Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

AZ ÇOK

A+A-

''İnsanın kendi karakterini en açık biçimde ele verdiği zaman, başkalarını tarif ettiği zamandır...”
Jean Paul Richter

‘Kalabalık’la övünüyoruz!..
Dipsiz…
Sessiz…
Geleceksiz…
Umutsuz...

***

70 bin üniversite öğrencisi varmış da…
100 bin olacakmış!..
Peki sonra ne olacakmış?
Acaba bu öğrencilerin kaçı iş bulacakmış!..
Kaçı hayaller kuracakmış yarınlara dair, güvenli ve özgür...

***

Eğitimin içeriği…
Planlaması…
Kalitesi…
Niteliği...
Yok yok ‘kalabalık’ arttıkça seviniyoruz!.

***

Nüfus artarken de aynı…
Bütçe denkleşirken de…
İnşaat patlarken de…
Rakamlar üzerinden bir ‘övünç’ patlaması içimizde!..
Oysa ‘eksiliyoruz’ genelde…

***

Daha az nüfus olsaydık…
Daha az araba…
Daha az beton…
Daha az ‘diplomalı’ işsiz…
Daha az vekil, müdür, müsteşar…
Daha az yalan…
Daha az riyakârlık…

***

Dün’den daha çok ‘varız’ şimdi!..
Daha çok lüks arabamız...
Daha çok klimamız..
Daha çok villamız...
Daha bilgisayarımız...
Daha çok ....
Dün’den daha çok ‘yokuz’ şimdi...

***

Daha az ‘yüz’ olabilseydik hayatın içinde…
Daha az ‘yüzsüz’…
Ve onca ‘laf’ kalabalığı arasında erimeseydi dünümüz, yarınımız kaybolmasıydı, silinmeseydi izimiz…
Az çok daha mutlu olurduk...
Çok daha iyimser...
Çok daha umutlu...
Kim bilir !..

HER YERDE

Aynası iştir kişinin...
Oysa ‘laf’a bakıyoruz genelde...

*

<< Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil...>>
Eskilere ait, ne güzel bir söz...
Pekçok aydın, ilerici, entelektüel, yazar, düşünür, kendi dar dünyasından sıyrılmış siyasetçi ve nice yurtsever için durum tam da bu...

*

İyi de nasıl değişecek?
“Başka türlüsü mümkün” demedikçe ve yürümedikçe üzerine...

*

İyi doktor...
İyi iş insanı...
İyi Kaymakam...
İyi tüccar...
İyi gazeteci...
İyi o, iyi bu, iyi şu...
Ne kadar çok “iyi”miz varmış bizim bu ülkede...


*

İyi de...
‘Çözüm’ odaklı insan kaynağına da ihtiyacımız var bizim, ‘iyilik’ yanında..
Kararlı ve cesaretli isimlere de...

*

<<... Dilerim bir gün “menfaat” değil “adalet” isteyenler iktidar olurlar bu ülkede...>>
Siyasette... Sendikada... Sokakta...
Her yerde...

SENELER

2 yıl sonda neredeyse 30 sene olacak, YENİDÜZEN’in o meşhur ‘matbaa direnişi’nden bugüne...
Bilmeyenler için kısa bir hatırlatma...
Özker Özgür, 16 Aralık 1985 tarihinde ‘Babalar’ başlık bir makale yazar, Yenidüzen’de...
O dönemin Cumhurbaşkanı R.Denktaş ‘tazminat davası’ açar, kendisine ‘mafya babası’ göndermesi yapıldığını öne sürer.
28 Aralık 1987 tarihinde okunan kararda, Yargıç Metin Hakkı ile Recep Ali Gürler, YENİDÜZEN için 200 milyon lira ağır tazminata hükmeder!
Denktaş’ın avukatı Fuat Veziroğlu, üç hafta içerisinde ödeme yapılmasını ister, aksi halde gazetenin mal varlığına el konacaktır.
Ve 1988 14 Ocak’ta haciz memurları matbaaya gider...
Oysa karşılarında etten bir duvar vardır.

***

YENİDÜZEN’in 40’ıncı yıl gecesinde, iki ismi yan yana göründe, pek çok insan duygulandı.
Çünkü dönem içinde siyaset öykülerindeki yolları farklılaşmıştı...
O meşhur direnişte, yan yana duruyorlardı, omuz omuza...
Neredeyse 30 sene önce...

***

Mehmet Civa ile Ergün Vehbi’ye baktım...

Ulaş Ay’ın şarkısı geldi aklıma..
“Seneler doldurmuş gamzelerini
Ama gözlerine dokunmamış yar...”

***

"Daha az ‘yüz’
olabilseydik hayatın
içinde…
Daha az ‘yüzsüz’…
Ve onca ‘laf’
kalabalığı arasında
erimeseydi dünümüz,
yarınımız kaybolmasıydı, silinmeseydi
izimiz…"

Şu an Kıbrıs (Cumhuriyeti) vatandaşlığına sahip olan 114 bin Kıbrıslı Türk varmış.
Anastasiadis açıkladı.
Hani “80 bin falan kaldık” deniyordu ya.
Oh be.
Daha çokmuşuz :)

*

Temel’in ineği hastalanmış.
Komşusu Durmuş’a gitmiş.
- Ula ineğun hastalanduğunda ne vermiştun?
- Tuz ruhi !..
- Eyi.
Temel ertesi gün koşa koşa geri gelmiş.
- Ula ineğum öldi.
- O zaman benimci de ölmüştü.

( Lefkoşa Belediyesi’nde halen ‘maaş artışı’ isteyen sendikal akılla, Yeni Erenköy Belediyesi’nde başını kuma gömenlere baktıkça, bu fıkra geliyor aklıma...
H

Kalbine 17 bıçak darbesi saplanan kadın, umarım, bu ülkede ‘kadına yönelik şiddeti’ anlatır artık :(

*** 

yukardakiler durabiliyorlar orada,
sırf ötekiler durduğundan aşağıda
ve ancak;
aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece
kalabilirler orada....
                                                               Bertolt Brecht

Bu yazı toplam 1946 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar