Balabayıs’ta Ambelia Tatil Evleri’ni yapan mimar Raglan Squire: “İngiltere’den sonra, Kıbrıs benim en sevdiğim ikinci yerdi...”
KIBRIS’TAN HATIRALAR...
“Kıbrıs’ın modernitesi” (Cypriot Modernism) başlıklı sosyal medya sayfasında Chris Hacıvasiliu’nun paylaştığı fotoğraflarda, Balabayıs’taki Ambelia Tatil Evleri’ni yapan İngiliz mimar Raglan Squire’ın düşüncelerine yer veriliyor...
1970 yılında Balabayıs’ta Ambelia Tatil Evleri’ni yapan İngiliz mimarın hayatını anlatan bir kitap yayımlanmış – Raglan Squire, yalnızca Balabayıs’taki Ambelia Tatil Evleri’ni yapmamış, aynı zamanda Lefkoşa’daki Hilton Oteli’ni ve Larnaka Marinası’nı da çizmiş ve bunlar onun çizimleri üzerine inşa edilmiş...
Sayfamıza aldığımız fotoğraflar, Anastasios Mihalidis’ten...
“Bir Mimarın Portresi: Raglan Squire” başlıklı 1984 yılında yayımlanmış olan kitapta, Ambelia tatil köyünü inşa eden Raglan Squire, “İngiltere’den sonra ikinci en sevdiğim yer Kıbrıs’tı...” diyor.
DÜNYADA ARANAN BİR MİMAR...
*** 30 Ocak 1912’de dünyaya gelen ve 92 yaşında, 18 Mayıs 2004’te vefat eden Raglan Squire’le ilgili olarak Wikipedia’dan edindiğimiz bilgilere göre, bu ünlü mimar, yalnızca İngiltere’de değil, dünyanın pek çok yerinde tanınmaktaymış. Londra’nın Belgravia bölgesinde 1945 ile 1949 yılları arasında Geçici Ev Programı’nın parçası olarak Eaton Meydanı’nı yeniden dizayn eden mimar imiş...
*** Babası bir mimar ve eleştirmen olan Raglan Squire, Londra’da dünyaya gelmiş ve Cambridge’te mimarlık okumuş. Mezun olduktan sonra bir yıl boyunca inşaat alanlarında zaman geçiren Squire, ondan sonra da dört yıl boyunca çeşitli mimarlık ofislerinde çalışmış ve Regent Street’teki Politeknik okulunun gece derslerine devam ederek RIBA denen mimarlık sınavlarına hazırlanmış 1930’lu yıllarda.
*** 1937 yılında mimarlık yapmaya başlayan Sqire, İkinci Dünya Savaşı esnasında da Kraliyet Mühendisleri’nde çalışarak RIBA Yeniden Yapılandırma Komitesi’nin oluşturulmasına yardımcı olmuş – bu komitenin tavsiyeleriyle, savaş sonrası Londrası yeniden inşa edilmiş.
*** Raglan Squire, 1948 yılında “Raglan Squire ve Ortakları” şirketini kurmuş, ilk zamanlarda okullar ve sanayiye yönelik binalar çizmeye başlamış. Aynı zamanda Belgravia’da Eaton Squre’ı (Eaton Meydanı) yeniden dizayn etmeye girişmiş ve Eaton Square’daki 100 kadar evin dönüştürülmesinden sorumlu Grosvenor Emlak’la birlikte çalışmış.
*** Raglan Squire, 1952 yılında ilk büyük denizaşırı projesine girişmiş ve Burma’da Rangoon Üniversitesi Mihendislik Koleji’ni dizayn etmiş. Bu projeyi, kariyerinin dönüm noktası olarak algılayan Raglan Squire, Rangoon’daki toplantı holüyle gurur duyuyormuş özellikle... 1955 yılında ise Irak’ın Musul kentinde kent planlaması ve Bağdat havaalanı için bir rapor hazırlamış.
*** 1950’li ve 1960’lı yıllar boyunca Raglan Squire ve Ortakları, çeşitli Britanya projeleriyle ilgiliymişler, özellikle Croydon’da büyük ofis blokları ve Farnborough’da kayda değer bir fabrika bunlar arasındaymış.
*** Yurtdışından Squire’ın mimari yeteneklerine çok talep varmış, özellikle Singapur ve Orta Doğu’da çok aranan bir mimarmış – Hilton Oteller Zinciri ile de uzun ve verimli bir ilişkisi varmış ve böylece Tahran Kraliyet Hilton’u, Tunus Hilton’u, Lefkoşa’da Kıbrıs Hilton Oteli’ni, Bahreyn Hilton Oteli’ni ve 400 odalı Cakarta Hilton Oteli’ni o çizmiş.
*** 1970’li yıllarda Hollanda’da ve Malta’da çalışan Raglan Squire, Jamaika’da da Oço Rios’ta sahildeki Inter-Continantal Oteli’ni dizayn etmiş.
