1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Aydın Canlıbalık da uzaklara gitti... 1974’te Dohni katliamında kardeşi Ahmet ve kızkardeşlerinin eşleri Ekrem ve Muharrem ‘kayıp’ edilmişti...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Aydın Canlıbalık da uzaklara gitti... 1974’te Dohni katliamında kardeşi Ahmet ve kızkardeşlerinin eşleri Ekrem ve Muharrem ‘kayıp’ edilmişti...”

A+A-

Ulus IRKAD

Aydın Canlıbalık da uzaklara gitti... 1974’te EOKA-B’cilerin gerçekleştirdiği Dohni katliamında, kardeşi Ahmet’i ve kızkardeşleri Aysel ve Havva’nın eşleri Ekrem ve Muharrem öldürülerek “kayıp” edilmişti...

 

TERAZİ KÖYLÜSÜYDÜ...

1977 yılında İkinci Dönem Turist rehberlik Kurslarına katılıp sertifikamı almış ve Öğretmen Koleji’ne devam ettiğim için ancak, ya tatillerde veya boş zamanlarımda, Girne’de rehberlik yapmaktaydım. Aydın Canlıbalık, daha rehberliğe başlar başlamaz tanıştığım restorantçılardandı. Dıştan bakıldığında gülmez yüzü ile, sanki de, size kızacakmış hissi  uyandırırdı, ama onun çok temiz ve insanları seven bir kalbi vardı. Terazi-Zigi köylüsüydü. Terazi’de deniz kıyısında babası ve kardeşleri ile çalıştırdığı bir restorantları olduğunu bana anlatmıştı.

 

BABASI MUSTAFA DAYI’YLA DOSTTUK...

1974 yılında, Aydın da mı Zigi’deydi, yoksa o daha önce Limasol’a mı gitmişti pek hatırlamıyorum ama, köyden gelen babası Mustafa Dayı ve iki kızkardeşinin Maraş’ta kaldıklarını, babası Musafa Dayı’nın Maraş’ta babamla da, öğretmen olduktan sonra benimle de, çok iyi bir dost olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Hatırladığım kadarıyla Mustafa Dayı, Limasol’da da lokantaları olduğunu anlatmıştı bana ama geçmiş zaman, anlatılanları karıştırmış da olabilirim. Mustafa Dayı’nın Aydın’ın babası olduğunu, bir Bayram tatilinde, Canlıbalık Resturantı’na turist grubu götürünce ve Mustafa Dayı’yı orada görünce öğrenecektim.

 

BİR “KAYIP” AİLESİYDİ...

Ta 1977 yılından itibaren, rehberliğim sırasında, yaklaşık 40 yıl, ona müşteri götürdüm. İtalyan gruplar, Asil Nadir’in Mağusa’daki İngiliz grupları (Asil Bey’in Mağusa’daki İngiliz gruplarının 1990-91 yılındaki rehberi bendim)… Çok iyi bir dosttuk Aydın’la. Babası rahmetli Mustafa Dayı ile de, kendisiyle de… Bu arada kızkardeşlerini de Maraş’ta çok iyi tanıyordum. Onlar da, ailenin birçoğu da, 1974 olaylarında yitip gitmişti. Hep üzgün bir şekilde kardeşlerini ve kızkardeşlerinin kocalarını, nasıl Taşkent (Dohni) ve Zigi köylüleriyle birlikte yitirdiğini, bana anlatmıştı bir gün. Acılarla dolu asık ve üzgün yüzü bence bundandı. Kızkardeşleri hem çocuklarına bakmakta, hem de acılarını yüreklerine basarak, Mağusa Maraş’ta hayatlarını kazanmaya çalışmaktaydılar. Mustafa Dayı da, yaşadığı müddetçe, onları yalnız bırakmadı. Zaman zaman da ben, turist gruplarını Girne’de meşhur antik limana götürdüğümde, Mustafa dayımızı da orada görürdüm. Sevgili Aydın, beni sadece rehber olarak tanıyordu ve bir keresinde bana biraz da şakamsı bir laf söyleyince, Mustafa Dayı onu uyarmış ve,  “Aydın kendine gel, bu çocuk hem aile dostumuz, hem de saygıdeğer bir öğretmen…” demişti ve Aydın benden özür dilemişti. O kırk yıllık birbirimizi tanışmışlığımızla, Aydın’a merak etmemesini söylemiş ve gönlünü almıştım.

 

REŞAT BERGEN, NEDİM TAMEL, HEP GÖÇÜP GİTTİLER...

Daha sonraları, son 40 yıl içinde,  tüm tanıdıklarımız, birbiri ardı sıra bizleri terketmeye başladılar. Rehber Nedim Tamelimiz, şöför arkadaşlarımız, acenteciler, rehberler, Ali Kırmızımız... Ali Kırmızı ile az turist götürmemiştim ona… Hele “Gece”den Mehmetimiz? O mizah dolu hareket, davranış ve konuşmalarını nasıl unuturuz ki? Dünyanın en entellektüel rehberi, altı dil bilen Richard (Reşat) Bergen… O da terketti bir gün bizi… Ve de Aydın Canlıbalık…Ya Mustafa Dayı, babası... O sessiz ve ağırbaşlı olgun Dayım… Benim dostum, beyefendi Dayım… Aydın’ın babası… Sonra Aydın’ın kızkardeşlerinden biri de hayata gözlerini kapadı... (Kızkardeşlerinden biri vefat etmişti ama diğer kızkardeşi inşallah hayattadır diyorum.) Bir bir gitti tanıdıklar… Aydın hep oradaydı ve Aydın o dostluğumuzun da meyvesiyle, beni lokantasında, sair zamanlarda da turist götürmesem bile, çok ağırladı. Biz artık onunla 40 yılın sonunda kardeştik aynı zamanda…

 

LOKANTASI ÖKSÜZ KALDI...

Meşhur Canlıbalık Lokantası… Şimdilerde Aydın’ın da vefatıyla öksüz kaldı… 1974 anıları, fıkralar, İtalyan ve İngiliz müşterilerle hasbıhaller. Ve de antik, At Nalı Limanı artık Aydınsız… İnsanlar işyerleri, çalıştıkları insanlar ve çevreleriyle bütünleşirler. Aydın Canlıbalık, bırakın ülkemizi, dünyanın, Türkiye’nin ve de ülkemizin birçok tanınmış siyasi ve çeşitli mesleklerden insanıyla, devlet adamlarıyla, onları tanıması, onlarla sohbetleri ve temaslarıyla tanınmıştı.

Artık Aydın yok. Aydın’la birlikte Girne Limanı tekrar 50 yılın en sessiz ve üzgün ortamına girdi.

Hoşçakal Aydın, Kaptan Popillinos’a, Mustafa Dayı’ya, Ali Kırmızı’ya, Richard’a, Erdal Camgöz Bey’e ve yüzlerce rehber, tanıdık ve acenteciye oralarda selam söyle…

Bir gün tekrar görüşmek, karşılıklı konuşup, meze ve içkilerle meşhur Girne Limanı’nda gene  sohbet etmek üzere…

sayfa-16-aydin-canlibalik.jpg
Aydın Canlıbalık

sayfa-16-canlibalik-restorant.jpg
Canlıbalık Restorant....

 

Aydın Canlıbalık, Leyla Hüseyin Kıralp’ın Dohni katliamında öldürülen eşi Ahmet Mustafa’nın kardeşiydi...

Aydın Canlıbalık, bir “kayıp” ailesindendi... 1974’te EOKA-B’cilerin gerçekleştirdiği katliamda öldürülen Ahmet Mustafa, Aydın Canlıbalık’ın kardeşiydi... Ahmet Mustafa, çok değerli arkadaşımız, barış aktivisiti, yazar Leyla Hüseyin Kıralp’ın eşiydi 1974’te...

Leyla Hüseyin Kıralp’ı aradık ve bize şunları anlattı bu “kayıp” ailesi hakkında:

“Aydın Canlıbalık’ı kaybettik, çok üzgünüz... Onun kardeşi Ahmet, benim 1974’te, Dohni katliamında öldürülen ve “kayıp” edilen eşimdi...

Aydın Canlıbalık’ın kızkardeşleri Havva ve Aysel de eşlerini bu katliamda yitirdiler. Zigi yani Terazi’den alınarak Dohnililer’le (Taşkent) birlikte öldürülen Kıbrıslıtürkler arasındaydı eşleri... EOKA-B’ciler eşim Ahmet’i de Terazi’deki (Zigi) evimizden almışlardı... Ahmet’in babası, Ulus Irkad’ın bahsettiği Mustafa Canlıbalık, benim kaynatamdı...

Aydın Canlıbalık’ın kızkardeşi Havva’nın kocası Ayyannili idi, adı Muharrem’di. Zigi’den alınarak “kayıp” edilmişti... Kayıplar Komitesi’nin Yerasa kazısında bulunarak kalıntıları ilk kimliklendirilerek verilen beş kişi arasındaydı... Havva, çok sene önce depresyona girerek vefat etmişti. Devlet onunla hiç ilgilenmemişti...

Aydın Canlıbalık’ın kızkardeşi Aysel’in Dohni katliamında öldürülen, Zigi’den alınarak “kayıp” edilen eşi Ekrem Küçük, benim halamın oğluydu...

Mustafa Canlıbalık çoktan vefat etti, nur içinde yatsın, çok iyi bir insandı...

Bütün aileyle her zaman ilişkilerimiz çok iyi oldu... Aydın Canlıbalık ve ailesine başsağlığı diliyorum... Önümüzdeki günlerde kızlarını ziyaret etmeyi ve başsağlığı dileklerimi sunmayı planlıyorum...”

Leyla Kıralp, 2015 yılında kendi girişimleri ve çabalarıyla, Kıbrıs’ın güneyinde Mari (Tatlısu) köyündeki Kıbrıslıtürk mezarlığında, gerekli izinleri alarak 1974’te Dohni katliamında öldürülerek “kayıp” edilmiş olan eşi için bir anıt mezar yaptırdı. Ancak bu anıt mezarın özelliği, yalnızca eşi Ahmet Mustafa için değil, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum tüm “kayıplar”ın anısına yaptırılmış olmasıydı. Kıbrıs’ta bir ilkti bu ve Leyla Kıralp çok uzun çabalar ardından ve kendi cebinden yaptırdığı bu anıtın açılışını da bir diğer “kayıp” yakını olan Hristina Pavlu Solomi Patça ile birlikte yapmıştı. Leyla Kıralp da, Hristina Pavlu Solomi Patça da bu anıtın açılışında konuşma yapmışlar ve elele tutuşarak, birbirlerine sarılarak, birer “kayıp” yakını olarak acılarını paylaşmışlardı: Acıların milliyeti yoktu, hele hele “kayıp” yakınlarının acılarının. Hristina’nın babası da, erkek kardeşi de Galatya’da “kayıp” edilmişti... Bu anıtın açılışından iki yıl sonra da Hristina’nın babası ve erkek kardeşinin kalıntıları, Galatya gölündeki kazılarda bir toplu mezarda bulunarak kimliklendirilecekti... Hristina’nın düzenlediği Leymosun’daki cenaze törenine de Leyla Kıralp katılacak ve küçük tabutlara birer çelenk koyacaktı... Acılar ancak paylaştıkça azaltılabilir, karşılıklı anlayış böyle gelişebilirdi...

Çok değerli arkadaşımız Leyla Kıralp ayrıca, “Paylaştığımız Islak Beyaz Mendil” adlı otobiyografisinde de 1974’te öldürülen eşi Ahmet Mustafa’yla yaşadıklarını ve kendi hayat öyküsünü kaleme almış, kitabını oğlucuğu Şevki Kıralp Rumca’ya da çevirmiş ve pek çok etkinlikte Kıbrıs’ın güneyinde de bu kitap tanıtılmıştı... Ayrıca Hristalla Avgusti ve Hüseyin Halil de “Mendil” başlıklı bir belgesel filmde Leyla Kıralp’ın bir “kayıp” yakını olarak yaşadıklarını anlatmışlardı...

Biz de Aydın Canlıbalık’ın ailesine rahmet diliyoruz, acılarını paylaşıyoruz... Nur içinde yatsın Aydın bey...

sayfa-17-leyla-kiralp-esi-ahmet-mustafa-ve-tum-kayiplar-icin-yaptirdigi-anit-mezarin-acilisini-kayip-yakini-hristina-pavlu-solomi-patca-ile-birlikte-acmisti.jpg
Leyla Kıralp, eşi Ahmet Mustafa ve tüm kayıplar için yaptırdığı anıt mezarın açılışını kayıp yakını Hristina Pavlu Solomi Patça ile birlikte açmıştı...

Bu yazı toplam 1065 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar