Bari ağaç dikelim
Tepebaşı başta olmak üzere, son günlerde yaşadığımız yangın olayları, hepimizi derinden etkiledi. Günlük refleksler siyasetinin ustası UBP-HP hükümeti bu olayda da sınıfta kalarak, önleyici tedbir almak yerine, atmadığı adımları almadığı önlemleri yine olağan üstülük söylemi üretip sağa sola koşarak gidermeye çalıştı.
Ama nafile. Çok açık bir şekilde görüşmüştür ki, bu hükümet, ne Covid-19 sürecini ne de önceki dönemi yönetebilmiştir. Salgın öncesi yanan Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinin tahliyesi mi doğru düzgün yönetilebildi yoksa İmar Planı süreci mi? Günlük, gelen tepkiler üzerinde hareket eden, facebook hükümeti bu hükümet.
Küresel ısıtma kaynaklı sıcaklık artışları, mevsim normallerinin yaklaşık 10 derece üzerinde seyrediyor. Dünyanın pek çok ülkesi bu konuda olağanüstü hal ilan etti. Mesele esas itibarıyla fosil yakıtları ile ilgili. Fosil yakıtları konusunda güçlü önlemler alınmaz ve kullanımı önlenmez ise, küresel ısı artışı devam edecek. Fosil yakıtları dediğimiz şey, uğruna bölgede savaş çıkarıp, üzerinden egemenliğimizi ispatlamaya çalıştığımız doğu akdenizdeki hidrokarbon yatakları. Diyebiliriz ki gücümüz ne, sözümüzü kim dinler ? Ancak konuyu masaya yatırmak ve ses vermek bile başlı başına bir farklılıktır, sorumluluktur. Kıbrıs insanının bu kaynağa neden ihtiyacı olduğu bu güne dek hiçbir şekilde sorgulanmadı, masaya yatırılıp gündem yapılmadı. Yine yanıbaşımızda yapılıyor olan Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili kimse bir şey söylemiyor. Kıbrıs adası bugün kuzeyde Nükleer Santral, güneyde ise hidrokarbon yatakları bağlamında ekolojik risk alanı haline getirilmiş ve kuşatılmış durumda. Ne kadar düşündürücü !
Dolayısıyla mesele herhangi bir Bakanlığın adına Çevre yazmak değildir. Bu yönde çok yönlü planlama ve korkusuz adımlar atılmasını sağlama sorumluluğu vardır. İnsanoğlunun karşı karşıya kaldığı küresel ısıtma krizinin ne denli büyük olduğunu içselleştirmeden, bunun eğitimini vermeden, toplumsal gündem yaratmadan uyanabilme olasılığımızı ben göremiyorum.
Öngörülebilirliğin sıfır olduğu bir yer KKTC. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Ama başka ülkeler ne yapıyor bir bakmak lazım. Mesela İspanya’nın Podemos’lu hükümeti…Bir bakalım:
İspanya hükümeti 30 yıllık bir plan yaparak, küresel ısıtma etkisini sınırlandırmaya gidiyor. Yeni bir yasa yapıldı. Buna göre: hükümet İspanya’nın elektrik sistemini yüzyılın ortasına kadar %100 yenilenebilir enerjiden sağlayacak, yeni kömür, doğalgaz ve petrol çıkarma projelerini yasaklayacak, fosil yakıt sübvansiyonlarını sonlandıracak ve yeni araçların hepsi 2040 itibarıyla net sıfır emisyon hale getirilecek.
Hükümet, 2030 itibarıyla emisyonlarını 1990 seviyelerine göre %23 azaltma ve toplam enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını %35-42’ye çıkarma taahhüdü veriyor. Bunun için elektrik kullanımının, önümüzdeki 10 yıl içerisinde, en az %70’inin temiz enerji kaynaklarından elde edilmesi gerekiyor. Ayrıca verimlilik önlemleri kapsamında mimari yapıların yenilenmesiyle enerji tüketiminin en az %35 azaltılması gerekiyor. Hükümet, gelecek 10 yıl içerisinde planının 200 milyon eurodan fazla yatırım oluşturacağını ve her yıl 350 bine yakın iş imkanı sunacağını öngörüyor. Karbon azaltımlarının ülkenin ekonomik büyümesini 2030 itibarıyla, her zamanki iş modeline kıyasla %1.8 oranında artırabileceği de belirtiliyor.
Tüm bunları planlama nasıl yapılır, hayatın kendi dinamiği içerisinde gelecek nasıl düzenlenebilir konusuna örnek olarak aktardım.
Bizim hükümetten planlama beklemek mümkün değil, en azından insanlara ağaç dikmeyi önerseler, diye düşünür insan. Çünkü yapmamız gerekenlerin boyutu, bugün hükümet edenleri her bağlamda çok aşıyor.