Baba yadigârı bir meslek ‘Dondurmacılık’
adres kıbrıs artık her hafta yerli üretime yer ayırıyor… Bu hafta bir dondurma üreticisiyle başlıyoruz.
Fehime ALASYA
Göçmenköy’deki evin bahçesinde bir kazan ile başlayan dondurma serüveni, zamana meydan okuyarak “Sedo Ice Cream House” adıyla günümüze dek ulaştı.
Yenilikçi üretimi ile bir marka olmayı başaran Sedo Dondurmaları, Lefkoşa’nın en işlek caddesinde tüketiciyle buluşuyor.
Birçok çocuğun vazgeçilmez gıdası, birçok yetişkinin mutluluk iksiri olan dondurmalar, yaz aylarının olmazsa olmaz ferahlatıcısı, vazgeçilmezi…
Sedo Ice Cream House’un, Öztat Dondurmaları’ndan günümüze dek uzanan serüvenine ortak olduk.
Öztat Dondurmaları kurucusu olan Hasan Ağıt’ın hayatını kaybetmesinin ardından kolları sıvayan çocukları, anne Sevim Ağıt’ın da sonsuz desteğini alarak bu yola koyulur.
2010 yılında Küçük Kaymaklı bölgesinde halka açılan Sedo Ice Cream House, bir marka olma yolunda ilerler.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra aile müessesesinde işe koyulan Hakan Ağıt, Sedo Ice Cream House’un kapılarını adres kıbrıs okuyucularına açıyor.
“ÇOCUKLUĞUM KAZANLARIN BAŞINDA DONDURMA OLMASINI BEKLERKEN GEÇTİ”
Babası Hasan Ağıt’ın dondurma üretimine nasıl başladığını ve gelinen noktaya nasıl varıldığını anlatan Hakan Ağıt şöyle devam ediyor; “Babam posta dairesinde memur iken yaz mesaisinde bu işe başladı. Daha sonra Minareliköy’de küçük bir dükkâna makine koyup üretime geçti. İlk başladığında ilkel yöntemlerle, kazanlarda sütü pişirerek yaparlardı. Çocukluğum bu kazanların başında dondurma olmasını beklerken geçti diyebilirim. Evin arka bahçesinde ve Minareliköy’deki küçük dükkânda üretim yapıyordu. İlk zamanlar kısıtlı miktarda, çok az çeşit yaparlardı. Haftada bir yaparlardı. Giderek babam satıştan vazgeçip arabalı satıcılara dondurma vermeye başladı. İlk zamanlar çilek, limon, süt ve kakao çeşitlerini yapıyorlardı. Büyük kaplarda arabalı satıcılar için yaparlardı. 1990'lı yılların başında Minareliköy’deki dükkânını büyüttü, kazan yerine endüstriyel mutfakta üretime başladı. Buzluklarını büyülttü. O dönemde hazır paketlenmiş dondurma yapıp satan bir firma vardı, o dönemde çok fazla ihraç ürün yoktu... Büyümeye başlayınca erken emeklilik hakkını da kullanarak emekli oldu.
Bankaların battığı dönemde babam buzluklu aracını satmak zorunda kaldı. Büyük bir yatırım yapmaya başlayan babam bir anda küçülmeye gitti. Minareliköy’deki yeri, Küçük Kaymaklı bölgesinde yaptıkları binaya taşıdılar. Yerli üretici dışarıdan gelen ithal ürünlerden çok fazla etkilendi. İşleri düşmesine rağmen az da olsa üretim yapmaya devam etti. Biz büyüdük, yurt dışında üniversite okumaya başladık. Okulu bitirip iş aldık. O dönemde babam hastalandı, kanserle mücadele etmeye başladı. Babamın en büyük destekçisi annemdi... Biz çocuktuk. O süreçte neredeyse kapatma sürecine girdi. Benim yurt dışında garsonluk ve kasiyerlik gibi deneyimlerim de oldu, bu sürede aklıma ‘neden kendi işimin başında durmayım ki!’ fikrini soktum. İş deneyimlerim beni buna itti. Babam vefat edince de bırakıp yurt dışına kaçamadım. Ona ölmeden önce bu işe sahip çıkacağımı söyleyince, çok mutlu oldu...” diyor.
