1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Aydın Dikmen’in çalıntı eski eserler destanının sonu...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Aydın Dikmen’in çalıntı eski eserler destanının sonu...”

A+A-

Apostolos Kurupakis/KATHİMERİNİ

Türkiyeli antika hırsızı Aydın Dikmen’le ilgili dava, 6 Haziran Salı günü Münih Temyiz Mahkemesi’nde sona erdi ve mahkeme, geriye kalan antikaların Kıbrıs’a iade edilmesine karar verdi: Bunlar, kiliselere ait 24 eski eser, 36 tarih öncesine ait eser ve diğer antikalardı ki bunlar geçmiş yıllarda geriye alınamamıştı. Bu kararla, Kıbrıs arkeoloji tarihinde yirmi seneye yayılmış önemli bir bölüm nihayet kapanışa ulaşıyor.

Kıbrıs’ta toprak, müzeler, hem kamuya, hem de özele ait arkeolojik kolleksiyonlara el koymak, kiliseleri ve manastırları yağmalamak, işgalsonrasında işlenmiş ciddi suçları simgeliyor. Yenile işgal edilmiş bir toprakta kültürel zenginliği kapitalize etmeyi amaçlayan bazı bireylerin sistematik sömürüsü, tarihi eser kalıntılarına kadar yayılmıştı.

20 sene içerisinde Kıbrıs Kilisesi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileriyle birlikte – buna Eski Eserler Dairesi, Başsavcılık Ofisi ve Kıbrıs Polisi de dahildi – yoğun çabalarına, Dr. Johannes Deckers, Dr. Katerina Hacıstilli, Lahey’de Kıbrıs’ın eski konsolosu olan Tasulla Hacıtofi, Bizansiyolog Athanasios Papayeorgiu, Kıbrıslı hukukçu Enno Engbers gibi bireylerin çabaları da eklendi ve Kıbrıs Kilisesi Anıtlar ve Sanat Komisyonu’nun bildirisinde belirtildiği gibi, önemli ilerlemelere yol açtı.

Pek çok paha biçilmez tarihi, sanatsal ve arkeolojik değer kaybedilmiş ya da terkedilmiş durumda işgalin yaralarını derinleştirirken, çalınmış tarihi eserlerin geri alınması oldukça zorlu ancak tutkuyla yürütülen bir hedef olarak uzmanları, inananları ve sıradan insanları benzer biçimde etkiliyor, onlar hatırlıyorlar ve adalete susamış durumdalar...

Bu çerçevede İki Toplumlu Kültür Komisyonu da, tıpkı İki Toplumlu Tarihi Miras Komisyonu gibi yaşamsal bir rol oynamaktadır. Halen özel kolleksiyonlarda ya da müze alanlarında bulunan, özellikle Trikomo’da, Ay Mama’da ve Saint Barnabas Manastırı içindeki arkeolojik buluntuları, sanat eserlerini, dini anıtları korumanın yöntemlerini araştıran bu komisyonlar, paylaşılacak yönetim yaklaşımıyla bunların canlandırılması için umut vadetmektedir.

Maraş Belediyesi Sanat Galerisi’ndeki 219 sanat eserinin iadesi, önemli bir köşe taşıydı – bu sanat eserleri 47 sene boyunca Kıbrıslıtürkler tarafından özenle korunmuştu. Aynı şekilde işgal altındaki Neohorio Kitrea (Minareliköy) Halk Kütüphanesi’ne ait yaklaşık 50 kitabın iade edilmesi de her ne kadar da başka kitapların kaybolmasına üzülüyor olsalar da, göçmen köylüler arasında büyük sevinç yaratmıştır... Belki iade edilen bu eserlerin somut bir değeri yoktur ancak duygusal bakımdan paha biçilmez değerdedirler çünkü insanların hayatı üzerindeki önemli etkisini yansıtmaktadırlar...

İşte bu nedenle Dikmen davasının sonuca ulaşmış olması önemli bir noktadır, gelecekte daha da olumlu gelişmeler için umut vadetmektedir. Böylesi haberler geçmişin yaralarını tam olarak iyileştirmese de, teselli ve bir adalet duygusu yaratarak etkilenenlerin taşıdığı yükü hafifletmektedir.

sayfa-17-resim-005.jpg

(KATHİMERİNİ Kıbrıs gazetesi İngilizce edisyonunda 12.6.2024 tarihinde yayımlanan Apostolos Kurupakis’in yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).


***  BASINDAN GÜNCEL...

Vietnam Savaşı'nın babası ABD askeri olan çocukları: “Babamın DNA'sı yüzümde...”

Issariya Praithongyaem - BBC

Vietnam Savaşı sırasında ABD, Kuzey Vietnam'ı bombalamak için Tayland'daki hava üslerini kullandı. Binlerce Amerikan askeri Tayland'da görev yapıyordu ve pek çoğu, Taylandlı kadınlardan çocuk sahibi oldu. Ancak askerlerin çoğu savaş bitince ülkeyi terk etti. 50 yıl sonra yeni DNA testleri sayesinde bir zamanlar geride bırakılan çocuklar biyolojik anne ve babalarıyla buluşuyor.

Jenny Stüber 1970 yılında, başkent Bangkok'un 140 kilometre güneydoğusundaki U-Tapao Hava Üssü yakılarında Taylandlı bir anneden dünyaya gelmişti.

Jenny, "Annem bana bakamamış. En yakın arkadaşına vermiş ama o da bana bakamamış" diyor.

Dolayısıyla Jenny, istenmeyen "savaş çocuklarını" destekleyen uluslararası bir kuruluş olan Pearl B. Buck Vakfı'na teslim edildi.

Jenny'nin babasının kim olduğunu kimse bilmiyordu. Ellerindeki tek bilgi Vietnam Savaşı sırasında Tayland'da inşa edilen sekiz Amerikan hava üssünden biri olan U-Tapao'da çalışan bir Amerikan askeri olduğuydu. Üs, B-52 bombardıman uçaklarının kullandığı başlıca pistti.

1965 ve 1973 arasında, Kuzey Vietnam'daki komünist rejime karşı savaşmaları için bölgeye her yıl yüz binlerce Amerikan askeri gönderildi.

ABD Gazi İşleri Departmanı'nın kayıtlarına göre savaş boyunca toplamda 3,4 milyon Amerikan askeri Güneydoğu Asya'ya konuşlandırıldı.

ABD'nin Soğuk Savaş dönemindeki kaygısı komünizmin yayılmasıydı, özellikle de "domino teorisi" kapsamında... Bir Asya ülkesi solcu ideolojiye kaybedilirse, diğerlerinin de hızla bunu takip edeceğinden korkuluyordu.

Savaşın zirve yaptığı dönemde, Tayland'da yaklaşık 50 bin Amerikan askeri konuşlandırılmıştı.

Ayrıca binlerce asker, izin dönemlerinde düzenli olarak Tayland'a dinlenmek ve eğlenmek için gidiyordu.

Amerikan hava üslerinin etrafında barlar, gece kulüpleri, genelevler kuruldu. Çok sayıda asker Taylandlı kadınlarla kısa süreli ilişkiler yaşıyordu.

Jenny, böyle bir ilişkiden dünyaya gelmişti.

Üç haftalıkken o dönem Tayland'da çalışan İsviçreli bir çifte evlatlık verildi. İsviçreli kardeşleriyle büyürken kendisini onlardan farklı hissetmedi.

Ta ki o güne kadar...

"Bangkok'taki bir mağazada bir kadın annemin nerede olduğunu sordu. Ben de annemi, kasanın yanında duran sarışın bir kadını gösterdim. Kadının kafası karışmıştı."

Jenny, uyumadan önce okunan hikayeler aracılığıyla evlatlık olduğunu öğrendi.

Aile, Jenny 14 yaşındayken İsviçre'ye taşındı ve kendisine biyolojik anne ve babasını bulmak için bir gün Tayland'a geri dönme sözü verdi.

2022'de DNA testlerine erişimin kolaylaşması sayesinde, ABD'deki babasını bulmayı başardı.

Ancak yolculuğu daha bitmemişti. Şu anda 53 yaşında olan Jenny hala Taylandlı annesini arıyor.

Jenny gözyaşları içinde, "Kendi kendime annemi asla bulamayabileceğimi ve hikayemin mutlu sonla bitmeyebileceğini söylüyorum" diyor.

 

Savaş ve seks turizmi

Uzun savaşın hem mali hem de can kayıpları anlamındaki bilançosu ABD'nin kaldırabileceğinin ötesine geçti. 1973'te askerlerini geri çektiler ve iki yıl sonra Güney Vietnam, komünist Kuzey'in eline geçti.

Amerikan varlığı, uluslararası alandaki Tayland algısını önemli ölçüde değiştirdi ve turizmde büyük bir artış oldu. 1960'lı yıllarda sadece 200 bin yerli ve yabancı turist varken, 1970'te turist sayısı 800 bine, sadece 10 yıl sonra da 5 milyona çıktı.

Vietnam Savaşı'ndan 50 yıl sonra Tayland önemli bir küresel seyahat güzergahı haline geldi. Aynı zamanda kısmen savaş döneminin mirası nedeniyle seks turizmi merkezine de dönüştü.

 

Televizyondan çağrılar

Jenny Stüber doğmadan sadece birkaç yıl önce, Morris K Ple Roberts da Taylandlı bir anne ve ABD'li bir askerin ilişkisi sonucu doğduktan sonra evlatlık verildi.

Annesi, Roberts'ı Pearl S. Buck'a, Jenny'nin İsviçreli bir aileye evlatlık verilmesine yardımcı olan vakfa verdi.

Vakıf, 1968 itibarıyla "2.000'in çok üzerinde" yarı Taylandlı, yarı Amerikalı, biyolojik babaları savaş sırasında Tayland'da görev yapan Amerikan askerleri olan çocuk olduğunu tahmin ediyor.

Hatta, ABD askeri babadan ve Doğu ya da Güneydoğu Asyalı anneden doğanlar için "Amerikasyalı" terimi kullanılıyor.

Vakıf ayrıca, BBC'ye yaptığı açıklamada savaştan sonra ABD'ye dönen babaların sadece % 5'inin Tayland'daki çocuklara mali destek sağladığını, bunu yapanların çoğunun da sadece bir yıl sonra para göndermeyi bıraktığını belirtti.

Morris, Taylandlı varlıklı bir aileye verildi. Bugün tanınmış bir aktör ve TV sunucusu. Ancak çocukluğunda ihmal edildiğini anlatıyor.

Morris, karın tokluğuna çalışmak zorunda kalan "bir hizmetçi olarak yetiştirildiğini" anlatıyor.

"Evde dayak yedim, sözlü hakaretlere uğradım. Okulda diğer çocuklarla kavga ettim. Koyu tenim yüzünden onlara göre 'kirli' ve standart altı bir insandım" diyor.

Birkaç kez evden kaçtı ama her seferinde geri dönmek zorunda kaldı. Morris 17 yaşındayken nihayet evden ayrıldı ve Pattaya'daki Pearl S. Buck Vakfı ile temasa geçti.

Vakıf sayesinde bir meslek okulu diploması aldı. Daha sonra Tayland'daki eğlence sektörüne girdi ve Morris K. adıyla televizyon programları sunmaya başladı.

Programlarında, annesi hakkında bilgi sahibi olanların kendisiyle temas etmesi çağrıları yaptı.

1995'te, Morris 35 yaşındayken annesi evinin kapısına geldi:

"Ona sarılmak istesem de birbirimizin kollarına atılmadık. Anne sevgisi ihtiyacı öfkeye dönüşmüştü. Beni neden bıraktığını bilmek istiyordum."

Annesi ona, babasız bir siyah bebeğe bakmanın Taylandlı bir kadın için skandal olacağını anlattı:

"Bensiz yeniden evlenebilir, normal bir aile sahibi olabilirdi."

Babasının, annesiyle tanıştığı Chachoengsao bölgesindeki temel inşaatlarında çalışan bir Amerikan askeri oldunu öğrendi:

"Adını hatırlayamıyordu. Tüm fotoğrafları ve diğer her şeyi yakmıştı. Annem onunla ilgili her şeyi unutmak istiyordu. İnsanlar bir seks işçisi olduğunu düşünüyordu."

Bu istenmeyen çocukların dışında, Tayland'daki yaygın seks işçiliği o yılların mirası.

Bristol Üniversitesi'nden Profesör Yanos Zylberberg, ABD üsleri yakınlarındaki seks endüstrisinin gelişmesinin, Vietnam Savaşı sırasındaki askeri varlığın bir sonucu olduğunu anlatıyor.

"Tayland seks endüstrisinin nasıl geliştiğine dair net bir örnek. ABD askerleri Vietnam'a savaşmaya gitti ama izinlerini Tayland'da rahatlayarak geçirdi. Savaş bitince, askerlerin yerini turistler aldı."

Bugün bile seks endüstrisi, on yıllar önce kapatılan Amerikan üslerinin yakınlarında.

 

'Kiralık eşler'

Aşk, Para ve Zorunluluk: Bir Kuzeydoğu Tayland köyünde ulusötesi evlilik kitabının yazarı Patcharin Lapanun, Taylandlı kadınlar ve Amerikan askerlerinin karmaşık bir ilişkisi olduğunu söylüyor.

Yazar bazı vakalarda "çift olarak birkaç ay birlikte yaşadıklarını ama ilişkilerinin askerler cepheye ya da ABD'ye geri dönünce sona erdiğini" anlatıyor.

Tayland toplumundaki bazıları bu kadınları "kiralık eşler" olarak görmüştü.

Morris'in annesi, ilk buluşmalarından 10 yıl sonra öldü ve televizyon sunucusu bunun biyolojik babasını bulma arayışının sonu olduğunu düşündü.

Ama yıllar sonra, DNA testiyle yakınlarını bulmayı vaat eden bir Amerikan şirketine başvurdu.

Sonuçlar gelince bir kuzeni tespit edildi. Kuzenine ulaşıp ailesinde 1964-66 arasında Tayland'da bulunan biri olup olmadığını sordu.

Biri vardı, eski asker Isaiah Roberts.

2019'da kuzeni üç başka yetişkin çocuğu olan Isaiah ile Morris arasındaki ilk görüntülü görüşmeyi ayarladı.

Covid pandemisi yüzünen yaşanan gecikmelerden sonra Moris 2022'de 85 yaşındaki babasıyla ilk kez buluşmak için Alabama'ya uçtu.

DNA testi % 99,6 oranında genlerinin eşleştiğini gösterdi.

"Babam başka DNA testine ihtiyacımız olmadığını söyledi, DNA'sı tamamen yüzümdeydi" diyor.

Isaiah, Amerika'nın Sesi'ne yaptığı açıklamada, "Büyük olasılıkla benim olduğunu biliyordum, çünkü annesiyle ilişkim vardı. Onu reddetmeyeceğim. Kabul ediyorum ve sorumluluk alıyorum" dedi.

Morris geçtiğimiz aylarda Tayland'daki televizyon kariyerine son verdi ve babasıyla birlikte yaşamak için ABD'ye taşındı. Yeni yaşamının videolarını internetten paylaşıyor.

 

Bir isim bile yok

Jenny Stüber, Morris'in babasına sarıldığı videoları gözyaşlarıyla izliyor.

O da babasını 2022'de yaptırdığı bir DNA testiyle buldu, ancak henüz buluşmadılar.

78 yaşındaki babası ABD'de hapiste yatıyor. Mektuplaştılar ve birbirlerine fotoğraflarını gönderdiler. Jenny'nin gerçekten kendi kızı olduğuna inanıyor.

Jenny, "Annemin kim olduğunu sordum. Tam adını bilmediğini söyledi. Annemi bulmamı sağlayabilecek kapı üzerime kapandı" diyor.

Jenny'nin babası, annesinin U-Tapao Hava Üssü'nün dışındaki bir yiyecek tezgahında çalıştığını söyledi. Tayland'da görev yaparken 10 ay süren bir ilişkileri olmuştu:

"Daha sonra babam 1970'de ABD'ye geri gönderildi. Ordu küçük kardeşini Saygon'a (Ho Chi Minh City) göndermek istiyordu ve aynı aileden iki kişinin aynı anda görev yapamayacağına dair bir kural vardı."

Yiyecek tezgahındaki Taylandlı kadının hamile olduğunu hiç öğrenmemişti.

Jenny daha sonra evlenip iki çocuk sahibi olan babası için, "Bana anneme tam adını hiç sormadığını ve bundan pişman olduğunu söyledi" diyor.

Jenny birkaç kez Tayland'a geri dönüp daha önce yiyecek tezgahlarının durduğu yeri ziyaret etti. Annesinin yaşayıp, çalışmış olabileceğine inandığı bu mahallelerdeki yerel makamlarla temas kurdu ama sonuç alınamadı:

"Onu kafamda canlandırmaya çalıştım. Babam bana 'Jenny aynaya bak, gülümse, onu göreceksin' dedi."

Jenny şu anda biyolojik babasının af alıp yakında hapisten çıkmasını umuyor. Babasıyla görüntülü görüşme yapmak istiyor.

"Umarım gelecek yıl, belki daha sonra. Ama kim bilir, belki, asla...”

(BBC - Issariya Praithongyaem – 12.6.2024)

Bu yazı toplam 1069 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar