Bak, anla!
Hükümet herhangi bir icraat yapamıyor ya…
Şimdi "Covid"i pazarlıyor.
Salgını varoluş sebebi yapıyor.
"Seçimden kaçmayız" diyor, kaçarken…
“Seçimden korkmayız ama salgın var” sözleriyle bakıyor ardına…
***
Salgın var diye bu hükümet bir senedir yarım inşaat bir hastaneye çivi çakamıyor.
"Hastane yapamıyor" değil...
"İhalesini" bile yapamıyor.
Aşı geldikçe, müjdeliyor.
Törensel bir hazla haftada bir kararlar açıklıyor, o kararları için altı saat toplanıyor, “nereler açık nereler kapalı” anlamak için memleketin yarısı birbirine danışmaktan helak oluyor.
***
50 kişilik Meclis'te 24 vekille bir hükümet var.
O yirmi dört vekilin de neredeyse tümünün bir başka hesabı…
Üç partinin içinde üç başka parti var adeta ve böylesi bir ortamda "istikrar" için seçime gerek olmadığını anlatıyor Başbakan!
***
Hükümet istikrar içinde müdür atıyor, istihdam yapıyor, yurttaşlık dağıtıyor.
Eşe dosta dünüre makam devşiriyor.
Gelir paylaşımını öteliyor, hatırlıyı doyuruyor, yoksulun yüzüne bakmıyor.
"Küslerin" peşinden koşuyor.
"Kurultay" için üye hesaplıyor, senaryo yazıyor.
"Blöf"ler arasında tutmaca oynuyor.
Meclis'i açamıyor bile!
***
Bir hükümet düşününüz…
Kendi imzasını inkâr ediyor…
Kendi sözünü…
Kendi hükümet programını…
Kendi yargı bağımsızlığını…
Kendini inkâr ediyor…
***
Azarlanıyor, susuyor.
Talimat varsa, boynunu büküyor.
Yaygara varsa "sus payı" dağıtıyor.
Biat ediyor, eğiliyor, eziliyor…
***
Demokratik ne kadar gelenek varsa, yerle bir ediyor resmen...
Yasaların etrafından dolaşıyor, tüzükleri çiğniyor, iradeyi sakız yapıyor ağızlara...
“KKTC”yi mi anlamak istiyorsunuz?
“Hükümet”ine bakınız, anlarsınız fazlaca…