1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Bağımlılık
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Bağımlılık

A+A-

 

Geçtiğimiz hafta seçimin ertesi günü sayfamı yazmamıştım… O gün seçimlerle ilgili yazılması gereken bir günde farklı şeyler yazmak ‘havada’ kalacak şeyler olurdu.

Bir de seçim sonrası sayfaları ağırlıklı olarak seçim sayfalarına ayırmak gerekiyordu.

Tabii ki seçimin ertesi günü seçimlerle ilgili şeyler yazılması beklenir ama 7 Ocak seçimlerine özgü yeni seçim sistemi nedeniyle sonuçların geç belli olacağı düşünüldüğünde yazılacak şeyler tahmini olmaktan öteye gidemiyordu.

Hemen ertesi gün yazılan yazılar olmadı mı, çok oldu ama dediğim gibi daha çok tahmini yazılar, olası yazılar olarak kalmak durumundaydı…

Bugün de bu sayfada tabii ki seçimler olacak ama biraz daha farklı konularla da haftanın başında doldurmak istiyorum sayfayı…

***

Örneğin teknoloji bağımlılığımız…

Hayatımızı işgal eden, artık teknolojinin getirileri ve rahatlığına göre hayatımızı programlarken bazı durumlarda da teknolojiye bağımlılık hayatımızdaki stresi katlayan bir unsur oluyor.

Cep telefonlarına bağımlılık örneğin;

Tuvalete bile artık cep telefonlarımızla giderken onsuz bir hayatı düşünemez olduk. Birileri ararsa tuvaletteki zamanı da değerlendirmek ve hemen cevap verebilmek için yanımızdadır telefon… Aklımıza bir şey gelirse hemen aramamız için ya niagaranın üzerindedir, ya da kirli çamaşırlarını attığınız sepetin üzerinde…

Ya da tuvaletteki zamanı yine boşa harcamamak için search yapmak istersiniz, tavuklarınızı yedirmek veya balonları patlatmak…

İnternet ve televizyon bağımlılığı;

Birkaç gündür televizyonum bozuktu mutfakta… Akşam eve geldiğimde yemeğimi yerken Kıbrıs’tan veya dünyadan haberleri izlemek veya güncelin bir daha üzerinden geçmek için o televizyonun önümde açık olması gerekiyor. Birkaç gündür boşluktaymışım gibi oldu. Cumartesi onu çözdüm, televizyon teknisyenimiz geldi, tamir edildi ve üzerimde büyük bir rahatlık oluştu derken baktım ki internet yok. Yüklü bir para ödeyip yıllık bağladığımız internet ara sıra yavaşlamalar yaşasa da idare ederken o gün tamamen gitti.

Şirketi aradım, modemde bazı uygulamalar yaptırdılar bana, olmadı. Teknik bölümden baktılar, biraz sonra aradılar, “sorun var ancak Pazartesi geliriz” dediler. “Teknik servisimiz hafta sonu çalışmıyor, ancak Pazartesi” dediler.

İyi hade onlar Pazartesi gelsinler de bu defa onlar Pazartesi gelecekler diye bekleyecek olanlar işlerine gidemiyorlar. Birinin insan hakkı, diğerinin beklemek sorunu ve işten kaytarmak sorunsalı…

İnternet artık bir bağımlılığın ötesinde bir ihtiyaç.

Ben örneğin sayfamı yazıp gazeteye gönderecem, eşimin işleri var, kızım çalışacak… Beklediğimiz yazışmalar var… En azından benim yazıp göndermek için başka bir yerden internet aramam gerekecek. “Ben bunlar için internet sağlayıcı şirket değiştirdim, daha iyi olacak diye, şimdi siz bana hafta sonu hizmet yok diyorsunuz”…

Teknolojiye öyle bağımlıyız ki en ufak bir sorunda perişanları yaşıyor olduk.

Bu noktada başka bir şey geliyor akla… Hafta sonu bazı hizmetler gibi internet servisinin de olmaması (yani teknik servisin çalışmaması) insan haklarına uygun bir uygulama mıdır yoksa tam tersi mi! Yani çalışanların da tatil yapma hakları vardır derken hizmet alması gerekenlerin hakları es mi geçiliyor?

Bu sorunsalı aşmak için vardiya usulü uygun bir çalışma modelidir. Hafta sonu alınacak izinler dönüşümlü olarak hafta içine de aktarılır ve hizmetler de kesintisiz sürmüş olur.

Bu konu aslında sadece ülkemizde değil, Avrupa’da da vardır. Hatta Avrupa’da saat 18.00 gibi kapanan marketleri veya restoranları gördüğünüzde şaşarsınız.

Evet, çalışanın hakları ama hayatın da devamlılığı vardır. Bu sorunu aşmak çok da zor değil aslında…


 

%10 beklentisi

sa.jpg

Seçimden bir ay kadar önceydi… YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı ile bir yerde karşılaştık. O günlerde Gezici anketi yayınlanmış ve YDP’yi de ilk kez barajın üzerinde 5 kusur kadar gösteriyordu. “Tebrikler, ankette barajın üstünde çıktınız” dedim. Arıklı, karşı çıktı; Nerden buldular dedi, biz %10’un üzerindeyiz diyerek anketin başkaları tarafından yaptırıldığını, kendilerinin az çıkarıldığını söyledi. Belki 10 almamıştı ama 5’in de üzerinde 6.96 almıştı. Erhan Arıklı Meclise iki vekil sokmasına rağmen anlaşılan sonuçlardan çok da memnun değil ve koalisyona girmesinin şartlarından birinin erken seçim yapılması olduğunu söylüyor. Arıklı ve YDP, bu güveni nereden alıyor, %10 oranı kafadan atılan bir oran değil de hesaplı kitaplı çalışılan bir rakam mıdır? 7 0cak’ta olmayan %10, bir erken seçimde gerçekleşir mi? Merak ettim doğrusu, bir erken seçim yapsak mı!

 

 


 

Saygısızlık

CTP ve HP, UBP ile koalisyon yapmayız dedikleri için “UBP’ye oy verenlere karşı saygısızlık ediyorlar” deniyor. Neden etsinler? Onlar da kendi tabanlarının sesini dinliyorlar… Tabanlarından “UBP ile hükümet kurabilirsin” gibi bir telkin olursa herhalde dinlerler ama ne tavanda ne de tabanda böyle bir düşünce olmadığını görüyorum hem CTP’de, hem de şimdilik HP’de…

 


 

Hak ve haksızlık

CTP-HP-TDP-DP koalisyonu UBP’ye haksızlık olur yaklaşımları da var UBP’nin birinci parti çıkması nedeniyle… Anlaşılmayacak bir bakış açısı değil bu ancak UBP’nin 35.5 oy oranına karşılık dört partinin toplam 54.5 oy oranı düşünüldüğünde bu oranın daha fazla hak sahibi olduğu görülebilir.


 

"Tercihleriniz umutlarınızı yansıtsın, korkularınızı değil"

Nelson Mandela

 

Bu yazı toplam 2247 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar