1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. AYRANIMIZ YOK İÇMEYE ATLA GİDERİZ SEÇMEYE
Onur Olguner

Onur Olguner

AYRANIMIZ YOK İÇMEYE ATLA GİDERİZ SEÇMEYE

A+A-

Geçtiğimiz haftalarda güçlendirme işiyle uğraşan mühendis bir arkadaşım bir video gönderdi.

Mühendis başparmağını kolona hafifçe sürtüyor ve tane tane binanın betonu peksemet gibi dökülüyor

Betonun içinde çakıllar var, o yüzden betonu delerken “çok sağlam” diye geçiriyorsunuz içinizden.

Halbuki öyle değil, betonun basınç sınıfı C8, kısacası üflesen yıkılacak.

Kolonu güçlendirmek için törpülerken aniden su basıyor odayı. Herkes şaşırıyor “kolonun içine su borusu mu koymuşlar” diye.

Hâlbuki öyle değil, kolonun içinden yağmur suyu borusu geçiyor. Bu boru alt tarafında tıkanmış ve senelerce bu su kolonu içten içe çürütmüş.

Aynen mikropların yok ettiği bir diş gibi zayıflatmış kolonu.

Ama kolona dışarıdan baktığınızda tamam gözüküyor. Sapasağlam dersiniz yani ama aslında saatli bir bomba.

Zaten eski yapılan betonarme yapıların ömrü 50 yıl, o da ancak binaya iyi bakarsanız.

Öyle yağmur bastıysa binanızı mesela, hele de 1970’lerde yapılmış ise, tehlikelidir o bina artık.

Bu binalara ilk örnek Dr Burhan Nalbantoğlu hastanesi binamızdır

6 Şubat Depremi üzerinden neredeyse 5 ay geçmişken, deprem sonrası HEMEN KULLANIM sınıfında olması gereken Dr Burhan Nalbantoğlu hastanesinin karot testleri ve bu testlere bağlı deprem simülasyonu hala yapılmamıştır.

Ya da yapılmışsa bile toplumla paylaşılmamıştır. O zaman da durum daha tehlikeli demektir.

Muhtemelen Sağlık Bakanlığı da hastane binasının yüksek tehlikede olduğunu bildiğinden testleri geciktirmekte ve halka unutturmaya çalışmaktadır.

Hükümet “tehlikeli binaları güçlendirmek zor iş, yapmayalım, gündemden koparalım, unutturalım” derken, ana muhalefet ise “önümüzdeki süreçte biz iktidara gelirsek bu zor işi bizden de istemesinler, sessiz kalalım, anlaştık, unutturalım” demektedir. Böylece 99 öncesi yapıların güvenliği meclis gündeminden uzaklaştırılmıştır.

Hâlbuki yeşil hattın diğer yanında AKEL gerçek bir ana muhalefetin yapacağı gibi hükümeti Göçmen Evleri’ni güçlendirmediği için yerden yere vurmuş ve en sonunda 50 adet binanın boşaltılarak yıkılıp yeniden yapılma sürecini başlatmıştır.

Tekrar hastane binamıza dönecek olursak, DEPREM SONRASI HEMEN KULLANIM binaları depremde hiç etkilenmeyen, hiç zarara uğramadan kullanılabilmesi gereken binalardır.

Hastanelerin de bu binalar arasında olması tesadüf değildir.

Deprem anında yoğun bakımda olan bir hastayı dışarıya çıkartmak imkânsız olacağından hastanelerin depremden etkilenmeyecek kadar sağlam olması ciddi bir şarttır.

Dahası depremin ardından pek çok insan yaralarını sarmak için hastaneye gideceğinden belki de hastaneler deprem sonrası en yoğun kullanılacak binalar olacaklardır. Sağlamlık şartı bu bakımdan hastaneler için önemlidir.

Peki, hastanenin tehlikesi ile seçimin alakası nedir?

Şöyle söyleyelim, yarın seçilecek bu tek milletvekili hükümetin kurulup bozulmasına etki etmeyecek fakat devlet kasasından bir söylenenlere göre 30 Milyon Türk Lirası harcatacaktır.

30 MİLYON TÜRK LİRASI İLE 1670 METREKARE ALANA SAHİP YENİ BİR HASTANE YAPILABİLİR!

İşte tam da bu durum ‘ayranı yok içmeye, atla gider seçmeye’ söyleminin sebebidir.

Her ne kadar “anayasa bize bunu emrediyor” söylemi arkasına saklanılsa da aslında bu işin olabilecek bir erken seçime yüksek bir oy algısı ile girmek için heveslenilen bir siyasi oyun olduğunu hepimiz biliyoruz.

Biliyoruz çünkü daha bir yıl önce, 2022 yılında, meclisteki tüm siyasi partiler el ele tutuşmuş ve ad hoc komiteye girerek fiili olarak anayasanın delinmesini onamıştır.

Bu süreçte ise dönemin başbakanı Faiz Sucuoğlu muhalefetin belediye başkanlarının önüne belediyeler yasasındaki vergileri arttırma sözünü atmış ve kendi partilerinin içinde anayasanın delinmesine çok ses çıkarılmamasını örgütletmiştir.

O gün zaten önceki yediği darbelerden zayıflamış olan anayasa zaten ölmüştür.

Ne yazıktır ki bugün samimi olmayan bir ‘anayasal kaygının’ arkasına saklanan meclisteki siyasi partilerimiz bu seçimi bir güç gösterisine, bir siyasi ego yarışına çevirmiştir. Bu hırs toplumun 1600 metrekare büyüklüğünde bir hastane yapabileceği bütçeyi bu sidik yaşısına harcamaktan hiç çekinmemektedir.

Durum böyle iken en büyük duamız karada bir deprem olmaması yönündedir. Çünkü öyle bir deprem olursa insanlarımız ölecek, tehlikeli yapılar yıkılacak ve çiçeği burnunda seçilecek yeni vekilimiz ise “acımız büyük” diyerek profil resmini siyah bir resim ile değiştirecektir.

Bu yazı toplam 1653 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar