Avrupa’nın üzerinde dolaşan hayalet !
Syriza’nın yükselişi, Ahmet İnsel’in çok güzel tanımladığı gibi, neo-liberal hegomonyanın çatırdadığına işaret ediyor.
Bir koalisyon ittifakı olan Syriza, özelde Yunanistan ancak daha geniş ölçekte Avrupa ülkeleri için önemli bir farklılığa işaret ediyor. Syriza, Yunanistan’ın yüksek borç yükünün yönetilmesi ve yaşanan sosyal yıkımın önüne geçilmesi için ezilenlerden yana bir sosyo ekonomik program ve düşünceler silsilesi ile gündeme oturdu. Bügüne dek, ciddi bir şekilde tartışılmakla birlikte büyük sermaye destekli Avrupa ülkeleri merkez medyasında farklı saiklerle üzeri örtülen Avrupa Birliği ekonomik politikasına karşı bir halkın ayaklanması olarak değerlendirmek, çok zorlayıcı bir ifade olmasa gerek.
Syriza ne diyor kısaca bir bakalım:
Öncelikle euro bölgesinin dışına çıkma gibi bir düşünceleri yok. Ancak, euro’nun kemer sıkma politikaları tarafından tehdit edildiğini düşünüyorlar. Durgunluk ve kitlesel işsizlik dönemlerinde sabit kur sisteminin tehlikeye düşeceği bilinen bir gerçek. Dolayısıyla euro bölgesinden çıkmak değil, bu bölge içerisinde uygulanan ekonomik politikaların değişmesi gerektiğini ortaya koyuyorlar. Bu bağlamda, Avrupa Birliği üyeliğinin asla taktiksel değil, stratejik bir tercih olduğunun altını çiziyorlar. Euro’nun çöküşünün yaratacağı sosyal yıkımın boyutunu hiçkimse üstlenmek istemiyor.
Syriza’nın geçtiğimiz Eylül ayında açıkladığı ve aslında öngördükleri programın özeti olarak bilinen Selanik programında belirtilen şu noktalar çok önemli:
1. Syriza, ekonomik sorunların masaya yatırılacağı Avrupa Borç Konferansı çağırmayı hedefliyor. Burada, kamu borcunun sürdürülebilir olması için nominal değeri üzerinden büyük bir kısmının silinmesini talep edecek. (Bunun örnekleri dünyada çok.) Borcun kalan kısmının geri ödemesinin bütçe fazlasıyla değil de büyümeyle finanse edilebilmesi için “büyüme şartını” getirecek. Kaynakların büyüme için kullanılabilmesi amacıyla borç ödemede ciddi bir öteleme süresi istiyor. Kamu yatırımlarının İstikrar ve Büyüme Paktı kısıtlamalarından muaf tutulmasını talep ederek, bu yatırımlar için Avrupa Yatırım Bankası’nın kaynak sağlayacağı yeni bir “Avrupa Anlaşması” yapılmasını ve Avrupa Merkez Bankası’nın, devlet tahvillerinin doğrudan satın alınması yoluyla parasal genişleme sağlaması planlayacak. Son olarak Nazi işgalcilerinin Yunanistan Merkez Bankası’ndan zorla aldığı krediler konusu yeniden açılarak, bahsekonu miktar geri alınması devlet politikası olarak ilgililerle görüşülecek. Bu plan temelinde, kalan borcu Yunan toplumu gelirden mahrum bırakacak faiz dışı fazladan değil de yeni zenginlik yaratarak ödeyebilsin diye borç sorununa toplumsal olarak uygulanabilir bir çözüm için çalışılacak.
2. Müzakere sonucundan önce ve sonucunda ne olursa olsun hemen Memorandumun yerini alacak bir “Ulusal Yeniden İnşa Planı” hayata geçirilecek.
Ulusal Yeniden İnşa Planı, toplumsal ve ekonomik çözülmeyi tersine çevirmek ve ekonomiyi yeniden inşa ederek krizden çıkmak için dört ana noktaya odaklanıyor.
1. İnsani krizle mücadele etmek, 2.Ekonomiyi yeniden harekete geçirmek ve vergi adaletini sağlamak 3.İstihdamı yeniden sağlamak 4.Demokrasiyi derinleştirmek için siyasi sistemi dönüştürmek
Syriza’nın insani krize derhal müdahale programı, en kırılgan toplumsal tabakaya koruma kalkanı sağlamak için kapsamlı bir acil müdahaleler sistemi anlamına geliyor. Örneğin;
Yoksulluk sınırı altında yaşayan 300.000 haneye aile başına ayda 300 kWh (yılda 3.600 kWh) ücretsiz elektrik. Geliri olmayan 300.000 aileye gıda desteği programı. Yerel yöneticiler, Kilise ve dayanışma örgütleriyle işbirliği içinde kamu koordinasyon idaresi yoluyla uygulanacak. Konut güvencesi programı. Hedef, başlangıçta 30.000 daire (30, 50 ve 70 m2) için m2 başına 3 € sübvansiyon sağlanması. 13. maaş olarak 1.262.920 emekliye verilen 700 €’ya varan Noel ikramiyesinin geri getirilmesi. Sigortasız işsizler için ücretsiz tıbbi yardım ve ilaç yardımı. Yoksulluk sınırı altında yaşayanlar ve uzun süreli işsizler için özel toplu taşıma kartı. Isınma ve dizel benzin üzerindeki özel tüketim vergisi düzenlemesinin iptal edilmesi. Haneler için ısınma bedelinin başlangıç için litre başına 1.20 €’dan 0.90 €’ya indirilmesi.
İki yıllık istihdamı yeniden sağlama planı sonucunda ise, özel, kamu, sosyal olmak üzere ekonominin tüm sektörlerinde 300.000 iş yaratılması bekleniyor. Böylesi bir plan uzun süreli işsizliği, büyük ölçüde ekonomik büyüme yoluyla aşarak genç işsizler için olduğu gibi, 55 yaş üstü için de düşürecek. Plan işsizlik sigortasını daha fazla kişiye ulaştırmak için tasarruf sağlamak. Memorandumu dayatan hükumetler tarafından yok edilen çalışan haklarını korumak için kurumsal çerçevenin yeniden kurulması. Toplu sözleşmelerin ve hakemlik yolu ile uzlaşmanın yeniden etkin hale getirilmesi, kitlesel işten çıkarmalara ve taşeron sistemine izin veren tüm düzenlemelerin iptal edilmesi.
Demokrasiyi derinleştirmek için siyasi sistemi dönüştürmek
Syriza hükumeti ilk yılından itibaren devletin kurumsal ve demokratik yeniden yapılanması için çalışmaya başlayacak. Temsili demokrasinin kurumlarını güçlendireceğiz ve doğrudan demokrasi için yeni kurumları getireceğiz. Bu bağlamda, devletin bölgesel örgütlenmesi yeniden oluşturulacak. Belediyelerin ve bölgelerin şeffaflığı, ekonomik özerkliği ve işleyişlerinin etkinliği geliştirileceki. Doğrudan demokrasinin kurumları güçlendirilecek.Yurttaşların demokratik katılımının geliştirilmesi gündeme alınıp, halkların yasama inisiyatifi, halkların veto ve referanduma gitme inisiyatifi gibi yeni kurumlar getirilecek. Parlamentonun güçlendirilmesi, parlamenter dokunulmazlığın daraltılması ve milletvekillerinin takipsizlik gibi ayrıcalıklı yasal düzenlerinin kaldırılması yanında sıkı mali, vergisel ve sosyal güvenlik ölçütlerine bağlı kalarak radyo/televizyon sektörünün düzenlenmesi. ERT’nin (Kamu Radyo ve Televizyonu) sıfırdan yeniden kurulması sağlanacak.
Bu noktada Yunanistan’ın çökmüş kamu yapılanmasını reforme etme ihtiyacının farkında olan Syriza’nın, gerek bu konuda gerekse yolsuzlukla mücadelede oldukça katı bir tutum sergileyeceğini belirtebiliriz.
Selanik programı aslında Syriza’nın kısa dönemli mücadele paketidir.
Soru şu; ya Avrupa finans sermayesi, Syriza’nın beklentisinin tam tersine hareket eder ve yürürlükte olan programı devam etmekte ısrar edip bunun için Yunanistan’dan sermaye kaçışını hızlandırarak ülkeyi finansal bir batağa sürüklerse ne yapılacak ?
Syriza’nın iktisat politikalarından sorumlu milletvekili Efklidis Tsakalotos, şöyle cevap veriyor: “Bu durumun gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini göreceğiz. Piyasalar da şu andaki programın sürdürülebilir olduğuna inanmıyor. Kaldı ki Yunan halkının demokratik tercihini siyasi düzeyde göz ardı etmenin kolay olacağını sanmıyorum. Bu tür bir tavır Avrupa’nın geri kalanına çok kuvvetli bir mesaj göndermiş olur ki, bu da AB’nin alternatif toplumsal öncelikler ile demokratik süreçleri kaynaştıramadığı anlamına gelir. Hiç de hafife alınabilecek bir ihtimal değil bu. Bu güçler, milliyetçi sağ da olabilir, soldakiler de olabilir fakat her hâlükârda Avrupa’nın demokrasi ve toplumsal adalet gibi temel ilkelerine gösterilen o tür bir umursamazlığın sonunda AB’nin nasıl olup da yaşayabileceği açık değildir. Syriza’dan sonra İspanya’da Podemos ve İrlanda’da Sinn Fein’in de kamuoyu yoklamalarında önde gittiğini hatırlayalım. Avrupa’da bazı şeyler değişiyor. Sermaye gibi emekçiler de Avrupa genelinde örgütlenmeli. Mücadele etmemiz gereken bir savaştır bu!”
Syriza, gerçekten bir savaşla karşı karşıya kalacak. Avrupa Merkez Bankaları yanında Avrupa Komisyonu ve Uluslararası Para Fonunun yeni Yunanistan hükümetine en iyi ihtimalle sulandırılmış yeni bir kurtarma paketi dayatma ihtimalleri çok yüksek. Öyle ki henüz seçim sonuçları açıklanmadan, Almanya Merkez Bankası Bundensbank’ın Başkanı Jens Weidmann’ın “Yunanistan’ın yardıma ihtiyacı devam edecektir ancak bu yardımı alması taahütleri yerine getirmesiyle mümkündür. Umarım yeni hükümet beklentileri ve şimdiye kadar elde edilenleri sorgulamaya kalkmayacaktır” açıklaması manidardır.
Dolayısıyla, sosyo ekonomik programlarını hayata geçirmek adına gerek kendi toplumlarından gerekse diğer Avrupa halklarından gelecek desteğin önemi çok büyük. Hep ifade ettikleri gibi, dönüşümün kitle desteği olmadan mümkün olamayacağı, programdan uygulamaya ancak toplumsal ittifaklarla işbirliği ile geçebilecekleri gerçeği önemlidir.
Syriza büyük bir kavga hatta savaş içerisinde bulacak kendisini. Ancak mücadele, Avrupalı emekçilerin desteği ile yeni, başka bir Avrupa Birliği projesinde kendisini bulması ile başarıya dönüşecektir.
Her ne olursa olsun, Avrupa’nın üzerindeki hayalet, yeni heyecanlara gebe...Yazın bunu.