Avrupa’dan “koyun” uyarısı ve fırsatlar, tehditler!
Hani biz “aşı”yı tartışırken Başbakan “koyun” meselesini araya katmıştı ve dalga konusu olmuştu.
Şaşırmıştım!
İnsan kendini “rezil” etmek pahasına pandeminin orta yerinde ve binlerce işçi ekonomik eşitsizlikten kırılırken “koyun” sayar mı?
Öncesinde de yadırgadığım bir “tören” olmuştu, anımsayınız!
Yağmurlu bir günde Başbakan ve Büyükelçi şemsiyeler altında şaşaayla “küçükbaş hayvan” dağıtmıştı.
Tüm bu koyunlar aslında önemli de bir tehdidi barındırıyor!
Öylesine alıştık ki “güdülmeye” bu tehlikeyi umursar mıyız, bilemiyorum.
Avrupa Komisyonu’nun en yetkili isimlerinden biri geçenlerde, Kıbrıslı Türk lider Tatar’ı aradı, Türkiye’den “koyun sevkiyatı”nı durdurmasını istedi.
Çünkü, Kıbrıslı Türklerin üreteceği yüksek kalite hellimin Avrupa Pazarı’na girebilmesi için tarihi bir fırsatın eşiğine gelindi.
Sağlık denetimlerini bağımsız bir yabancı komisyon yapacak ve 500 milyonluk Avrupa pazarı üreticilerimize açılacak.
Hem “Hellim” hem de “Halloumi” olarak tescil edilecek ürünümüz.
Avrupa Komisyonu Yeşil Hat Tüzüğü’nde yeni bir değişikliğe giderek Kıbrıslı Türk üreticilerin bu coğrafi tescili alabilmesi ve Avrupa Pazarı’na girebilmesi için gerekli standartları yerine getirmesine destek olmaya hazırlanıyor.
“Coğrafi tescil”, ürünün sadece belirtilen kriterlerde ve belirtilen bölgelerde, geleneksel şekline uygun olarak üretilmesi anlamına geliyor.
Geçiş döneminde yarı yarıya küçükbaş ve büyük baş süt üzerinden üretim yapılabilecek.
Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye’den gelen koyunla bunun ne ilgisi var?
Türkiye “hayvan sağlığı” konusunda Avrupa standartlarının dışında yer alıyor. Avrupa’nın hassas olduğu noktalardan biri de şu: Avrupa Birliği, kendi denetimi dışındaki bir pazardan hayvan sevkiyatı istemiyor ve bu yönde de uyarılarını yaptı.
Çünkü ürün Avrupa’ya pazarlanacak.
İşte bu noktada “göstere göstere” piyasada dolaşan “koyun” meselesi umarım Avrupa’ya bir nevi “meydan okuma” değildir.
Çünkü Kıbrıs’ı “yolu Türkiye’den geçmiyorsa” dünyadan soyutlamak gibi bir politika değişikliği var ortada!
Yeter bunca milliyetçilik!
Umarım, yanılıyorum bu defa...