Babutsa labirentinden Kronos Çiftliği’ne… 1
Çatoz’un içinden geçerek köyün hemen dışındaki bir mandra yakınlarında, askeri kampa bakan bir noktada duruyoruz…
Bu yol Görneç’e yani Kornokipos’a gidiyor… Buraya geliş tarihimiz 25 Mayıs 2016, Çarşamba sabahı…
Yolun solunda mandra yakınlarında bir toplu mezar vardı, 1974’te öldürülerek buraya gömülmüş Kıbrıslırum askerler gömülmüştü bu mezara… Bu toplu mezar hakkında yıllar önce yazmış ve bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerini de bilgilendirmiştim… Yıllar sonra sözünü ettiğim bu toplu mezar kazılırken, burayı ziyaret de etmiştim kazı esnasında…
Şimdi bir okurumuzla birlikteyiz ve Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ve Okan Oktay’la… Bu okurum yıllar önce buradaki askeri kamp içerisindeki olası bir gömü yerinden söz etmişti röportajımızda ve bunu da yazmıştım bu sayfalarda…
Buradan fotoğraf çekemeyiz ancak okurum Kayıplar Komitesi yetkililerine bildiklerini anlatabilir ve buradaki olası gömü yerinin nerede olabileceğini uzaktan gösterebilir… Bunun için buradayız…
“Kıbrıslırumlar Çatoz’a saldırmışlar ve köyün yarısını almışlardı… Görneç’i (Kornokipos) alan bazı Kıbrıslırumlar ise Çatoz’un tümünün Kıbrıslırumlar tarafından alındığını düşünmüşlerdi… Motosikleti üstündeki bir Kıbrıslırum böylece Görneç’ten çıkarak Çatoz’a gelmeye başlamış ve Çatoz’dan Kıbrıslıtürkler tarafından tutuklanmıştı. Daha önce tutuklanmış olan dört Kıbrıslırum askerle aynı yere konmuştu…
Daha sonra bu beş kişi, burada bu askeri kampın olduğu yere getirilmişti. O zamanlar tabii ki burası askeri kamp değildi… Burası milli günlerde törenlerin yapıldığı bir yerdi. Burada kurşuna dizilmişlerdi… Onların buraya, depoların olduğu yere gömülmüş olduklarını duymuştum” diye anlatıyor okurum Kayıplar Komitesi yetkililerine.
Yıllar önce okurumun bu anlattıklarını tüm detaylarıyla bu sayfalarda yayımlamıştım…
Her nasılsa bu yer kazılacak yerler listesine girmemiş – o yüzden okurumun buraya gelerek bizzat bu yeri Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermesini ve bildiklerini anlatmasını istedim. O da beni kırmayarak buraya geldi ve Kayıplar Komitesi yetkilileri Kallis ve Okan Oktay’la bildiklerini paylaşıyor.
Okurumuza göre durduğumuz noktanın tam karşısında öldürülen “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın beş kişi olduğunu söylüyor…
Bulunduğumuz noktanın aşağısındaki toplu mezarda sekiz “kayıp” Kıbrıslırum bulunmuştu.
Bunlar aynı grup olabilir mi?
Okurumun sözünü ettiği beş kişi de, askeri değil de sivil bölgede, mandranın aşağısında bulunan toplu mezara diğerleriyle birlikte gömülmüş olabilir mi acaba?
Veya öldürüldükleri veya gömüldükleri yerden çıkarılarak buraya mı taşınmışlardı?
Aslında bunu öğrenmenin çok kolay olduğunu düşünüyorum – çünkü Görneç’ten Çatoz’a motosikletle giderken “kayıp” edilen Kıbrıslırum eğer o sekiz kişilik grubun içerisindeyse, o zaman toplu mezarın askeri değil sivil bölgede olduğu anlaşılacak. Bu toplu mezar 2010 yılında kazılmıştı… Eğer durum buysa, askeri bölgede toplu mezar yok demektir – daha doğrusu okurumuzun anlattıkları çerçevesinde toplu mezar yok demektir. Ancak eğer motosikletiyle “kayıp” edilen Kıbrıslırum, o sekiz kişilik toplu mezardan çıkarılmamışsa, aralarında o yoksa, o zaman askeri bölgede okurumuzun işaret ettiği alanın “kazılması gereken yerler” listesine konulması gerekecek.
Bu konuda sanırım Kayıplar Komitesi yetkilileri ufak bir araştırmayla bir sonuca ulaşabilirler…
Buradan ayrılarak Çatoz’un “Babutsa” bölgesine gidiyoruz…
Aslında Çatoz, babutsalarıyla ünlüdür ancak karşılaştığım yer hayatımda hiç görmediğim, son derece ilginç bir yer – böylesi bir yere Kıbrıs’ta hiç rastlamış değilim. Burası tam bir babutsa labirenti ve orasını tarif edecek sözcükler bulamıyorum… Burada babutsalar kendiliğinden büyüyorlar ve bir orman gibi öylece duruyorlar…
Kallis babutsalığa dalıyor, ben de onu izliyorum, babutsalar arasından geçiyoruz, birazcık ürküyorum, dikenlerine takılmayayım diye!
Okurum bu babutsa labirentinde oynarken, yaşlılar onu hep uyarırlarmış:
“Kuyuların çok yakınına gitme, içinde ölüler vardır” diye…
Bu nedenle buraya geliyoruz ve Kallis, babutsalıkta çok eski, antik kuyular buluyor…
Labirentte dolaşa dolaşa Kallis bir başka antik kuyu buluyor, etrafında ağaçlar var ve içinden de bir incir ağacı çıkmış…
Fotoğrafını çekiyoruz…
Bu kuyunun yakınında iki yerde toprak alan var, belli ki ekilip biçiliyor… Ancak kuyu yıkılmış…
Akla gelen ilk soru eğer suyu varsa böylesine bir kuyuyu neden yıkarsınız?
Bu bölgeden “kayıp” bir de Kıbrıslıtürk var 1974’ten ve elbette Çatoz’dan “kayıp” Kıbrıslırumlar da var… Bu kuyu, bazı “kayıplar”ın gömülmüş olabileceği bir kuyu olabilir mi acaba?
Birkaç ay önce bir başka okurum bana bir not yazarak Çatoz’da bu bölgede bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğu bir kuyudan bahsetmişti…
Ancak Çatoz’un babutsalıklarındaki kuyular hakkında daha fazla araştırma yapmamız gerekiyor, bakalım neler bulabileceğiz…
Buradan ayrılıp Mora’ya gidiyoruz, bir başka okurumla buluşmaya… Ercan’dan Afanya’ya giden yoldaki bozuk noktayı gösterecek bize – bu yol yapılırken bir işçi bazı insan kalıntıları bulmuş… Bu kalıntıları yolun kenarına doğru yığmışlar ve işlerine devam etmişler yıllar önce, asfalt dökmüşler… Ancak okurumun ifadesine göre, yolun bozuk olduğu noktada gömü olabilirmiş… Mora’da da bu yeri gösterdikten sonra Lefkoşa’ya dönüyoruz…
Lefkoşa’ya dönerken Okan Oktay’dan Ercan’dan Mia Milya’ya (Haspolat) giden yoldan geçmesini rica ediyorum… Okan Oktay da bizi kırmıyor ve bu yoldan Lefkoşa’ya dönüyoruz.
Daha önce hiç bu yoldan gitmemiştik – yıllar önce okurlarımdan birisi bana bu yol üzerinde olası bir gömü yerinden bahsetmişti ancak burasının hep askeri bölge olduğunu sanıyordum, bu yüzden bu yola girmeye kalkışmamıştım… Ancak görünen o ki burası askeri bölge değil, Haspolat’a (Mia Milya) giden ama çok az kullanılan bir yol bu…
Bu terk edilmiş yol aslında Lefkoşa-Mağusa eski yolu… Yolun durumu çok kötü, yer yer asfalt soyulmuş, yol döşenirken yere çakılmış çakmak taşları görülebiliyor… Kallis bize yola taş çakarak inşa etmenin çok eski bir Roma tekniği olduğunu anlatıyor…
Şurada burada birkaç mandranın dışında kimseyle karşılaşmıyoruz, birkaç keçi ve bir köpek görüyoruz…
Büyük bir harnıp ağacı arıyoruz, okurumun bana sözünü ettiği ağacı…
Okuruma göre harnıp ağaçlarının altına 15 “kayıp” Kıbrıslırum gömülmüş bu alanda…
İki noktada harnıp ağaçlarına rastlıyoruz ama durmuyoruz – okurumun bana neler anlatmış olduğuna ilişkin notlarımı bulacağım ve belki başka şahitleri veya bu bölgeyi iyi bilen birisini ve buraya tekrar geleceğiz, düzgün bir araştırma yapmak üzere…
Mia Milya’dan (Haspolat) geçerek Lefkoşa’ya dönüyoruz…
DEVAM EDECEK