Aynı metne beş farklı duygu
Defne Şener Günay ve Turan Günay ikilisinin rol aldığı oyunun detaylarını tüm ekiple konuşma şansı yakaladım…
Simge Çerkezoğlu
Lefkoşa Türk Belediyesi tarafından on beşinci kez düzenlenen Kıbrıs Tiyatro Festivali yine bir birinden değerli oyunları sanatseverlerle buluşturdu. Muhteşem bir oyunla tamamlanan festivalde, İstanbul’da faaliyet gösteren, BiTiyatro sahne aldı. Murat Taşkent’in yazıp yönettiği ‘Muallak’ tam anlamıyla unutulmazdı. Kadın erkek ilişkileri üzerinden, evlilik olgusuna güçlü eleştirilerde bulunan oyun, aynı zamanda günümüz insanının özel hayatında yaşadığı olayları da gün yüzüne çıkarıyor. Defne Şener Günay ve Turan Günay ikilisinin rol aldığı oyunun detaylarını tüm ekiple konuşma şansı yakaladım…
MURAT TAŞKENT: ENTERESAN BİR FİKRİNİZ VARSA GİTMENİZ GEREKEN ADRES BİTİYATRO…
Herkese bir tiyatro ilkesiyle hayat bulan, BiTiyatro, seçilen metinleri garantici kalıpların dışında tutarak, söylemek isteyip de söyleyemediklerimizin sesi olmaya devam ediyor. Tiyatro sanatçısı ve yazar Murat Taşkent, BiTiyatro’nun kuruluş serüvenini anlatıyor.
“Ben aslında BiTiyatro’nun kurucuları arasında değilim. Şunu söyleyebilirim ki mesleğe başladığım zamandan bu yana, yollarımız kesişen, birlikte olduğum Nihat İleri ve Laçin Ceylan tarafından kurulan bir tiyatro sahnesi. Ben neredeyse kurulduğundan bu yana, uzun süredir bu kurumun içindeyim. Hem oyun yazdım yönettim, hem de dostluk anlamında güçlü bağlarımız var. Zaten Nihat İleri benim konservatuvardan da hocamdır. Enteresan bir fikriniz varsa, bu fikri paylaşacak bir alan bulamıyorsanız gitmeniz gereken adres BiTiyatro’dur. Herkes her zaman her istediğini yapamıyor. Oysa eğer doğru yerden yakalıyorsanız, doğru şeyler söylüyorsanız istediğinizi özgürce yapabileceğiniz bir sahne.”
Murat Taşkent’ın Kıbrıs’a dair ilginç de bir anısı var. Oyun sonunda, sahnede izleyicilerle paylaştığı bu anıyı detaylarıyla anlatmasını istiyorum…
“Üniversite eğitimime yirmi beş yıl önce Lefkoşa’da Yakın Doğu Üniversitesi’nde mimarlık okuyarak başladım. Aynı zamanda o dönemde Yaşar Ersoy’la tanıştım. Lefkoşa Türk Belediyesi gençler için bir kurs açmıştı. Ben de o kursa katıldım. Böylece tanıştık. Belediye ve devlet tiyatrosunun oyunlarında küçük roller aldım. Bu süreçte anladım ki benim yerim tiyatro sahnesi. Böylece konservatuvara hazırlandım. Kazandım ve Kıbrıs’tan ayrıldım. Kıbrıs’tan bazı tiyatrocu arkadaşlarımla, konservatuvarda yeniden buluştuk. Benim için Kıbrıs’ın hep güzel bir anısı var.”
‘Muallak’ oyununu kaleme alan Murat Taşkent, oyun için yazdığı tek bir metnin, beş farklı şekilde canlandırılmasını sağlıyor. Böylece izleyicilere ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir mesajını veriyor.
“Ben bu oyunu aslında on yıl önce düşünmüştüm. Yazmayı istiyordum ama olmadı. Daha sonra aklımdaki bu öneriyle BiTiyatro’ya gidince ‘hemen yazmaya başla’ dediler. Elbette insan hayatında birçok farklı şey yaşıyor. Her yazarın çıkış noktası, bir şekilde kendisidir. Tabii gözlemler de önemli. İnsanın ruhunda yavaş yavaş çığırından çıkan durumlar vardı. Yüzeysel başlayan ilişkilerin, gittikçe daha kötü bir noktaya varması kaçınılmazdır. Oyunda da bu var. Bu tip ilişkiler hepimizin hayatında oldu. İnsanlık olarak gittikçe daha kötü bir noktaya evriliyoruz. Oyunda esas anlatmak istediğim hayattaki tüm çarpıklıklarımızın aileden, ikili ilişkilerden başladığı yönünde. Biz kendimize samimiyetimizi kaybettiğimiz anda zaten karşımızdakine olan samimiyetimiz de azalıyor. Her şey kötüye gidiyor. Ben tüm bunlara dikkat çekmek, tüm bunları ifade etmek istedim.”
TURAN GÜNAY: BİR ŞEY SÖYLEMEYEN OYUN YOKTUR, BİR ŞEY SÖYLEMEYEN YÖNETMEN VARDIR
BiTiyatro, oyunculuğu, yüzme bilmeden her gece kendini okyanusa atma hali olarak tanımlıyor. Bu ifadeyi Turan Günay’a soruyorum. Önce biraz gülüyor, ardından anlatmaya başlıyor.
“İnsan garanticidir. Aynı şeyleri yapmaya, aynı yoldan yürümeye, aynı yerde yemek yemeğe meyillidir. Fakat yolunuzu değiştirmeye başladığınızda, farklı yerlerde yemek yemeğe başladığınızda güvenli alanın dışına çıktığınızda hayat size farklı sürprizler getirebiliyor. Basmakalıp alışkanlıklardan çıkıp, hayata teslim olmak gibi tiyatro… Her oyunda farklı bilinmezlere atlamak, bilinmez enerjiyle karşılaşmak gibi.”
Gerçek hayatta evli olan sanatçılar, bir ilişkinin evrelerini, evliliğe varış ve bir evliliğin miadını dolduruşunu sahnede çok iyi canlandırıyor. Turan Günay daha önce yaptığı bir açıklamada bu oyunu oynamak zor değil ama oynarken içimde karşılaştığım bazı karakterlerle yüzleşmek daha zor ifadesini kullanıyor. Eşinin yanında bu soruyu cevaplamak her ne kadar zor olsa da anlatıyor.
“Gerçekten Murat’ın bizden istediği bu çok zor bir şey… Ben İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısıyım. Doğrusu devlet tiyatrolarının dışına çıkmayı da çok sevmiyorum. Fakat oyunu okuduğumda çok etkilendim. Yine de bu korkutucu bir şeydi. Hazırlandığım en zor rol oldu. Normalde ben çok zorlanmam. Oyunlarda belli kalıplar vardır. Oralardan gider yolunu bulursun. Bu öyle değildi. Aynı metni beş farklı sahne şeklinde, beş farklı duyguyu vererek oynamaya çalıştık. Benim temel korkum buydu. Belki zorlandığım da buydu. Bunun yanında çift olmamızın, oyuna dair keyfi vardı ama olacakları bilemiyorduk. Kavga eder miyiz acaba diye düşünüyorduk. İlk kez karı koca olarak sahneye çıkıyorduk. Sahnede hiç kavga etmedik. Yaptığımız işten çok keyif aldık. Provalardan önce kendimizle ilgili, evliliğimizle ilgili, ilişkilerimizle ilgili nelerden şikâyet ediyoruz diye düşündük. Sonra tüm bunların cevaplarını bulduk. Bazı sorunları kendi kendimize yarattığımızı fark ettim. Oyun için hazırlanırken de çıkış noktamız hep bu sorular oldu. İnsan soruları doğru sorunca, doğru cevaplara ulaşabiliyor.”
“EN AZ ÇALIŞMAYAN KİŞİ SAYISI DEVLET TİYATROLARIDIR”
Devlet tiyatrolarında uzun zamandır çalışan sanatçı, bizim için geçmişten bugüne genel bir değerlendirmede bulunuyor. Tiyatroya dair umutlu konuşuyor…
“Yirmi yıldır devlet tiyatrolarında çalışıyorum. Türkiye’nin farklı yerlerinde çalıştım. Adana, Bursa ve son sekiz yıldır da İstanbul Devlet Tiyatrolarında çalışıyorum. Devlet tiyatrolarının değişmeyen bir yapısı var. Kuruluş amacı kültürü, sanatı ülkenin her yerine yaymak. Bunu yapmaya hala devam ediyoruz. Yöneticiler değişiyor ama neticede çalışan sistem, çalışmaya devam ediyor. Devletin her kurumunda çalışmayan insanlar var. Fakat bunlar arasında en az çalışmayan kişi sayısı devlet tiyatrolarındadır. Yirmi yıldır aynı şekilde çalışmaya, daha da uzağa hizmet götürerek çalışmaya devam ediyoruz. Tiyatroda bir şey söylemek isterseniz, mutlaka onu söylemenin yolunu bulursunuz. Bir şey söylemeyen oyun yoktur, bir şey söylemeyen yönetmen vardır. Ben bir şey söylemeyen bir oyunda oynamayı istemem. Bazen yönetmenler bunu tercih ediyor tabii. Şunu da unutmayalım ki her zaman bir şey söylemek demek, politik bir şey söylemek anlamına da gelmiyor. Şu anda daha çok yapmaya çalıştığımız yeni Türk yazarların oyunlarını sahneye taşımak. Tiyatro tarihimizin geçmişi çok çeşitli değil. Çok güzel, çok heyecan verici yeni yazarlar, oyunlar var. Bizler üretmeye devam ediyoruz.”
DEFNE ŞENER GÜNAY; “İNSAN HAYATTA ÖNCE KENDİNİ İYİLEŞTİRMELİ”
‘Muallak’ı kadın karakterin gözünden anlatan sanatçı, ilişkilerimizde yaşadığımız çarpıklıkların nedeninin, ilişkinin başlangıcıyla alakalı olduğunu düşünüyor.
“İnsan hayatta önce kendini iyileştirmeli. Bu oyun bence bunu anlatıyor çünkü ilk sahneden itibaren aslında biz harika bir tablo çizemiyoruz. Maskelerle yaşıyoruz. İlk sahnede de bu var. Bizler saf, temiz dediğimiz bir yerden ilişkilerimizi kuramıyoruz. Biz hep kimliklerimizle yaşıyoruz. Bu oyunda sadece kadın erkek ilişkisi değil aslında tüm ilişkilerimizi bir gözden geçirmeye çalışıyoruz. Maskelerimizle iletişim kurmaya çalıştığımız, ilişkiler hiçbir zaman iyi bir yerlere gitmiyor. Biz önce kendimizle ilgili bir değişim yapabilir miyiz kaygısıyla yola çıktık. Prova sürecinde de hep bunu düşündüm. Biz topluma yayılacak bir iyileşme istiyorsak, buna önce kendimizden başlamalıyız.”
Bakırköy Belediyesi Tiyatrosu’nda da çalışan Defne Şener Günay, şuan üzerinde çalıştığı, günümüz Türkiye’sini anlatan yeni oyununu bizimle paylaşıyor.
“Benim asli işim Bakırköy Belediyesi’nde tabii. Devlet memuruyum. İzin alarak, görevimi aksatmadan özgürce çalışıyorum. Orada da devam eden oyunlarım var. İKSV Tiyatro Festivali’ne katılacağız. Şu anda ‘Seni Seviyorum Türkiyem’ isimli bir oyun için hazırlanıyoruz. Yeni yazılan bir oyun. Türkiye şu an büyük bir göç yaşıyor. Bu oyun da gitmek yerine, kalmayı tercih edenleri anlatıyor. Türkiye’de kalmak zorunda olan, kalmayı tercih eden beş kişinin yaşadıklarını anlatıyor. Bu oyunla pek çok şey anlatıyoruz. Bu, vatanını sevmekten öte insana değinen bir oyun. Ötekileştirmeyi eleştiren, kime göre neye göre öteki sorusunu soran bir oyun.”