AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
“Biz devletiz” ve “Biz kendimizi yönetiriz” cümleleri ülkemizdeki sağ ve sol partilerin dilinden düşmeyen sloganlarıdır ve her seçim kullanılır.
Tabi, “kişinin ayinesi iştir, lafa bakılmaz.”
Bu konuda sözün değil de icraatın geçerli olduğu son birkaç aydır yaşadığımız deprem tehlikesiyle gün gibi ortaya çıktı.
1999 öncesi yapılan binalarda risk olduğu ülkedeki inşaat mühendislerinin neredeyse tamamı tarafından kesin bir şekilde dile getirilmektedir.
Bugün, ülkemizde eski bir fay hattının aktive olma ihtimali konusunda uyaran jeoloji mühendisleri vardır.
Fakat “biz bir devletiz, kendimizi yönetiriz” diyen UBP bu konuda sessiz ve hareketsizdir. Kapalı kapılar ardında insanlara “bizde deprem olmaz” diyerek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmaktadır.
Ana muhalefet partisi olan CTP ise bu konuda UBP’den farksızdır. Kendi canları tehlikede olmadığından, dubleks villalarda oturan çoğu vekilin önceliği bu tehlikeli binalar değildir. Çam kese böceği mücadelesi, orta ve dar gelirli sınıftan insanların canından daha fazla önem görür.
Sonuç olarak UBP’nin “biz bir devletiz” söylemi ile CTP Başkanı Tufan Hoca’nın “biz kendimizi yönetebiliriz” söylemleri sadece kulağa hoş gelen seçim söylemleri ve boş sloganlardır.
Dedik ya, ayinesi iştir kişinin…
Kendini yönetebilen ve gerçek anlamda devlet olan Kıbrıslı Rumlar’ın yönettiği Kıbrıs Cumhuriyeti aynı adada neler yapıyor, bir de ona bakalım:
Ada aynı ada, hatta Kıbrıslı Rumlar bizim canımızı acıtan Şampiyon Melekler’in üzüntüsünü ve travmasını yaşamamışlar. Ama yine çalışmışlar.
- İLK ADIMDA 358 ADET GÖÇMEN APARTMANININ TESTİNİ İVEDİLİKLE YAPMAYA BAŞLADILAR.
- VE HEMEN TEHLİKELİ ÇIKAN 43 ADET APARTMANI BOŞALTIP YENİDEN İNŞAATINA BAŞLADILAR, BUNLARDAN 20’Sİ TAMAMLANDI.
- ARDINDAN 40 ADET DAHA APARTMANI BOŞALTMAYA BAŞLADILAR.
- BU EVLERİN SAHİPLERİNE KİRA YARDIMI YAPARAK BU SÜREÇTE MAĞDUR BIRAKMADILAR.
- BU ARADA DA 50 ADET APARTMANIN GÜÇLENDİRME PROJESİNİ DEVLET TAMAMLADI.
Bunlar göçmen evi apartmanlarının düzeltilmesiyle ilgiliyken, belki de en önemli adımı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin parlamentosu, yani onların MİLLETVEKİLLERİ üstlendi:
- ÖNERDİKLERİ YASAYA BİNALAR İÇİN MOT(ARAÇ MUAYNE) ÖNERİSİ DİYORLAR.
- KIBRISLI RUMLARIN MİMAR VE MÜHENDİSLER BİRLİĞİ OLAN (ETEK) İLE BİR YASA TASARISI ÇALIŞILDI.
- GÜNEYDE DEPREM YÖNETMELİĞİ 1994’DE GEÇTİĞİNDEN MİLAT BU TARİH KABUL EDİLDİ.
- 94 ÖNCESİ BİNALARIN KULLANIMI İÇİN DEPREM TESTİ YAPILMASI ZORUNLU KALDI. YANİ 94 ÖNCESİ BİNALARI KİRALAMA, İŞLETME VE BUNUN GİBİ İŞLEMLERİ YAPMADAN DEPREME DAYANIKLI KARNESİ ALINMASI ZORUNLU KILINACAK.
- BİNA EĞER TEHLİKELİYSE YETKİLİ MAKAM (BELEDİYE) SAKİNLERİ ANINDA EVDEN ÇIKARABİLECEK.
- BİNA GÜÇLENDİRME İSTERSE BU MİKTAR MAL SAHİPLERİNDEN TAHSİS EDİLECEK.
- EĞER GÜÇLENDİRMEYE KATILMAYAN OLURSA DEVLET İLGİLİ ŞAHISIN BANKA HESABINDAN BU PARAYI DOĞRUDAN TAHSİS EDECEK.
Şu anda halka görüş için askıda olan bu yasa kısa süre içinde toplum önerileriyle birlikte parlamentoya gelecek ve kısa süre içinde yasallaşacak.
Kıbrıslı Cumhuriyeti’nde, Kıbrıslı Rumlar aynı adanın içinde deprem tehlikesini ciddiye alıp gerek hükümet bazında gerekse parlamentoda ciddi adımlar atıyor.
Bizde bağıra bağıra devlet olduğunu söyleyen, dağlara bayrak çizen sağ hükümet bu konuda bütçesi olmadığından yapamadığı işleri örtbas etmek için gizliden gizliye “bizde deprem olmaz” diyor. Konutlardaki bu tehlikeyi geçiştirmeyi umuyor.
Yani, devlet olma testinden başarısız çıkıyor!
Diğer tarafta erken seçim yapıp da vekil sayısını artırmak gaylesindeki ana muhalefet ise “fasulyenin yahnisi, gitti geldi aynisi” söylemini kanıtlar şekilde bu konuda sessizliğiyle kendi hükümete gelse de aynı tutumu sergileyeceğini kanıtlıyor.
Yani, “biz kendimizi yönetiriz” testinden başarısız çıkıyor!
Peki, ya biz halk ne yapacağız? Vergilerimizi verdiğimiz devletten hizmet beklemek hakkımız değil mi?
Hizmet vermezse bu devlete, bu siyasete biz mecbur muyuz?
Bizler sırf Kıbrıslı Türk olacak diye toplumdan kopmuş, bilimin uyarılarını dikkate almayan ve kendi güvenli villalarda yaşadıkları için bu tehlikeyi önemsemeyen siyasi aristokratlar tarafından yönetilmeye mecbur muyuz?
Bence değiliz!
Eğer ki Kıbrıs Türk siyaseti kendine gelmez ve bu “ekmek yoksa pasta yesinler” tutumundan vazgeçmez ise, artık sağ veya sol ayırt etmeden bu 50 yıllık kendimizi yönetme deneyini ciddi ciddi sorgulamaya başlamamız gerekmektedir.
Bu sorgulama ise doğal olarak siyasi hanedanların ve burjuvazilerin gerekliliğini de gündemine alacak ve bu kesime ihtiyacımız olup olmadığını da sorgulatacaktır.
Çünkü yüksek makamı ve şaşalı koltukları da olsa, KRAL ÇIPLAKTIR!