*** 1981 yılında aktif mimarlıktan emekli olan Squire’ın oğlu Michael Squire, şirketini devam ettirmiş ve Chelsea Barracks’ı yeniden dizayn etmesiyle ünlenmiş.
HATIRALAR...
Lefkoşa’da ünlü “Şagolas Kulesi”ni de çizen mimar olan Raglan Squire, “Bir Mimarın Portresi: Raglan Squire” başlıklı hatıralarını kaleme almış olduğu kitapta, Kıbrıs’la ilgili olarak özetle şöyle yazıyor:
*** Hayatım boyunca, elbette hiçbir zaman İngiltere’yi sevdiğim kadar olmasa da, pek çok yeri çok sevdim – tüm sorunlarına karşın Kıbrıs, en sevdiğim ikinci yerdi...
*** Kıbrıs’ta pek çok bina dizayn edip inşa ettik ki bunlara Hilton Oteli dahildi, ayrıca pek çok yer için çeşitli dizaynlar hazırladım ve buna Larnaka’daki Yat Marinası da dahildi – yakın geçmişte, bu marinanın inşasına başlandı.
*** Ancak Kıbrıs’taki favori projem, Ambelia idi.
*** 1960’lı yılların sonlarına doğru bir gün genç bir adam Londra’nın Belgravia bölgesinde Chester Row’daki ofisime beni görmeye gelmişti. En azından o günlerde genç bir adamdı bu... Ben o günlerde “Tüm çevremde sorunlar ve hüzün” diye bahsettiğim bir dönemden geçmekteydim ki kitabın ilerleyen bölümlerinde bunları okuyabilirsiniz.
*** Bu genç adamın adı Glynne Welby-Everard idi. Kıbrıs’ın kuzey sahilinde bir yer satın aldığını anlattı bana. Girne limanından yedi ya da sekiz mil kadar içerilerdeydi bu yer ve Balabayıs’tan da bir mil kadar uzaklıktaydı.
*** Balabayıs köyünü Lawrence Durrell “Bitter Lemons” (“Acı Limonlar”) başlıklı kitabıyla meşhur etmişti.
*** Bu köyde ortaçağdan kalma bir manastır bulunuyor, köyün aşağısındaki sonraki köyde ise bir cami bulunuyor – o günlerde Kıbrıs’ın nüfusu böyle karışıktı...
*** Girne’nin çok yukarılarında ise Haçlılar’ın meşhur Saint Hilarion Kalesi bulunmaktaydı ki Aslan Yürekli Richard ile Kraliçesi Berengaria, balayılarını bu kalede geçirmişlerdi... Bu ada tarihle doludur...
*** Glynne bana bu araziyi satın almış olduğunu anlattı. Biraz “fazla dik” olduğu için azıcık kaygılıydı fakat onun mimarı olmayı kabul edip etmeyeceğimi soruyordu ve gidip bu araziye bir bakmamı önermekteydi. Bir tatil köyü inşa etmek istiyordu – bu tatil köyü 30 kadar evden, 20 stüdyodan, barı, lokantası ve yüzme havuzuyla birlikte bir kulüp evinden oluşacaktı. O günlerde fazla meşgul olmadığım için gidip “bir bakmayı” kabul ettim.
*** Arazide bir gün geçirmeyi kararlaştırmıştık. Burayı ilk kez sabah saatlerinde görmüştüm ve öğleye doğru Glynne’i bu projeden caydırmaya çalışıyordum. Gerçekten aşırı dikti bu arazi – bazı yerlerde üçte bir oranında böyleydi...
*** Ancak Glynne’in o ikindi, gidip bir bankacıyla görüşmesi gerekiyordu, ben de biraz daha kalıp araziyi bir kez daha dolaşmaya karar vermiştim. Akşama doğru güneş batmaya başlamıştı. Neredeyse tam da Saint Hilarion Kalesi’nin arkasında batıyordu güneş – böylece turunculu, kızılımsı ve tavuskuşu renklerindeki gökyüzünde, siyah bir silüet olarak görülüyordu kale... Bu çok etkileyiciydi. Belki de bir denememiz gerekirdi bu projeyi diye düşündüm. Glynne’le randevum için Lefkoşa’daki Hilton Oteli’ne gittim.
*** “Glynne, bu işten para kazanamayacaksın” dedim kendisine, “Böylesi bir arazide inşaat yapmak aşırı masraflıdır. Ancak yine de bu projede ısrarlıysan, ben varım” dedim kendisine.
*** “Rag, ben çok para kazanmak istemiyorum ki” dedi bana, “Ancak para kaybetmek de istemem” dedi. “Farklı bir şey yapmak istiyorum” diye konuştu, “güzel bir şey... Fikrini değiştiren ne oldu ki?” diye sordu bana.
*** “Glynne, Saint Hilarion Kalesi arkasında güneşin batışı değiştirdi fikrimi” dedim ona. Biraz suskunluktan sonra ona “Tamam, bu işi yapıyoruz” dedim. Bu şekilde konuşan bir müşteriye insan başka ne söyleyebilirdi ki?
*** Ambelia’nın dizayn edilmesi ve inşası tam bir efsaneydi... Belki bu konuda bir gün bir kitap yazabilirim. Bu süreçte çok güldük, biraz acı çektik ancak tüm süreçte hiçbir zaman sıkılmadık. Glynne bu işten para kazanmadı, doğrudan para kazanmadı yani... İlk yapılan evleri satmak zordu ve kulüp evini inşa edinceye kadar da kimsecikler başarılı olabileceğimize inanmadı... Ancak nihayetinde herşey yerli yerine oturdu, ancak da oturdu – ve gerçekten çok güzeldi...
(Chris Hacıvasiliu’nun “Cypriot Modernity” sayfasında paylaştığı “Raglan Squire: The Portrait of an Architect” başlıklı kitabın 17-18nci sayfalarından özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN – 28.5.2021)
AMBELİA HALA ÇALIŞIYOR...
Ambelia Tatil Köyü, 1974 sonrası da çalışmaya devam etti. Kıbrıs’ın en güzel ve en dinlendirici yerlerinden birisiydi... Ariel Welby Everard, Ambelia Tatil Köyü’nün internet sitesinde şöyle yazıyor:
“Babam tarafından inşa edilen bu tatil köyü, 1972 yılında tamamlanmıştı ve Kıbrıs’taki ilk tatil köyü idi... Bu köy o şekilde dizayn edilmiştir ki köydeki her bir ev, şahane manzaralara sahiptir ve esintilerden yararlanabilir. Her bir villanın ya da stüdyonun kendi özel balkonu, bahçesi ya da terası vardır.”
METE HATAY’IN SÖYLEDİKLERİ...
Gençlik yıllarında gençler arasında popüler bir yer olduğu için Ambelia Tatil Köyü’nde takıldığını anlatan araştırmacı Mete Hatay ise, bu konuda bir sorumuz üzerine özetle şöyle dedi bize:
*** Bir iddiaya göre, o zamanki hükümet, malın parsellenmesine izin vermediği için, tatil köyünün sahibi kooperatif gibi bir şey yapmış, oradan ev alan da tapu değil, evin kullanım hakkını alırmış. Hala da aynı kooperatif devam ediyor. Yönetim kurulu var. Evlerin el değiştirilmesinde de sanırım yönetim kurulu karar vermek zorundadır...
*** 1971-72’de inşaat bitmiş, hissedarlar 1974’ten sonra devam etmişler. Yani bu arazi eşdeğere konmamış, İngiliz ortaklık olduğu için... Hissedarların içerisinde Kıbrıslırum var mıydı, bilmiyorum ama çoğu yabancı diye duymuştum. Şirketin kurucusu olan İngiliz, her sene kızlarıyla birlikte adaya gelirdi, 1990’lara kadar...
*** İlk Chinese restorant, orada başlamıştı... 1970’lerin sonunda Dragon’un sahibi Girneli Cemal bey işletiyordu restoranı. Eşi Çinli idi. Haftada bir Çin yemekleri yapmışlar arkadaşları için, bir bakmışlar iş tuttu, devam etmişler...
*** Hisselerin bir kısmı zamanla el değiştirmiş ve bazı varlıklı Kıbrıslıtürkler’in de eline geçmiş... Tesisin bir bölümü, tatil köyü olarak da kullanılıyor.
*** Tatil köyü çevreyle uyumlu, Karmi köyünün kopyası olarak dizayn edilmişti. En iyi Eco village projelerinden biri sayılır.. Yeşilliğe dokunulmamış aksine oradaki tepe binalarla birlikte yeniden yeşertilmişti... “Vernacular modern mimari”yle yapılan bir tatil köyüydü... Çevre dostu bu proje çerçevesinde, tatil köyü yapılırken kesilen ağaçların yerine yenilerini dikmeleri de zorunlu kılınmıştı bildiğim kadarıyla ve bunu yapmışlardı.
Mete Hatay’a bu bilgileri paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Bir dönem rahmetlik Necmi Avkıran’ın da bu tatil köyünde evi olduğunu öğreniyoruz ancak büyük Girne yangınında o ev yanmış... Uzun yıllar Ambelia Tatil Köyü’nde hizmet veren Caner Yolga geçtiğimiz yıl vefat etmiş ve onun yerine şimdi Agnes Hanım tatil köyünü yönetiyormuş. Bay Glynne de 1990’lı yıllarda vefat etmiş – geride iki kızını ve bir oğlunu bırakmış. Oğlu Ariel, halen Çin’de yaşıyormuş...