1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Baf’ın ünlü kırık-çıkıkçısı, her iki toplumdan insanları iyileştirirdi...
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Baf’ın ünlü kırık-çıkıkçısı, her iki toplumdan insanları iyileştirirdi...

A+A-

Anna Çelebo ve Ulus Irkad’ın kaleminden, bir zamanlar Baf’ta hem Kıbrıslıtürkler’i, hem de Kıbrıslırumlar’ı tedavi eden Aysilavo Hacıyannis’in öyküsü...

Bundan bir süre önce, çok değerli arkadaşımız Anna Çelebo, 1960’lı yıllarda Baf’ta bir Kıbrıslıtürk hastasına yardımcı olan bir kırık-çıkıkçıyla ilgili bazı fotoğraflar yayımladı sosyal medya sayfasında...

Aslında bunlar çok özgün fotoğraflardı – fotoğraflarda Baf’ın ünlü kırık-çıkıkçısı Aysilavo Hacıyannis, bir Kıbrıslıtürk kadın hastasına yardımcı olmaktaydı...

Bu tarihi fotoğraflarla ilgili olarak Anna Çelebo, şöyle yazıyordu:

“Rahmetlik Aysilavo Hacıyannis – kırık-çıkıkçı, ortopedist...

Bu fotoğraflar çok uzun süredir benim kişisel arşivimde duruyor ve bunları Baf kentiyle ilgili 1960-1968 yıllarını kapsayan döneme dair araştırmamda kullanmaya çalışıyorum...

Bu araştırmamın temeli, yurdumuzun insanlarıdır...

Rahmetlik Aysliavo’nun Baf’taki halka, Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler’e katkısı çok özgündür.

Mutallo’nun “Türk mahallesi”nde yaşayan Kıbrıslıtürkler talep ettikleri zaman, Aysilavo’nun onlara hizmet vermesine izin verilmekteydi... 1964, Baf kentinin ikiye bölünmüş olduğu dönemdi. Ancak Baf halkı yani Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler, aralarındaki sevgi ve takdirden oluşan bağları koparmıyorlardı...

Ve Aysilavo da Kıbrıslıtürkler için güvenilir ve özel bir şahıstı.

sayfa-17-uste-buyuk-resim-anna-celebonun-arsivinden-aysilavo-haciyannis-bir-kibrisliturk-hastasiyla.jpg

Anna Çelebo'nun arşivinden, Aysilavo Hacıyannis, bir Kıbrıslıtürk hastasıyla...

Eğer Kıbrıslıtürk yetkililer izin veriyorsaydı, Kıbrıslıtürk hastalar Baf’ın ortasında bir yerde bulunan ekmek fırınına geliyordu ve Aysilavo da hizmetlerini orada sunuyordu – zaten hastalarının “hastalıkları” hakkında önceden bilgisi vardı!

Fotoğrafta yüzüne bakınız. Ve bu harika insanı takdir ediniz. Hayatının sonuna kadar giydiği dizlik, Kıbrıs ve Kıbrıs’ın geleneklerine yönelik sevgisini kanıtlıyor...

İnsanların gerçek değeri, onların kişisel başarılarında ve topluma katkılarında yatmaktadır. Aysilavo, kentimizin bir kahramanıdır ve harika kariyerine ışık tutmanın zamanıdır...”

Anna’nın bu yazdıklarını görünce, derhal Baf’ın en güçlü araştırmacı-yazarı olan değerli arkadaşımız Ulus Irkad’la temasa geçtim ve ona bu kırık-çıkıkçıyı tanıyıp tanımadığını sordum... Ve kendisinden Anna’nın anlattıkları hakkında bir yazı yazmasını rica ettim...

Değerli arkadaşımız Ulus Irkad da kendi araştırmasını yürüterek kırık-çıkıkçı Aysilavo’nun bir zamanlar Kıbrıslıtürkler’e nasıl yardım ettiği hakkındaki çok değerli makalesini gönderdi. Ona buradan çok teşekkür ediyoruz ve makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz...


Baf’ın iki toplumlu kırık-çıkıkçısı Aysilavo’yla ilgili hatıralar...

Ulus IRKAD

sayfa-16-uste-girecek-anna-celebonun-paylastigi-aysilavo-haciyannisin-bir-kibrisliturk-hastasiyla-fotografi.jpg

Anna Çelebo'nun paylaştığı, Aysilavo Hacıyannis'in bir Kıbrıslıtürk hastasıyla fotoğrafı...

Çocukluğumda duymuştum ismini. Baf’ın o zamanlar her iki toplumda da doktorları azdı. Mesela Dr. İhsan Ali ve Papadopulos’un ismi geçerdi daha çok. Hele Dr. İhsan Ali, Makarios’un danışmanı olup da sık sık Lefkoşa’ya gitmeye başlayınca çoğu insan diğer doktorlara yönelmişti. İşin tuhafı 1974 yılına kadar kırıkçı ve çıkıkçı pek yoktu Baf’ta. Bazıları Halim Doktora giderdi. Limasol Hastahanesi’nde veya üslerde doktorlar vardı ve Limasol’dan üslere yöneltilen hastalar da vardı. Ağrotur üslerinin Kaymakamı Sayın Müftüzade’nin bu konuda gerek Limasol Türkleri’ne, gerekse Baflılar’a çok yardımı olmaktaydı.

Ben Aysilavo’ya elimde veya ayağımda hafit berelenmeden ötürü şişme olduğunda gitmek istemedim. O ağrıları çekmek pek de hoşuma gitmezdi. Kimbilir o zamanlar bu yüzden arkadaşalrımızla futbol veya oyun oynrken kaç defa ciddi bir şekilde sorunlar yaşanmasına rağmen, zamana bırakıp kendiliğinden geçmesini beklemiştik. Şimdi bile o sorunlar kimbilir el, kol ve ayaklarımızda ne kadar kireçlenmelere neden olup da sorunlu geçmişlerdi. Herhangi bir berelenmede Aysilavo’ya gideceğime, nenem Ayşe Beyaz Erdoğan yetişirdi yardıma ama o sadece kırıklara şifa bulamazdı, bir de ağır şifa bulmaz yaralanmalara. Yoksa bilekte veya ayak bileğimizde bir sorun oldu mu nenemiz biraz da ısıtılmış zeytinyağı ile ayak veya el bileklerimizi ovar, sonra da onu bir bez parçasıyla sararak sabaha kadar geçmesini beklerdi. Akıbet bu durumlarda muhakkka şifa da bulurduk.

Eğer şifa bulunmazsa derhal ya şöför Ramadan, ya Mehmet Emin, ya Minimi ya da İsmail Dayı yetişirdi yardıma. Doğu Lorega’daki (Hloreka) meşhur kırıkçı ve çıkıkçı Aysilavo’ya gidilirdi. Kırıkçı ve çıkıkçı Aysilavo, her iki topluma da hizmet verirdi. Annemin anlattığına göre onu gene genç kız iken bir bilek problemi için Lorega’daki Aysilavo’ya götürmüşlerdi. Aysilavo, Yol Ebidadı dedem Hamza Erdoğan’ın da arkadaşıydı ama annem onunla ilk karşılaşmasını şöyle anlattı bana:

“Tanınmış bir kişiydi ve bütün Kıbrıs’tan müşterileri vardı. Bu mesleği babasından öğrenmişti. Babası da kırıkçı ve çıkıkçıydı. Ona da tüm Baf, yani babasına Aysilavo derdi. Beni ona köydeki dostlarımızdan Azina ailesinden Andivoni ve Yorgo götürmüştü. Oğlum Tema’yı hamileyken ayağım burkulmuş ve bir türlü geçmemiş, sonunda da çareyi Azinalar’la ona gitmekte bulmuştum.”

Tema da sünnet olduğu sırada bir ağaca çıkıp ağaçtan düşmüş ve onu da dedesi ona, yani arkadaşı Aysilavo’ya görtürmüştü... Kardeşim Tema Irkad bu olayı şöyle anlattı bana:

“Sünnet olduktan birkaç gün sonra avlumuzdaki incir ağacına çıkmış ve aşağı düşmüştüm. Ertesi gün Yol memuru dedem Hamza Erdoğan beni alıp Lorega ve Emba otobüslerinin geldiği meşhur Babagoççino Hanayo’nun arkasındaki kahvehaneye götürmüştü. Orada kahvehanede birkaç ovma haraketi ile kolumu iyileşirmişti. Dedemin arkadaşı olduğu için para da istememişti.”

1970’li yılların başlarında bu defa da küçük kardeşimz Ömer düşmüş ve kolunu kırmıştı. Onu da acil olarak dedem ve nenem Aysilavo’ya götüdüler. Yılbaşıydı ve Aysilavo bir dolu testiden kırmızı şarap içmekteydi. Şarap pek de onu sarsmamıştı. Gene normal olarak o kırılan eli alıp yerine oturttu tabii, Ömer de bu sırada bayağı çığlık atmaktaydı. Elini alçıya aldı. Kardeşimizin eli bir hafta sonra iyileşti ve  normal hayata döndü. Baflıların çoğu şarabı çok severdi. Aysilavo daha fazla soğuk kış günlerinde ya bir lamincanayı ya da şarap dolu bir testiyi alır ve hiç bardağa dökmeden içerdi. Şunu da belirtelim şarap Kıbrıslırum hemşehrilerimiz içn kutsaldı. O günlerde bilhassa yortu günlerinde, “Medalavisi” adlı bir günah çıkarma günleri de olurdu ve ekmeği şaraba batırıp yerlerdi. Bu kutsal günde bu şekilde davrandıklarında tüm günahlardan arındıklarına inanırlardı. Sadece Baflı Rumlar değil Kıbrıslıtürkler de şarabı severler ve şarap üretirlerdi. Bunun yanında soğuk aldıklarında vücutlarını yıkadıkları zivaniya içkisi de hem ilaç tesiri yapar hem de içki olarak kullanılırdı. Köfter, sucuk ve de ceviz genelde bu zivaniyanın mezsiydi. Aysilavo Kristmas (Noel) günlerdinde çok şarap içtiğinden dolayı genelde şarap kokusu etrafta hissedilirdi. Aysilavo muhakka şimdilerde artık yaşamıyor. Hep huzur içinde, dinince dinlensin diyorum…

Bu yazı toplam 2261 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar