BARIŞ İÇİN ARKADAŞ
Kıbrıs Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde verdiğim Diyalog dersi için kurdum bu grubu… Adı: Barış için Arkadaş. Esas derdim Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk gençlerin kaynaşması. İlk buluşmamızı ise Lefkoşa’yı canlandıran muhteşem Yuka Blend Sokak Festivali’nde gerçekleştirdik geçen Çarşamba. Gruba ilgi beni şaşırtmadı. Gençleri iyi tanıyorum çünkü. Onlara küçük bir olanak ver bunu bir şenliğe dönüştürürler hemen. Facebook sayfasına üye olup birbirleriyle tanışan gençler hemen kaynaştılar. Grubun daha da genişleyeceğini, ailelere doğru uzanacağını hayal ediyorum şimdi.
Geçmişte öğrencilerime soruyordum “Lefkoşa’nın kuzeyine geçiyor musunuz? “ diye “Geçiyoruz ama ne yapacağımızı bilmiyoruz” diyorlardı. “Mağazalara gidip alışveriş yapıyoruz ya da bir kafede oturuyoruz ama birbirimizle konuşuyoruz sadece”. Bunu nasıl aşarız diye düşününce bir “sokak projesi” planlamıştım önce. Lefkoşa’nın içine dağılmalarını ve kendilerine verilen 20 soruyu fotoğraf ve videolar da çekerek cevaplandırmalarını istiyordum. Örneğin “Adının içinde “A” harfi olan 2 kişi ile fotoğraf çektirin ya da İstanbul’a bir mektup göndereceğim pul fiyatını öğrenin, saçımı kestireceğim fiyatı kaça? ” türü görevler ve sorular. Bu soruları cevaplamak için insanlarla konuşmak zorundaydılar. Proje başarılı oldu ama sömestr boyunca bir kez yapabileceğim bir aktivite idi bu.
Sonraları sevgili Alper İnce’nin de verdiği fikirle “Misafir Projesi”ni oluşturdum ve öğrencilerimi bir hafta sonu gönüllü Kıbrıslı Türk ailelerin yanına misafir olarak gönderdim. Sonuç heyecan vericiydi. Aileler ve öğrencileri toplu halde bir araya getirdiğimiz Dayanışma Evi’ndeki son etkinlikte bunun sonuçlarını gördük. Bunun için YouTube’de “Misafir Projesi” diye arama yaparsanız Yeliz Şükrü’nün “Biz/Emeis” programı için hazırladığı videoyu izleyebilirsiniz.
Şimdilerde en çok da “Barış İçin Arkadaş” projesinin heyecanı içindeyim. Facebook grubumuza ilgi artıyor.
Geçmişte Pile’de çok zor koşullarda bu tip projeler, gençlerle atölye çalışmaları yapmaya çalışıyorduk. O zamanlar bu buluşmalar yalnızca Pile’de çok sınırlı gruplar arasında ve çok zor koşullarda gerçekleşebiliyordu. Gençlerin birbirlerini tanıdıkça geçirdikleri dönüşümü hiç unutmuyorum.
Birlikte bir tiyatro oyunu yazıp kendi aramızda ve Prak’taki bir atölyede sahnelemiştik. Oyunda bir Uzaylı Pile’ye o an sürmekte olan bir atölyeye geliyor ve gençlere sorular soruyordu. Bir çeşit “Hayat Sözlüğü” oluşturmak gibiydi bu. Uzaylıya “Kıbrıs bölünmüş” diyorlardı mesela ve bölünmenin ne olduğunu hareketlerle, danslarla anlatmaya çalışıyorlardı. “Sevgi” diyorlardı ve Uzaylı hemen “sevgi ne demek?” diye soruyordu. Bunu birbirlerine sarılarak anlatmaları gerekiyordu örneğin. Bir noktada gençler uzay aracına binip kaçmayı planlıyorlar ama sonra aralarında tartışıp burada kalmaya ve Kıbrıs’ı daha iyi bir yer haline getirmeye karar veriyorlardı. Bu oyunu improvize oynayarak yazıyorduk. Birkaç kez oynuyorduk aynı sahneyi ve bir kişi diyalogları not alıyordu.
Birlikte çalışmak ve bir şeyler üretmek kadar insanları mutlu edecek başka bir şey olmadığını orada görmüştüm. Yaratıcılık sorunları aşmanın ana anahtarı. Özellikle gençleri buna teşvik ettiğinde muazzam sonuçlar alabiliyorsun.
Pile’de yaptığımız projelerden biri de “Arkadaşımı Görmek İstiyorum” projesiydi. Arkadaşlarının isimlerini kullanarak yaratıcı posterler, el işleri oluşturup bunları Pile’deki Birleşmiş Milletler karakoluna asmışlardı.
Bu projelere katılan gençler - ki o zamanlar lise öğrencileriydiler- büyüdüler şimdi. O zor günlerdeki bu güzel anıları hiç unutmayacaklardır eminim.
Kıbrıs’ta hiç bu kadar umutsuz günler yaşadığımızı anımsamıyorum. En iyimseler bile yelkenleri suya indirmiş durumda.
İnsan bir hareket içinde olunca iyimser olabiliyor ancak. Üç beş genç birbiriyle arkadaşlık kurabildi diye bile sevinebiliyorum ben. Hem toplumsal dönüşümler küçük kıvılcımlarla başlar genelde. Uzak bir hayal için yola çıkmak o hayale kavuşmaya adım atmaktır. Kalbi benim gibi çarpan pek çok insan olduğunu biliyorum en azından… Bu da bir sevinç nedeni.