BİR CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ YAZISI

Kimileri "erken" dese de 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimine az bir zaman var.
Bir buçuk seneden az olsa da aday belirleme, propaganda vesaire işlerini takvimden ayırırsak, bu yazın sonunda az çok adayların netleşmiş olması gerekiyor.
E yaz sonuna da 8 ay var.
Yani zaman çok da fazla değil.
"Peki kimler aday?" dediğinizi duyar gibiyim.
Bir kere şunu çok net anlıyoruz, CTP bu seçime kendi adayı ile girecek.
Genel Sekreter Erdoğan Sorakın bunu sık sık dillendirdi.
Ancak "aday kim" derseniz, işte bu sorunun yanıtı henüz yok.
CTP kendi iç mekanizmalarını çalıştırıp adayını belirleyecek hiç kuşkusuz.
Kudret Özersay aday mı diye sorarsanız, onun da henüz kesin olmadığını söyleyebilirim, zira çok net bir tavrı yok.
Serdar Denktaş, sık sık “olabilirim” dese de son açıklamasında 2019 yılındaki kişisel performansına bakıp adaylığa karar vereceğini söylemişti.
Denktaş'ın geçmişe dayanan “sağın adayı” olma hayali var, bunu bilmeyen yok.
Ancak son 2 yılda yaşananlar ciddi bir Denktaş-UBP gerginliğini besledi.
Denktaş, uzun süredir UBP'ye çok kızgın.
Kızgınlığı kendi onayı olmadan Hüseyin Özgürgün'ün erken seçim kararı almasına dayanıyor.
O günden beri Denktaş'ın öfkesi ve intikam tavrı sürüyor.
Zira, kimileri Denktaş'ın UBP-YDP yerine 4'lü koalisyona onay vermesini de bu öfkeye bağlıyor.
Elbette bu kızgınlık hali, bir de karşı tepki veriyor ki, UBP'li eski bakanların sık sık Denktaş'a yönelik açıklamalarını görebilirsiniz.
Yani demem o ki, çok dağınık bir durum var bu cenahta.

                                                            ***

Peki Akıncı? Akıncı ne yapacak?
Bence aday olacak, kaybedeceğini bile bile…
5 sene önce "çözümcü lider" imajı ile seçime giren Akıncı bu kez birçok şeyi tüketerek yolun sonuna geldi.
Müzakere tekniği ile müzakere edecek bir şey bırakmadı, federasyon tezini kilitledi, krize soktu.
Kim ne derse desin, şu anda müzakereler çıkmazda ise bunun sorumlusu Akıncı ve Anastasiadis'tir.
Müzakere edecek bir şey de yoktur, kimse kimseyi kandırmasın!
Anastasiadis, Akıncı'nın elindeki tüm kartları görme başarısını göstermiştir.
Buna harita da dahil!
Bakmayın siz sonradan “haritayı geri aldım” safsatasına…
Bu nedenle federal Kıbrıs tezi çok katı bir kilitlenmededir.
Bunun farkında olan Akıncı son 2 yıldır “çözümcü lider” imajına ek olarak "Türkiye'ye kafa tutan lider" imajını kurmaya çalışıyor.
Çünkü satacak bir şeyi artık yok!
Tek çare kuru kahramanlıkta…
Çözüm olacağına kendisi bile inanmıyor, kilitlenmeyi yakinen görüyor.
O nedenle yeni bir tarz lazım, o tarz da "Türkiye'ye kafa tutan lider" yalanı…
Türkiye ile aralarında bir kopukluk olduğu doğrudur, bunu sık sık yaptığı açıklamalardan da anlıyoruz.
Hatta bir süre önce  “beni tek ilgilendiren Kıbrıs Türk halkının çıkarlarıdır” diyerek, sözü bir nevi Türkiye'nin çıkarları beni bağlamaz demeye getirdi.
Bunları bilerek yapıyor, yeni stratejisinin ürünü budur.
Peki bu tarzın bize faydası nedir? Toplumun bunu düşünmesi gerekiyor.
Biz gerçekten Kıbrıs sorununda bu açmazı açacak bir lidere mi ihtiyaç duyuyoruz, yoksa konuyu kilitleyip krizden kişisel siyaset için medet uman bir lidere mi?
Ben açmazın açılmasını tercih ederim.
Çünkü "komutan çizmeyi aştı" propagandasının bir yeni modelini izlemek üzereyiz şimdi.
Aynı çizme kaç kez giyilir, Allah aşkına?
Akıncı olayını böyle yorumluyorum.
Toplumun 2020 öncesinde ne yapmak istediğine karar vermesi gerekiyor.
2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve seçilecek yeni liderle ne yapmak istiyoruz.
Yeni bir çıkış mı yapacağız?
Yoksa eski tekniklerle KKTC'ye bir Cumhurbaşkanı mı seçeceğiz, örtülü ödenekle geçinsin diye?
İşte şimdi yavaş yavaş buna karar verme zamanıdır.
Bağımsız KKTC tezi gibi, federal Kıbrıs tezi de çökme noktasındadır, bir birimizi kandırmayalım.
O zaman parça parça çözüme gidecek, Kıbrıs Türk halkını dünyaya açacak yeni bir atağa ihtiyaç var şimdi.
Ve bu adımı atacak bir lider ile takımına…