Babalar, oğulları ve kızları
Belge’nin Penceresi’nin esas ögesi olan “Zülfiyare Dokunma” işlevini bugün, benim de metahaldar olduğum bir konuya değineceğim.
Bu konu, genelde dünyada, özelde ülkemizde spor yapan ve her zaman gündemde olan sporcu ile babaları
Belge’nin Penceresi’nin esas ögesi olan “Zülfiyare Dokunma” işlevini bugün, benim de metahaldar olduğum bir konuya değineceğim.
Bu konu, genelde dünyada, özelde ülkemizde spor yapan ve her zaman gündemde olan sporcu ile babaları arasındaki ilişkilerin polemiklere konu olmasıdır. Hele hele, bu sporcuların babaları bir de spor yazarı olursa seyreyleyin gümbürtüyü.
Bu konunda spor yazarı olarak başta ben Necmi Belge, Hüseyin Kıral, Alkan Baykent, Raif Örtunç, Ulus Nasıroğlu, Olgun Kumova gibi teknik adamlığa devam eden kişiler eminim ki, bu çocuklarından dolayı sıkıntı yaşamışlardır.
“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına sok” özdeyişinden hareketle, bu konuya değinmek istedim. Tabii, sevgili oğlum Nazım Belge, futbol hayatında kendisine hiç karışmama rağmen, spor yazarı olmam da dolayı gerek bana, gerekse Nazım’a yapılan eleştirilerde, bu sezona futbola ara verene kadar “babası bıraksaydı, daha iyi yerlere gelecekti” eleştirileri zirveye vurmuştu.
Ne var ki, bu konunda şimdi objektif bir merceği taktığımda, gerçekten bazı babaların spor yazarı ünvanını kullanarak, çocuklarına avantaj sağlama yoluna gittiklerini görmekteyim. Kimisi, çocuklarının oynadığı karşılaşmalarda yıldızlarını çoğaltıyor, her hafta haftanın sporcusu olmasını istiyor. Kimisi, ülkenin ve spor yaptığı branşın en iyi sporcusu olduğunu her fırsatta belirtiyor.
Bir de, gerçekten çocuğu olsa bile, çocuğunun antreönürü olsa bile objektif yazan spor yazarları ve çalıştırdığı takımdaki çocuğunun performansının kötü olması halinde gözünün yaşına bakmayan değerli arkadaşlar da var. Hele bir de, o çocuğunun maçını izlerken, birden holiganlaşanlar var ki, spor yazarı olduklarını unutuyorlar. Evet, bu yazı bazı spor yazarı veya antrenör olan arkadaşları kızdıracak ama kanımca durum böyle.
Vehbi’nin muhteşem dönüşü
Sezona teknik adam bunalımı ile giren ve bugüne kadar Mehmet Ali Özgürgün, Mustafa Borataş, Mehmet Bolkan gibi hocalar ile çalışan ve son olarak, Bolkan ile de yolları ayıran geçtiğimiz sezonun lig şampiyonu K.Kaymaklı, sonunda aslına rücu ederek, kendi yetiştirdiği efsane futbolcu-teknik adam Vehbi Özerem ile anlaştı.
Geçtiğimiz sezon K.Kaymaklı başkanlığını Sertoğlu’ndan devralan efsane başkan Ali Başman, Forest’i 25 yıl sonra lig şampiyonluğuna taşırken, yaptığı müthiş icraatlar ile adeta ezber bozan başkan oldu.
Bu konunda, 2011-2012 sezonuna girilirken, K.Kaymaklı’nın lig şampiyonluğundaki teknik adamı Mehmet Ali Özgürgün ile fikir ayrılığına düşerek yollarını ayıran Başman, göreve getirdiği Borataş ile de başarısız bir dönem geçirirken, hocanın otoritesinin tartışılması üzerine, Borataş’ın yerine ülkenin en tartışılan hocası Mehmet Bolkan’ı göreve getirdi.
Ne var ki, Bolkan’ın takım ve futbolcular üzerinde oymamasıyla bir kaos ortamına giren K.Kaymaklı’da son neşteri vuran Başman, belki de sezon başında yapması gereken işi yaparak, lig şampiyonu takımı yaratan Vehbi Özerem’i yeniden göreve getirdi.
Şampiyon takımı yaratan diyorum çünkü, 2010-2011 sezonunda doludizgin bir şekilde lig şampiyonluğuna giden K.Kaymaklı’yı çalıştıran Vehbi Özerem’i, sırf medyadaki bazı yandaşları ile takıştığı için sahip çıkmayan zamanın K.Kaymaklı başkanı Sertoğlu tarafından görevden alınması hala daha hafızalarda yerini koruyor. Hatta, o zaman spor medyasındaki bazı Sertoğlu yandaşları Vehbi Özerem’i yerden yere vurmuştu.
Ama işin gerçeği, o sezon lig şampiyonluğunu gol farkı ile kaçıran K.Kaymaklı, bir sezon sonra 2011-2012 sezonunda lig şampiyonu olurken, bu takımın üzerinde “Vehbi Özerem” patenti yer alıyordu.
Gün geldi, devran döndü ve bugün K.Kaymaklı başkanı Ali Başman’ın yerinde bir kararı ile lig lideri Çetinkaya’nın sadece dört puan gerisinde olan K.Kaymaklı, zor dönemlerin adamı Vehbi Özerem’i göreve getirdi.
Sevgili Ali Başman’ın K.Kaymaklı’daki, takımdaki kendilerini K.Kaymaklı’nın üzerinde gören bazı futbolculardan başlayarak aldığı radikal kararlarından biri olan Vehbi Özerem’in yeniden göreve getirilmesini “Vehbi Özerem’in muhteşem” dönüşü olarak görmek gerekir. Sevgili Vehbi’nin, iki sezon önce bıraktığı yerden bu muhteşem takımı ikinci yıl üst üste lig şampiyonluğuna taşıyacağına inanıyorum. Haydi Forest, haydi Başman, Haydi Özerem, futbolcular ve en büyük seyirci yeşil-siyah bayrakları sandıktan çıkar ve şampiyonluğa bir kez daha koş.
Sümer Aygın ve Tenis
Kuzey Kıbrıs’ta yerel yönetimlerinin son dönemlerde biraz da oy kaygısıyla spor vizyonu yaratmaya çalışmalarına tanık oluyoruz.
Aslında iyi de oluyor. Ne var ki, Girne Belediye Başkanlığını üçüncü dönem üst üste yapan Sümer Aygın, Girne’yi bir spor ve kültür kenti yapmaya da büyük çaba harcıyor.
Bu konunda, inşa ettiği Girne Amfiteatr gibi kültürel tesislerin yanı sıra, kendi uhdesinde olan spor tesislerine de büyük oranda katkı koyuyor.
Bu icraatları Girne halkı tarafından takdir ediliyor ki, üçüncü kez belediye başkanlığı ile onurlandırılıyor. Spor bağlamında özellikle, dünya çapında en popüler sporlardan biri olan Tenisin gelişmesine büyük katkı koymaya devam ediyor.
Başkanlığını Hilmi Çavlı’nın yaptığı Girne Tenis Kulübü artık bir marka olmuş durumda. İşte, bu Girne Tenis Kulübü yaptığı icraatlarıyla Kuzey Kıbrıs sınırlarını zorlamaya başladı.
Bu bağlamda, bu kısa yazıda Sayın Sümer Aygın’ı anlatmaya çalıştım. Ama sözler az geldi diye düşünüyorum. Selam Sayın Başkan. Girne değil, Kuzey Kıbrıs seninle gurur duyuyor.