1. YAZARLAR

  2. Derya Beyatlı

  3. Barış kazanacak!
Derya Beyatlı

Derya Beyatlı

Barış kazanacak!

A+A-


‘Türkiyeli olmamın senin için bir sakıncası var mı?’ diye sordu, birbirimizi tanımaya başladığımız o ilk kırılgan günlerde. Kıbrıslılara dair bir dolu yargı vardı heybesinde, belli. 
‘Türkiyeli veya herhangi bir ülkeli olmanın, dilinin, dininin, renginin hiç önemi yok. Kalbin hangi tarafta atıyor, tek önemli olan bu’ oldu cevabım. 
Barıştan, insandan, haktan, hukuktan, doğrudan, doğadan ve candan yana saf tutuyorsan, önemsiz doğduğun topraklar, pasaportunun rengi. 
Ankara’da beş yılım geçti. Çok güzel dostlar edindim, Türk, Kürt, Ermeni. Candan dostlar, ekmeğimi, umutlarımı, inancımı paylaştığım yürekler. 
Yaşadığım başka başka ülkelerde, başka başka kimlikler ile tanıştım, sonrasında. Yunan ile, Hintli ile, Alman ile tartıştım, öğrendim, çoğaldım. Meksikalı, Belçikalı, Brezilyalı dostları buldum en kötü günlerimde yanımda. Hasta yatağımın başucunda bir Fransız ile bir İsviçreli birlikte bekledi, sıra ile. En güzel kutlamalarımın organizatörlüğünü paylaşan hep İrlandalı ile İskoç oldu.   
Hepsini yüreğimde ayrı bir yere koydum. Renklerine, milliyetlerine, konuştukları dile bakmadan sevdim, paylaştım, çoğaldım. 
İnsanları ayrı ayrı sınıflara koyuyorum elbet. Basit sınıflandırmalarım var, dürüstlük, saygı, adalet, özgür düşünce, içtenlik gibi. 
Kendimi aynı sınıfa koyacaksam bir grup insan ile, toprağı doğaya ait olduğu için seveni seçerim, insanlık onuruna saygı duymayı bileni. 
Ağacın bir dalı kırıldığında canı yanan, hayvanı koruyan, daha fazla gücüm, param olsun diye başkalarını sömürmeyendir benim grubumun üyeleri. 
Haksızlığa dayanamayan, küçük hesaplar peşinde değil, vicdanı peşinde koşanlardır yoldaşlarım, benimle aynı dili konuşanlar değil.
Kıbrıs’tır anavatanım. Her yanını severim, kuzeyi de güneyi de benimdir, ülkemdir. Haklarımı bilirim, vermek istemeyenin karşısına geçer hesap sorarım, Türk, Rum, Avrupalı, Amerikan fark etmez.  
Sık sık Türkiye’ye, Yunanistan’a, Avrupa’ya, Asya’ya tatile giderim. Her denizi, her insanı, her canlıyı ayrı severim. Yunan adalarında en çok Türkçe konuşulduğunu duyarım, her Türkiye ziyaretimde başka bir Yunanla tanışırım. Sevinirim. 
Fikirlerim vardır, inançlarım, tuttuğum bir yol, yıllar içerisinde biriktirdiğim değerlerim. Oy kullanmam genelde. Beni temsil edecek aday bulamamamdandır bu ve sisteme, siyasete, siyasetçiye karşı olan güvensizliğimden. İlk kez 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullandım. İlk kez bir adayın vicdanıma hitap edebildiğini hissettim.
Ve beş yıl sonra, benim Cumhurbaşkanım beni halen temsil ediyor. Savaşın karşısında, barışın yanında yer alıyor, susmuyor, sinmiyor. Vicdanımın sesi oluyor, tehditlere, saldırılara, hakaretlere karşı dimdik duruyor. Özgür, kendi ayakları üstünde durmakta ısrar ediyor, direniyor, sineye çekmiyor, geri adım atmıyor. 
Gurur duyuyorum. 
Kimin nerede durduğunu, kimin ne kadar korkak olduğunu, kimin seçim hesabı yaptığını, kimlere yaranmaya çalıştığını, ayak kaydırmak için kimin pusuda beklediğini gördük açık seçik, bu son haftada. 
Şaşırdım mı ? Evet, ben halen bu küçük hesaplara, bu ayak oyunlarına, bu fırsatçılık yarışlarına şaşırıyorum. 
Nasıl bu kadar pervasızca, çirkin saldırılabiliyor bir insana, dahası seçilmiş bir lidere, bu güven nereden geliyor? Ağza alınmayacak hakaretler, ölüm tehditleri nasıl yapılabiliyor, dehşete kapılıyorum.  
Adına kıskançlık, çıkar çatışması, çekememezlik, hırs deyin, aynı yolu yürüdüğümüzü iddia edenlerin samimiyetsizliğine ise deliriyorum. 
Cesaretle böylesi bir çirkef içinde inandığını savunanlara, barışa ve yıpratılmaya çalışılan liderine sahip çıkanlara ise şapka çıkarıyorum. 
Ve biliyorum, o gün gelecek elbet.
Barış elbet kazanacak!
 

    
    
 

Bu yazı toplam 4150 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar