AZALIYORUZ, HIZLA…
EKİN GÜNDEMİ
[email protected]
Geçen yıl Mart ayında gazetemizin emektarlarından can dostumuz Nurten Yüksel’i; Ağustos’da genç meslektaşımız, sevgili dostum İzgü Beyar’ı ve hemen ardından (bir hafta sonra), Dr. Zerrin Akalın arkadaşımızı da yitirdiğimizde, “bu son olsun artık” sözleri dökülmüştü (çaresizce) dudaklarımızdan…
“Son” olmayacağının bilincindeydik oysa…
Doğanın kanunu bu: vakti gelen gidecek(!) de; bu kadar “vakitsiz” ölümler neden?
İlerleyen hastalığına karşın, son günlerine dek çalışmaktan; mücadeleden ve umuttan vazgeçmeyen Dr. Alper Baydar’ı da böyle “vakitsiz” yitirdik geçen hafta…
Yalnızca meslek örgütlerinde (Tabipler Birliği, Tıp-İş) aktif çalışmakla kalmayıp; hayatın her alanında aktif mücadelenin içinde olmuş; parmağının arkasına saklanmadan, doğru bildiklerini konuşmaktan geri durmamış; onuruyla, taviz vermeden (dolu dolu) yaşamayı kendine şiar edinmişti Alper…
Yakından tanımayanlar, “sert/kavgacı” biri sanırlardı onu… Yaşam ilkelerinden taviz vermeme adına öyleydi, evet… Diğer taraftan, hayata sıkı sıkıya bağlı; bulunduğu ortama neşe katan; ironi yanı güçlü biriydi…
Hastanedeki son günlerinde ziyaretine gittiğimizde (eşimle birlikte), bizi yine güler yüzle; “iyi ki yazmaya devam ediyorsunuz da, okudukça moralimiz düzeliyor, mücadeleye devam” diye karşılayıp; “umudu yitirmemek” gerektiğini söylemişti…
Okumayı, yazmayı, sanatı, ülkesini (belki daha çok denizini) seven, hayatını dolu dolu yaşamayı seçen (az sayıdaki) insanlardan biriydi Alper…
O’nun zamansız gidişiyle biraz daha azaldık…
“Bu son olsun artık” diyeceğim; olmayacağını bile bile…
En azından “zamansız” ölümlerin sonu olsun…
Almasını bilenlere, önemli bir ders bıraktı, hayata dair… Tek tesellimiz bu…
Hoşça kal Alper…
****
Önümüzdeki hafta 21. İzmir, Tüyap Kitap Fuarı’nda olacağım… Kitaplarla, yazarlarla kucaklaşmak için dört gün… Az bile…
Bütün hazırlıklar yapıldığı halde, bizim bakanlık (Bayındırlık- Çevre ve Kültür) son dakika golüyle stant açmaktan vazgeçmiş… Öyle ya, ilk vazgeçilecek şey kitap/sanattır bu ülkede; önce koltuk/makam gelir!...
Kalabalık heyetlerle, turizm vb. fuarlara gidilir de; kitap fuarlarına ( o da,yılda en çok iki fuara) bir ya da iki yazar götürseniz yeter!.. Ne de olsa; kitap para getirmez… Üstelik sürdürülebilir kalkınma adına da bir şey ifade etmez!...
Bildiğim kadarıyla üç Kıbrıslı şair gidiyor İzmir Kitap fuarı’na… Emel Kaya ve Ruhsan İskifoğlu “Yasakmeyve Yayınları’nda” ben de Nezih-Er yayınları standında imzalayacağız kitaplarımızı…
Son kitabımın yayınlandığı Nezih_Er yayınları’nın bir de “ödül töreni” var…”Kurşun Kalem Edebiyat Dergisi Öykü Ödül Töreni”…. Hande Baba, Hayri K. Yetik, İsmail Mert Başat ve Mine Ömer’le ben de konuşmacıyız…
İzlenimlerimi yine bu köşede paylaşacağım…
“Kitapsızlar”dan olmayın; lafa değil, yazıya değer verin. Dünyanın size gösterildiği gibi olmadığını, daha net görebilirsiniz böylece…