“TÜM OLUMSUZLUKLARA RAĞMEN BURAYI AYAKTA TUTMAYA ÇALIŞTIK”
Projelerine aldığı destek ve hibelerden söz eden Ağıt, bunların önemine de değiniyor. Ağıt, “Annem, kız kardeşim ve ben birbirimize kenetlendik. Babamın vefatından sonra ipotek, borç gibi sorunlarla boğuşmaya başladık, farklı sektörlerde çalıştık, çabaladık, didindik ve borçlarımızı kapatarak ayaklandık. Baba yadigârı bu işe devam ettik. Annem, babamızda olduğu gibi bizde de en büyük destekçimiz oldu. UNDP'ye başvurduk, bir proje hazırladım, projemiz onaylandı ve oradan 20 bin euro’luk hibe aldık. Bununla tüm teçhizatımızı yeniledik, İSO belgelerini aldık. İmalathanemizi büyüttük, Avrupa standartlarında yaptık. 2008 yılıydı... Çeşitlerimizi de arttırdık, üretim yaptığımız alanı satış noktası yapmaya çalıştık ama çok ana caddede değildi. Kaymaklı bölgesinde küçük bir dükkân kiraladık. Matematik öğretmeniyim ve Yakın Doğu Koleji’nde öğretmenim. Kız kardeşimle birlikte hem öğretmenlik yaptık hem de tüm olumsuzluklara rağmen burayı ayakta tutmaya çalıştık” diye anlatıyor…
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ ANNESİ…
“Doğal dondurma yapmak beyimin 20 yıllık hayaliydi, şimdi çocuklarıma kısmet oldu” diyen anne Sevim Ağıt, halen daha bu işi severek yaptığını anlatıyor. Tüm gününü Sedo Ice Cream House’ta geçiren Sevim Ağıt, insanlarla iç içe olmasının, işinde en sevdiği kısmın olduğunu anlatıyor. Hakan Ağıt ile birlikte işleri yürüten Sevim Ağıt, oğlunun en büyük destekçisi.
“FARKLILIĞIMIZA YEREL TATLARI KATTIK.”
Piyasadaki rekabet ortamında yer alabilmek ve tutunabilmek için çok çaba sarf ettiklerini belirten Hakan Ağıt, bunu yarattıkları farklı ürünler ile başarabildiğini anlattı. Ağıt şunları ifade etti; “Tutunana kadar çok çırpındık. Tutunmak için de kaliteli ve farklı çeşitler ürettik. Doğal şekerdir, glikoz şurubu yoktur, süt tozu yoktur, katkı maddesi yoktur. Dondurmanın en saf halini üretiyoruz. Renklendirici kullanmıyoruz. Farklılık yaratmaya çalıştık, ceviz macunlu ve turunç macunlu dondurma yaptık. Farklılığımıza yerel tatları kattık. Mevcut piyasada rekabet edilebilirlik yolu aradık. 2012 yılında ilk kez düzenlenen KKTC yemek festivali oldu ve orada stant açtık. Dondurmamız oradaki gurmeler (Tatbilirler) tarafından birincilik aldı, duyulmamıza vesile oldu.”
ALDIĞI YARDIM VE HİBELER, ÖNÜNÜ AÇTI…
Aldığı birçok kurs ve eğitim ile hünerlerini geliştiren Ağıt, kendini işin mutfağına adamış durumda. Yapılan üretime değinen Ağıt, şunları söylüyor; “Ürün çeşidimiz giderek arttı, havuçlu, elmalı, turtalı birçok çeşit yeni ürün denedik. Sade, kakaolu, mezleki, kakao, limon, çilek, orman meyveleri, portakal, antep fıstıklı, badem, bal-ceviz, oreo, nutella, acıbadem, fıstık ezmeli, tahin-pekmezli, tuzlu karamel, frenk üzümlü, Madagaskar vanilya gibi birçok çeşit... Vanilyayı araştırdık ve katkı maddesi olmadan madagaskar vanilya bulduk, katkı maddesi olmadan, onunla vanilya üretiyoruz.
İlk başta ekmek kadayıfı ve brovni tatlısı yapıyorduk, pasta dolabımız bile yoktu. Hem gelen talepler hem de vergilerle boğuşabilmek için tatlı işine de girdik. Güneyde devletin verdiği pasta kurslarına gitmeye başladım, öğrendikçe de yapıyor, etrafıma denettiriyordum. Üç yıldır bu kurslara gidiyorum. Bu alanda AB bursu alarak, daha profesyonel bir yerde diplomalı eğitim aldım. Külah üretmeye de başladık. Özel bir makine aldık. Avrupa destekleri veya TC yardım heyeti hibeleri, gençler için çok güzel imkânlar yaratıyor, bunları araştırıp değerlendirmek lazım.
Şimdi doğum günü pastası da yapıyor, toptan dışarıya da pasta satıyoruz. Piyasanın dışında farklı tatlar buluyor veya var olan ve çok bilinmeyen pastaları piyasaya tanıtıyoruz.”
Anne Sevim Hanım ve üç çocuğu
Hasan Ağıt, Posta Dairesi’nde memur yaptığı yıllarda