“Bahçem en büyük hazinem”
Hikmet Uluçam’ın kaktüs biriktirme ile başlayan tutkusu, kırk yıllık bir çiçek, ağaç ve kaktüs bahçesine dönüştü…
Dila ŞİMŞEK
Sanatçı, Grafik Tasarımcı ve Eğitim Görevlisi Hikmet Uluçam, üniversite yıllarında kaktüslere merak salarak, beğendiklerini toplamaya başlamış. Ailesi güneyden kuzeye göç ederek Lapta’ya yerleşen Uluçam, “Kıbrıs’ta savaş yazın olduğu için, etrafta dolaşırken birçok bitkinin kurumuş olduğunu, ancak kaktüslerin hâlâ aynı kaldığı dikkatimi çekti. Bu da ilgimi daha da arttırdı” diyor. Uluçam sözlerine devam ediyor, “Sonrasında ise İngiltere’ye gittim. Oradan da tohumlar getirmeye başladım. Ektiğimde hiç görmediğim, farklı bitkiler çıkmaya başladı. Ben de daha da mutlu oldum”
Uluçam’ın bahçesinde tam kırk yıllık kaktüsler bulunuyor… Büyük bir emekle yetiştirdiği çiçeklerine ise gözü gibi bakıyor, “Benim en büyük hazinem bu bahçe” diye bahsediyor.
“Ağaç aşılamayı babamdan öğrendim”
Uluçam, babasının çiftçilik yaptığını, okul zamanlarında kendisinin de çobanlık yaptığını söylüyor. Tüm gün hayvanlarla kırda olmanın bitkilerle hep iç içe olmasına sebep olduğunu belirten Uluçam, babası ağaç aşılarken nasıl yapılacağını öğrenip, kendisinin de ağaç dikmeye başladığını anlatıyor. “Şu an o ağaçlar hâlâ doğada…” diye ekliyor. Uluçam, cennete dönüştürdüğü bahçeli evlerini ilk aldıklarında kuru ve bakımsız bir alan olduğunu ifade ederek, “Evin duvarları neredeyse dökülüyordu. Tadilat edip, beğendiğim ağaç ve çiçekleri ekmeye başladım” diyor.
“Bazı bitkilerle çok sabırlı olmak lazım”
Uluçam, bahçesinde binlerce medoş lalesi olduğunu, insanların ise sık sık bu çiçeği nasıl ektiğini sorduğunu, doğadan soğan söküp sökmediğini sorduğunu söylüyor. “Doğadan hiç soğan sökmedim. Arkadaşlarımın bahçesindeki bitkilerden tohumlarını toplayarak, bir saksıya ektim. Sonrasında da bahçemde yetiştirmeye başladım” diyen Uluçam, bazı bitkilerle, özellikle de medoş lalesi gibi bir çiçek ile çok sabırlı olmak gerektiğini kaydediyor, medoş lalesinin beş veya altı senede çiçek açtığını belirtiyor. Uluçam, beğendiği yabani orkidelerin, çiçeklerin, ağaçların tohumlarını bahçesine ekerek yetiştirdiğini ifade ediyor. Bu bitkilerin tohumlarının bahçeye düşmesi ile zamanla çiçeklerin sayısının çoğaldığını vurguluyor. Uluçam, yerli ve yabancı birçok insanın bahçesine hayranlık duyduğunu kaydediyor. “Galerime gelen insanlar genelde daha çok bitkileri görmek istiyor, fotoğraf galerisine pek ilgi göstermiyor. Bu da beni bahçeme daha çok özen göstermeye teşvik etti” diye ekliyor.
“Önemli olan tohum ektikten sonra bitkilerle ilgilenmek”
Uluçam, bitkileri ektikten sonra asıl önemli olan şeyin bakım olduğunun altını çiziyor. “Kahvaltıdan önce iki saat bahçedeki otları temizliyorum. Yoksa bir sene sonra tamamen ot olur her yer” diyor. Bahçesi için bahçıvan çağırmadığını belirten Uluçam, çiçeklerin üzerinde bulunan yeni tohumların sökülmemesi gerektiğini anlatarak, herkesin bu hassasiyetle bahçeyle ilgilenmediğini kaydediyor.
“Sadece kendi bahçeme değil, etrafa da birçok ağaç ve çiçek ektim”
Uluçam, bahçesinde çiçek ekecek yer kalmadığını ve bu sebeple Alsancak Belediyesi’nden izin alarak parkın kenarına çiçek tohumları attığını anlatıyor. “Yol kenarına tavşan kulağı çiçeğinin tohumlarını attım ve çiçekler gerçekten de büyüdü. Yani aslında çevreyi korumak ve güzelleştirmek bu kadar kolay” şeklinde konuşuyor. Uluçam anlatmaya devam ediyor “Bahçedeki tohumları toplayıp, etrafımı kontrol ediyorum. Boru döşemesi vb. gibi sebeplerle kazınmış bir toprak varsa, arabamla geçerken durup tohum atıyorum, toprak yumuşak olduğu için yağmur yağınca toprağa işlemiş oluyor, hiçbir zahmete gerek kalmıyor. Örneğin bunu Geçitköy göleti yakınlarında Türkiye’den su geleceği için ağaçlar kesilmiş boru döşenmişti. Bunu görünce oraya gidip tohumlar attım ve bir sene sonra baktığımda şok oldum. 50 cmlik ağaçlar oldu…”
Uluçam, “Ben bir gün buradan göçtüğümde, etrafımda bir sürü ağaç, sayısız çiçek bırakmış olacağım” diyor ve herkesin doğayı koruması gerektiğini vurguluyor.