Aykasyano (Kafesli) mahallesi ve yakın çevresi
Aykasyano (Kafesli) mahallesi ve yakın çevresi
Tuncer Bağışkan
Bugünkü yazımda rahmetlik babam Hüseyin Nevzat Hasan’ın gençlik yılları ile Küçükkaymaklı’yı terk ettiğimiz 25.12.1963 tarihinden sonra belli bir süre ailece kaldığımız Mitsadalı Hasan dedem ile Meluşalı Naile nenemin evlerinin de bulunduğu Aykasyano (Kafesli) mahallesi ile yakın çevresini irdelemeye çalışacağım. Toplumlararası çatışmaların başlamasıyla birlikte mahallenin bir kısmı Lefkoşa’nın kuzeyinde, bir kısmı Lefkoşa’nın güneyinde ve bir kısmı ise B.M. Barış Gücü askerleri ile Türk askerlerinin kontrolündeki ara bölgede kaldığından, bu yazıyı tamamlayabilmem için mahallenin tamamını değişik projeler çerçevesinde gezerken, mahallelilerle de konuşmam gerekti.
Ortaçağ ile Osmanlı dönemlerinde mahallelerin dini yapıların çevrelerine zaman sürecinde yapılan binalarla oluştuğu bilinmektedir. Aykasyano mahallesinin kesin oluşum tarihi bilinmiyor olmasına karşın, XVIII – XIX. Yüzyıla tarihlenen şimdiki Agios Kassianos Kilisesi’nin 1570 yılında yanan Ortaçağa ait bir Latin kilisesinin yerine yapılmış olması itibarıyla mahallenin o sıralarda, ya da daha önce oluşmaya başladığı anlaşılmaktadır. 1831 tarihli Osmanlı nüfus defteri kayıtlarında Lefkoşa’daki 26 mahalleden birinin ‘Aya Kaşano’ adını taşıdığı, 237 olan nüfusunun tamamının Gayr-i Müslim (Hıristiyan) olduğu ve mahallede Hıristiyanlara ait 45 hane konut ile 1 dükkân bulunduğu bilgileri yer almaktadır. İngiliz Sömürge döneminin ilk yıllarında Lefkoşa’daki 25 mahalle arasında yer alan “Ay. Kassianos mahallesi” nüfusunun tamamı yine Ortodoks Rumlardan oluşmaktaydı. 1946 yılı nüfus sayımında mahallenin 1177 kişi olan nüfusunun 1061’i Ortodoks Hıristiyan, 115’i İslam ve 1’i ise diğer bir dine bağlı idi. 1881 yılında Kaptan Horatio Herbert Kitchener tarafından çizilen Lefkoşa haritasında, mahallenin evleri genellikle Agios Kassianos kilisesinin çevresinde yoğunlaşırken, şimdiki Tandi’nin hamam civarının ise bahçe (Çukur Bahçe) olduğu görülmektedir. 1881 ile1912 yıllarına ait Lefkoşa haritalarında bu bahçenin kuzey sınırını oluşturan şimdiki Atilla Sokağı’nın adı Çukur Bahçe Sokağı olarak geçmektedir. 1927 yılı Lefkoşa haritasında mahallenin kuzey sınırının çevresinde bitişik nizamda evler bulunduğundan, mahallenin nüfusunun 1920’li yıllarda artmaya başladığı anlaşılmaktadır.
Mahallenin Türk aileleri
İlerleyen yıllarda mahallenin kuzey sınırına Türkler de yerleşmeye başlamıştır. Tandi’nin hamam ile Karababa çevresinde oturan Türk ailelerden anımsananlar arasında Peynirci ve eşi Katriye, Hasan Altıparmak, Musazadeler (Pembe & Mukaddes kardeşler), Kaleler, Hasan Örek, Ekşici Rifat ile eşi Katriye, Asım bey ve eşi Berkiye, Nadir hanım, Kemal Çavuş ve eşi Cihan, bakkal/meyhaneci Hasan Çavuş, katrancı Kamil, muhtar Cahit ve eşi Jale, Tabur imam Ahmet Efendi, Nejdet bey ve eşi Gülgün, Tatlıcı Murat, tenekeci/sinekçi Cemal usta, bisikletçi İsmail ve demokrasi şehidi Ayhan Hikmet’in adlarından söz edilmektedir.
Mahalledeki siyasi olaylar
Geçmişte olduğu gibi 1950’li yılların ortalarında da mahallede Rumlar çoğunluktaydı. Bu nedenle milliyetçilik hareketlerinin yükselmeye başladığı o sıralarda Rumların mahalleden uzaklaşmaları için o bölgede faaliyet gösteren ve toplantılarını Tandi’nin hamamının ailelere mahsus odasında gerçekleştiren Kara Çete, 1950’li yılların ortalarından başlayarak 1958 yılına kadar bir dizi faaliyet içine girer. Önce Büyük Konstantin sokağındaki Rumlara ait büyük bir kereste deposu yakılır, bunu ayni sokakta terk edilen Rum evlerinin yakılması izler. Rum ailelerin Tandi’nin hamam civarını terk etmelerinden sonra boş kalan Rum evlerinin çoğunluğu ya yakılır, ya Türk aileler tarafından işgal edilir, ya da Rum sahiplerinden kiralanır. Bölgedeki Rum evlerinin yakılmasıyla ilgili olarak bir mahallelinin anlattıkları işe şöyle: “Alpay abim mahallenin çocuklarına Rum evlerini yakmaları içi benzin dolu bir Keo Vida şişesi ve yarım da şilin verirdi. Onlar da önce mahalledeki Rumlara ait büyük kereste deposunu, sonra da Rum evlerini yaktılar. Evleri yakmak için bir kâğıt foni şeklinde kıvrılır ve ucu kapının kilidine sokulduktan sonra içine dökülen benzin evin içine yayılırdı. Sonra da bu kâğıt ateşlenince evin içi yanmaya başlardı”.
Nihayet hamamının sahibi olan ve Tandi lakabıyla bilinen Costas Kyriakou Constandi’nin pusuya düşürülüp öldürülmesi üzerine mahallenin kuzeyinde yaşamaya devam eden Rum aileler de evlerini tamamen terk ederler. Tandi’nin öldürülmesi ise şu şekilde bilgimize getirilir: “Mahalledeki Büyük Konsantin sokağının kuzey ucundaki ev, hamam ve hamamın çevresindeki evler ‘Tandi’ye ait idi. Çok iyi biri olan Tandi, fakirlere yardım eden, sıkıda olanların imdadına koşan ve Türk-Rum ayırımı gütmeyen birisiydi. Ancak 6 Temmuz 1958 tarihinde Kırklar Tekkesi imamı Yusuf Mehmet Hilmi Hoca’nın Rumlar tarafından öldürülmesi üzerine, imama karşılık olarak mahallede onun öldürülmesi planlandı. Tandi o sıralarda hamamın yanındaki Büyük Konstantin sokağı 27 numarada bulunan iki katlı evini satıp paraya çevirmek istiyordu. Bu nedenle Kara Çete elemanlarından birinin alıcı kisvesine bürünmesi ve durumun dolaylı olarak Tandi’ye bildirilmesi kararlaştırılır. Tandi 29.7.1958 tarihinde saat 8:42’de alıcı durumuna giren kişiye evini gezdirirken tabancayla vurularak öldürülür. Bu olaydan sonra mahallede oturan Rumların tamamı evlerini ter ederler.”
Agios Kassianos Okulu
Şu anda harap durumda olan okul Yeşil hattın bitişiğindeki askeri yasak bölgede bulunmaktadır. Neoklasik stilde yapılmış iki ayrı binadan oluşmaktadır. İlkin XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde alanın doğusuna erkekler için, batısına ise kızlar için iki ayrı okul yapılmış, daha sonraki yıllarda ise erkek okulunun kuzeydoğusuna bir de çocuk yuvası inşa edilmiştir. Bu okullar surlar içi Lefkoşa’da bulunan bazı okulların bir benzeridir. Okulun bahçesinde ise tarihi Aziz Georgios kilisesi yer almaktadır.
Agios Georgios Kilisesi
Yeşil hattın bitişiğindeki askeri yasak bölgede bulunan kilise M.S XVII. yüzyıla tarihlenmektedir. Daha sonraki yıllarda çeşitli ilaveler görmüştür. Batıdaki narteks kısmına girişi sağlayan ana giriş kapısı güneydeki Ayios Georgios sokağına açılmaktadır. Narteksin doğu duvarında arma şeklinde kabartma bezemeler, doğudaki apsitte ise bir sunak bulunmaktadır.
Agios Iakovos (St. James) Kilisesi
Askeri yasak bölgede bulunan ve M.S XV-XVI. Yüzyıla tarihlenen kilise mahallenin en önemli yapılarından biridir. Bizans stilinde yapılmış olan kiliseye daha sonraları bir de çan kulesi eklenmiştir. 1873 yılında Lefkoşa’yı ziyaret eden Avusturyalı Archduke Louis Salvator kiliseyle ilgili şu bilgileri vermiştir: “Ayios Jakovos kilisesi dört tonozlu ve merkezinde sekiz pencereli yuvarlak bir aydınlık kulesi vardır. İç kısımda 4 sivri kemer bulunmaktadır. Ahşap ikonostasiste bir Rus aslanı kazınmış durumdadır. Niş şeklindeki apse sivri kemerlidir”.
Agios Kassianos Kilisesi
Lefkoşa’nın güneyindeki Aykasyano mahallesinde bulunan bu kilisenin, M.S 1570 yılında yanan bir Latin kilisesinin yerine inşa edildiği tahmin edilmektedir. İki sahınlı olan şimdiki kilisenin kuzey sahını XVIII. Yüzyılda inşa edilirken, güney sahını ise 1854 yılında kiliseye eklenmiştir. Yapımı sırasında eski kilisenin taşlarından da yararlanılmıştır. Kilisenin ana giriş kapısı üzerideki yazıtta kilisenin zamanın Başpiskoposu Philotheos’un gözetiminde yapıldığı ve 20.12.1954 tarihinde ibadete açıldığı kayıtlıdır. Kilise, Romalı bir asker olan ve M.S V. Yüzyılda şehit düşen aziz Kassianos’a adanmıştır. Kıbrıs’ta bu azizin adını taşıyan tek kilisedir. İsim günü, dört yılda bir gelen 29 Şubat’ta kutlanmaktadır. Narteksin batı kapısı üzerinde bas rölief (yüksek kabartma) olarak yapılmış kucağında İsa çocuğunu tutan Meryem Ana’nın tasviri yer almaktadır. Çok değerli olan ikonlarının St. Nicholas kilisesinden (Bedesten’den) buraya aktarıldığı rivayet edilirken, bunların çoğunluğu ise şimdilerde Başpiskopos Makarios III Vakfına bağlı Bizans Müzesinde korunmaktadır. Kilisenin kıymetli dini eşyaları arasında bulunan aziz Kassianos’a ait başlığın mucizeler yarattığına ve bu başlığı giyen hastalar ile başı ağrıyanların sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır.
Yüzbaşı Lord Kitchener’in evi
Karababa Türbesinin kuzeyinden geçerek doğudaki askeri yasak bölgeye uzanan Haydarpaşa sokağında, İngiliz Sömürge döneminde Tapu ve Kadastro Dairesi müdürü olan Kaptan H.H. Kitchenerin ikamet ettiği evin bulunduğu bilgileri edinilmektedir. Ancak ne yazık ki bu evi saptamam mümkün olmamıştır. 24. Haziran. 1927 tarihinde bu evin cephesine zamanın Kıbrıs valisi Sir Ronald Storrs tarafından bir anı plâketi konduğu ve bu plaketin üzerinde ise İngilizce olarak “Tapu ve kadastro Dairesi müdürü Kaptan H.H. Kitchener burada yaşadı. 1880-1883” kaydı bulunmaktaydı.
Dr. Dimitris Burodobaba’nın evi
Lefkoşa’nın en ünlü çocuk doktoru olan Dr. Dimitris Burodobaba, şimdiki Tuncay Salih Sokağı’nın (John Tsimiskis sokağı) sonuna 1895 yılında yapılan iki katlı evde oturmaktaydı. Mahallede oturan Türk ve Rumların doktoruydu. Muayene ettiği hasta çocuklara şeker vererek sakinleşmelerini sağladığı, fakir Türklerden muayene ücreti almadığından mahalle sakinleri tarafından sevilip sayıldığı kaydedilmektedir. Toplumlar arası çatışmaların başladığı 21.12.1963 tarihinden sonra mahalleden en son onun ayrıldığı halen anımsanmaktadır.
Karababa türbe ve mescidi
Aykasyano ile Haydarpaşa mahallelerini birbirinden ayıran Karababa sokağında yer alan tek mekanlı bir yapıdır. Karababa ile ilgili olarak anlatılan rivayet, Osmanlı ordusunda derviş veya asker olduğu, 1570 yılında Lefkoşa’da Venediklilere karşı verilen sokak savaşları sırasında şehit olduğu, şehit olduğu yere elbise ve silahlarıyla birlikte gömüldüğü ve zamanla buraya türbesi ile bir mescit yapıldığı doğrultusundadır. Yakın geçmişimizde burası Kadiri, Rufâî ve Nakşibendi tarikatı üyeleri tarafından ibadet ve adak amaçlarıyla kullanılmaktaydı. Ancak Hizber Hikmet Ağalar’ın dedesi olan son türbedarının 1947 yılında vefat etmesinden sonra sadece adak amacıyla ziyaret edilen bir türbe haline gelmiştir. Türbenin batıya bakan adak (hacet) penceresinde önceleri ahşap bir parmaklık vardı. Parmaklığa kumaşlar bağlanır, pencerenin alt pervazında ise mum, genellikle de ‘Gololambi’ olarak bilinen teneke kutularda zeytinyağı yakılırdı. Ancak bir gün kandilde yanan ateşin ahşap parmaklığı yakması üzerine yerine şimdiki demir parmaklık konmuş, altına da bir mumluk yapılmıştır.
Eskiden türbenin kuzeybatı köşesinde bir sokak çeşmesi vardı. Ancak daha sonraları ortadan kaldırılmış, taş yazıtı ise türbenin duvarına monte edilmiştir. Eski Türkçe olan yazıtta “Maşallah H.1232 (Miladi: 1816/1817) ” kaydı bulunmaktadır.
Tandi’nin Hamamı
Atilla sokağındaki eski Çukur Bahçe’de yer alan hamam Klasik Osmanlı hamamları örnek alınarak 1900-1915 yılları arasında ‘Tandi’ lakabıyla bilinen Costas Kyriakou Constandi tarafından inşa edilmiştir. Para kazanmak için Avustralya’ya giden Tandi’nin 30 yaşında Kıbrıs’a geldikten sonra bu hamamı yaptırdığını torunu Androula Michaelidou’dan duymuştum. Tandi, hamamdan sağladığı kazançala hamamın batısındaki, çevresindeki ve doğusundaki sarı taştan evleri yaptırmıştı. Hamam ile hamamın çevresindeki evlerin inşa edilişine ilişkin diğer bir bilgi ise Ahmet Rasım Çerkez amca tarafımdan bilgime getirilmişti. Çerkez amcanın anlattığına göre Tandi işlediği bir suçtan dolayı tahminen 1900’lü yıllarda hapse mahkûm edilmiş. O sırada evlerden altın eşya çalmaktan hapishanede yatan bir Arap ile arkadaş olmuş. Bu Arap uzun süre hapishanede yatacağından mahpushaneden çıkmak üzere olan Tandi’ye altınları çocuk bahçesindeki bir ağacın dibine sakladığını söylemiş. Tandi hapishaneden çıkınca onları almış ve önce hamamı yaptırmış. Arap hapishaneden çıkınca paranın yarısını ondan alamamış. Böylece Tandi hamamdan kazandığı parayla hamamın çevresindeki evleri de yaptırmış.
Hamam ilkin Tandi tarafından çalıştırılırken, daha sonra çalıştırıcılığını Ermeni Garabet üstlendi. Hamam ilk çalışmaya başladığında umuma açıktı. Diğer hamamlarda olduğu gibi gündüzleri kadınlar, geceleri ise erkekler yıkanırdı. Daha sonra bir odası hamamdan ayrılarak aile hamamı olarak kullanılmaya başlandı. İlkin odunla ısıtılırken, 1953-1954 yıllarında kirli lambasuyu (mazotla) kullanılmaya başlandı. Ancak 1953 yılında modern evlerde hamam yapılmaya başlanınca, Lefkoşa Belediyesi de Elektrik Santralının yanına işçiler için 40-50 duşluk bir yıkanma yeri yapınca hamamın müşterisi azaldı. Hamam müşterilerinin azaldığı 1953 yılında hamamın kira usulüyle işletmesi SİMSAR PEMBE tarafından üstlenildi, daha sonra işletmesi kızı Fatma hanıma geçti. O sırada hamamda tellak olarak Amber hanım da çalışmaktaydı.
Hamam Simsar Pembe ile Fatma hanım tarafından çalıştırılırken sadece kadınlar hamamı olarak kullanılmakta ve hamamda düğün, loğusa hamamı, kına gecesi ve sünnet töreni eğlenceleri de düzenlenmekteydi. Çalgıcılar Mehmedali Vasfi Tatlıyay (‘kör kemaneci’), Ahmet Becerikli, Ahmet Altıparmak ve Ahmet Nadide idi. Hamam eğlencelerine davet edilecek kişilere birer sabun yollanırdı. Hamamın göbek taşında yenip içilip eğlenilir, çalgıcılar da soyunmalık kısmının güneybatısında gözleri bağlı olarak oturup çalarlardı. Sünnet töreni yapılacağında çocuk ilkin hamamın önünde tıraş edilir, sonra yıkanır, sünnetliği giydirilir, hamamın kapısında havaya para atılır ve bir ata bindirilip Lefkoşa gezdirildikten sonra sünnet gerçekleştirilirdi. Hatta daha sonra Volkan adını alacak olan Kara Çete’nin toplantıları bile aile hamamı olarak kullanılan odada yapılır, İngiliz Sömürge yönetimine karşı kadınların gerçekleştirecekleri protesto yürüyüşleri de bu hamamda örgütlenirdi. Yürüyüşün yapılacağı gün Burhan Nalbantoğlu’nun talimatlarıyla hamama bayrak çekilir, sonra da mahallenin kadınları toplanıp simsar Fatma’nın önderliğinde yürüyüşe geçerlerdi.