yaşayamayacağını savunan Le Pen, Euro Bölgesi’nden çıkmanın Yunanistan’ın yararına olacağını dile getirdi. Yunanistan’ın aşırı sağ partisi Altın Şafak’ın AB parlamenteri Elefterios Sinadinos ise Almanya’ya yüklenerek “Alman işgali sırasında insanlarımız katledildi. Bize tazminat ödenmeli. Bizim haklarımız ne olacak? Euro Bölgesi ya birleşir, ya da dağılır” şeklinde konuştu.
Avrupa Parlamentosunda tablo özet olarak şuydu: Tsipras Euro Bölgesinde kalmaktan yanaydı ancak uygulayacağı ekonomik reçetenin halkı için fazla ağır olmamasını sağlamaya çalışıyordu. Avrupa merkez sağının ana akım muhafazakâr grubu Avrupa Halk Partisi Tsipras’ın aleyhindeydi ve Yunanistan’ın acilen kreditörler ve Avrupa ile uzlaşıya ulaşacak adımlar atmaktan başka seçeneği olmadığını ortaya koyuyordu. Merkez sağın diğer grubu olan Liberaller Tsipras’ı suçlamaktaydı ve Yunanistan’ın kamunun hantal yapısından ve belirli zümrelere sunulan imtiyazlardan sıyrılarak özel teşebbüs ve liberalizme ağırlık vererek üretken bir ekonomik yapıya bürünmesi gerektiğini savunuyordu. Avrupa Halk Partisi’nden sonra en büyük ikinci grup olan Sosyalistler ve Demokratlar içerisinde bir miktar Tsipras karşıtı da vardı, fakat hem başkan Pittella, hem de grubun çoğunluğu Tsipras’tan yanaydı. Birleşik Avrupa Solu ve İskandinav Çevreci Solu ise Tsipras’ın yanındaydı. Avrupa’daki Tsipras yanlıları ve Tsipras karşıtları kutuplaşması aslında Kıbrıs’a da yansımıştı. Rum temsilciler meclisi Tsipras’ı destekleme kararını oylarken Avrupa Halk Partisi’ne üye olan DİSİ çekimser kaldı. Birleşik Avrupa Solu grubuna üye olan AKEL Tsipras’ın lehinde oy verdi. Sosyalistler ve Demokratlar grubuna üye olan sağ parti DİKO da çekimser kalırken aynı gruba üye olan sol parti EDEK Tsipras’ın yanındaydı. Oylama 27 lehte ve 26 çekimser oyla Tsipras’ın lehine sonuçlanmıştı.  Bu esnada, Avrupa’nın aşırı sağı da Avrupa’nın merkez sağına karşı çıkmakta, bundan ötürü dolaylı olarak Tsipras’ı desteklemekte ve Yunanistan’ı Euro Bölgesi’nden çıkmaya çağırmaktaydı. Netice itibariyle Avrupa Parlamentosu’nda Tsipras karşıtları Tsipras yanlılarından fazlaydı. Parlamentonun kararı Tsipras’ın ekonomik program hazırlayarak teklifte bulunması yönündeydi.

Tsipras kurtarma paketi alabilmek için ekonomik program hazırlamak durumunda kalmıştı. Hazırladığı program limanların özelleştirilmesini, erken emekliliğin önlenmesini, emeklilik yaşının 67’ye çıkarılmasını, kamuda maaşların performans ve başarı temelinde yeniden düzenlenmesini, yolsuzlukla mücadelenin önündeki siyasal engellerin kaldırılmasını ve askeri harcamaların azaltılmasını öngörüyordu ve Yunan Parlamentosu’nun onayını aldı. Alman lider Angela Merkel Yunanistan ile süren müzakereler ve Yunanistan’ın Euro Bölgesi’ndeki geleceği hakkında iyimser olmayan açıklamalar yaparken Yunanistan’a karşı son derece güvensiz bir tavır takındı ve Yunanistan’ın kurtarılması için oluşturulacak 50 milyar Euro’luk fonun Yunanistan dışından yönetilmesini dahi talep etti. Fransız lider Francois Hollande ise Yunanistan’ı Euro Bölgesi’nde tutmak için elinden gelen her şeyi yapacağını açıkladı. Netice itibariyle uzlaşma sağlandı, kurtarma fonu Atina’dan yönetilecek, fakat buna karşılık Yunan İstatistik Kurumu özerkleştirilecek. Çünkü Avrupa merkez sağı Yunanistan’ın mali hileler yapmasından endişe ediyor. Diğer yandan da, son kurtarma paketinin Yunan hükümetinin reformları gereği gibi yapmaması halinde askıya alınacağı tehdidi de mevcut. Merkel’in tavrı Yunanistan’a karşı son derece aşağılayıcıydı. Bu noktada Rusya devreye girdi ve Yunanistan’a 30 milyar Euro tutarında yardım teklif etti. Referandumda “evet” çıkmasına rağmen Maliye Bakanı Varufakis istifa etti. Tsipras’ın ekonomik program hazırlaması ve bu konuda uzlaşmaktan başka çaresi kalmadığının görülmesi sonrasında SİRİZA içerisinde de ciddi bir muhalefet başlamış durumda. Yunan halkı ise gerek kendilerini bekleyen sancılı yıllar, gerekse de Merkel’in aşağılayıcı tavrı nedeniyle hayal kırıklığına uğramış durumda.

 

Bu haber toplam 1608 defa okunmuştur
Gaile 327. Sayısı

Gaile 327. Sayısı