1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Ayşe ve Maria’nın hayatlarının inanılmaz benzerliği… 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Ayşe ve Maria’nın hayatlarının inanılmaz benzerliği… 1

A+A-

 

İki “kayıp” insanın cenaze törenlerine gidiyorum – birisi Dromolakşa’da (Mormenekşe), diğeri Gaziveran’da… 1974’ten beridir “kayıp” olan Kiriakos Konstanti Hacısotiri’nin cenaze töreni Dromolakşa’da yapılıyor, 1963’ten beridir “kayıp” olan Özer Ekrem Emin’in cenazesi ise Gaziveran’da… Her ikisi de masum insanlardı, her ikisi de kaçırılıp “kayıp” edilmişti. Her ikisi de öldürülmüş, her ikisi de kuyulara gömülmüştü: Özer Ekrem Emin, Koççinodrimitya’da bir kuyuya, Kiriakos Konstanti Hacısotiri ise Karpaz’da, Livadya’da (Sazlıköy) bir kuyuya…
Her ikisi de evliydi ve ikisinin de üçer çocuğu vardı. Her ikisinin de birer kızı, ikişer oğlu vardı…

Gaziveranlı Ayşe Hanım, eşi “kayıp” edildiği zaman kızına altı aylık hamileydi ve üç ay sonra sevgili kızı Şerife’yi dünyaya getirecekti… Oğlucukları Hüseyin ve Raif küçük çocuklardı, Hüseyin yedi yaşındaydı, Raif ise beşbuçuk yaşındaydı… 1963 sonrasında Ayşe Hanım’ın hayatı acılı bir bekleyiş içinde geçecekti…

Komikebir’den kocası kaçırıldığı zaman Maria Hanım’ın da üç çocuğu vardı: Takis, Kostakis ve kızı Salomi… Onun hayatı da tıpkı Ayşe Hanım’ın 11 yıl önce geçtiği acılı yol gibi korkunç bir bekleyiş ve ızdırap içinde geçeckti… O da, tıpkı Ayşe Hanım gibi eşinin dönüşünü bekleyerek ömür tüketecekti…

Her iki kadın da benzer bir kaderi paylaşacaktı… Bunu “kayıp” eşleri için yapılan cenaze törenlerinde anladım… “Kayıp” eşlerinden geride kalanların bulunup gömüleceği günü görmeye ömürleri yetmeyecekti: Maria Hanım 2001 yılında vefat edecek, Ayşe Hanım da ondan bir yıl sonra 2002’de hayata veda edecekti… Bay Kiriakos’tan geride kalanlar, Maria’yla aynı mezara gömülecek, Özer Ekrem Emin de eşi Ayşe’nin yanına kazılmış bir mezara defnedilecekti… Sonuçta eşlerine mezarda kavuşacaklardı…

Cenaze töreni için köy camisine vardığımızda hava soğuktu ve Prastyo (Aydınköy) ile Omorfo yakınındaki Kıbrıslıtürk köyü Gaziveran’ın üstünde bulutlar toplanmıştı…

Bu iki cenaze için aslında biraz endişeliydim: 7 Şubat’ta Dromolakşa’da Bay Kiriakos için düzenlenecek cenaze töreni ve Özer Ekrem için 9 Şubat’ta Gaziveran’da düzenlenecek cenaze töreni için endişeliydim… Kiriakos’un eşi ölmüştü, çocukları İngiltere’ye göç etmişti, cenaze töreni için geliyorlardı buraya… Özer Ekrem’in eşi ölmüştü, çocukları Gaziveran’da yaşamıyordu – onlar da başka şehirlerden geleceklerdi Gaziveran’a, cenaze töreni için…

Her iki cenaze törenine pek fazla insan katılmazsa ve evlatları bu törenlerde yalnız kalırlarsa diye kaygılıydı ama bereket versin böyle bir şey olmadı. Komikebirliler taa Leymosun’dan ve başka şehirlerden çıkıp gelmişlerdi cenaze töreni için… Özer Ekrem’in cenaze törenine ise Gaziveranlılar ve başka yerlerden sevdikleri çıkıp gelecek ve evlatlarını yalnız bırakmayacaklardı… Kiriakos ve Özer Ekrem bu son yolculuklarında köylüleri ve dostları tarafından uğurlanacak, cenazeleri kalabalık olacaktı…

“Kayıp” Özer Ekrem Emin’in oğlu Hüseyin, annesinin mezarının bitişiğine kazılmış mezarın başında durup küçük bir konuşma yapıyor, buraya babasından geride kalanlar defnedilecek… Elinde annesiyle babasının nişan yüzüklerini tutuyor… Bu yüzükleri açık mezara atıyor ve ağlıyor: “Onca yıllık bekleyişten sonra artık bedenleri de birleşiyor…”

Ayşe Hanım’ın mezarının hemen yanına bir mezar kazmışlar, yağmurun altında durup cenaze törenini izliyoruz…

Özer Ekrem Emin, Peristerona’da polisti ve pek çok Kıbrıslırum arkadaşı vardı… Özer Ekrem Emin her zaman şık giyinir, saz çalardı – harika bir sesi vardı ve o güzel sesiyle çaldığı saza eşlik eder, şarkılar söylerdi… Yerler, içerler, şarkılar söylerlerdi… Onun iyi yürekli Kıbrıslırum arkadaşlarından dinledim öykülerini, mutlulukla dolu öykülerdi bunlar ancak sonu trajediyle noktalanan öykülere dönüştüler… Bir Kıbrıslırum arkadaşının onu ve aynı karakolda görev yapan Ahmet Osman Çavuş’u alıp da onları Koççinodrimtya’ya götürüp teslim edişini oğlu Hüseyin hala anlayamıyor…

Özer Ekrem Emin, Ahmet Osman ve diğer bazı Kıbrıslıtürkler daha sonra Koççinodrimitya’da öldürülüp sıra kuyulara gömülecekerdi… Yıllar sonra bir Kıbrıslırum okurum bana onlarla ilgili öyküleri anlatacak ve beni sırakuyuların bulunduğu Koççinodrimitya’ya götürüp bu kuyuları gösterecekti…

 

DEVAM EDECEK

 

Bu yazı toplam 3083 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar