BARIŞ
Ben Barış’ım;
İnsanlar beni elde etmek için çok çalışırlar.
O kadar ki; ölüm bile onların gözünü korkutmuyor bana ulaşma yolunda.
Ama ne yazık ki benim değerimi bilmeyenlerin elinden bir tüy gibi uçup gittiğimde, gerçek acının ne olduğunu anlarlar.
Hem acıyı hem de benim mutluluk, huzur veren değerimi.
Ben Barış’ım;
İnsanlar bana ulaşmadan önce çok acı çekerler.
Çoğunun kanı akar, gözler yaşlarla dolar, mezarlar üzerinde ağıtlar yakılır.
Ve çoğu tüm bunları görmüş, yaşamış olmalarına rağmen beni elde etmek için, ellerindeysem kaybetmemek için pek çaba harcamaz.
Acıyı mı seviyor insan ne?
Ben Barış’ım;
Savaştan sonra gelen ben’im.
Savaşta ne kadar acı çektiğinle beni istemek ve korumak aynı paraleldedir insanoğlu için.
Savaş kimsenin kaderi değildir.
Ama Barış her insanın, kendisine “kader” olarak dönüştürmesi gerekendir.
Ben Barış’ım;
İnsanlar beni yaşayabilmeleri için kibirlerinden, illa ki zafer kazanma mantığından, küçük hesaplardan, inat etmenin aptallığından, en güçlü en büyük en direşkenlik megalomanlığndan kurtulması gerekir.
Benim bembeyaz kanatlarımda tüm bu insanî hırsların yeri yok.
Ben insanlara mutluluk getiren, zeytin dallarını güvercinin gagasına tutturan, gözyaşlarını dindiren, göçleri durduran, egemen güçlerin çözümsüzlükten kopardıkları rantları ortadan kaldıran, insanları dost kılan, renk, ırk, din, dil ayrımının yüzeyselliğinden ve sığlığından insanları kurtarıp okyanuslara taşıyan, yaşam ve huzur hakkını onlara veren onların vazgeçilmeziyim.
Ben Barış’ım;
Ad’ımı çocuklar da kullanır.
Çoğunun anne babası, bana olan özlemlerinden dolayı beni çocuklarında yaşatır. Belki çocuklarının gerçek anlamda beni yaşayabilmesini isterler.
Benim kaçırılan bir şanstan daha önemli olduğumu mutlaka biliyor analar babalar.
Çünkü çocuklarından önce gördüler savaşı, acıyı, gözyaşını.
Ben Barış’ım;
Savaşın yarattığı liderler gibi ben de liderlerimi yaratırım.
Beni toplumuna sunan liderleri taçlandırır, altın harflerle adlarını yazdırırım tarih sayfalarına.
Barışın; savaştan zor olduğu söylenir hep.
Halbuki insanı seven insanın; mutluluğu tatmak ve tattırmak isteyen insanın, geleceğe güvenle bakmayı özleyen insanın, tüm bunları istemesi kadar kolaydır bana ulaşmak.
Yeter ki insan; beni istesin. Yani Barış’ı.
(18 Aralık 1999-Siyah/Beyaz/Gri Yazılar kitabımdan)