Barış ve Demokrasi Kavgası
Çok heyecanlı günlerdi. Annan Planı masadaydı, biz sokakta. Bir, iki, üç, beşinci versiyon derken müzakereler devam ediyor, taraflar kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışıyordu.
Yağmurun altında boğazımız yırtılana kadar Meclis’in önünde bağırdığımızı çok net hatırlıyorum. Islanmamak için kafamıza çöp naylonları giydiğimizi unutmadım.
Kopenhag zirvesinde imzalanmayan antlaşmayı, Cumhurbaşkanı Denktaş’ın bize ‘mide bulandırıyorsunuz’ dediğini, Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş’ın Annan Planı imzalandı diye hepimizle dalga geçtiğini, hatırlıyorum.
O kanal senin, bu köy benim gezip, Annan Planı’nı, Avrupa Birliği’ni barışı, demokrasiyi anlattığımız, günler, geceler, aylarca bıkmadan usanmadan organize ettiğimiz demokrasi mitingleri, barış ateşleri de aklımda.
Ve satın alınma teklifleri, takip edilmeler, bombalar, öldürülme tehditleri hepsi kayıtlı hafızamda.
Ya o umut yok muydu, o umut, tadı hala damağımda, kokusu burnumda.
İmza kampanyamızda nasıl organize çalıştığımız, tüm AB elçilerine, kurumlarına, parlamenterlerine ve BM Genel Sekreteri’ne gönderdiğimiz mektuplar, Barış ve Demokrasi kavgamız, sonrasında yaşadığımız hayalkırıklığı…
Teker teker, hepsi yüreğime kazınmış, silinmiyor.
AKEL Polit Bürosu Annan Planı’na evet deme tavsiyesi verdiğinde yaşadığımız sevinç, sadece iki gün süren Birleşik Kıbrıs gerçek oldu inancı, özgürlük duygusu, AKEL genel kurulundan çıkan ‘plana hayır’ kararının yarattığı yıkım, dün gibi hâlâ.
Bugün ırkçılığın dozunu iyice artırıp Kıbrıslı Türklerin bizim adımıza karar verme tehlikesi var, aman sandığa gidin diye Kıbrıslı Rumlara çağrı yapan DISY partisinin evetçilere sahip çıktığı günleri de biliyorum, Anastasiades’in eşitlikçi tavırlarını da.
Unutmadım, kimin, geçişmişte umutlarımızı nasıl budadığını. Şimdi budayanların da farkındayım.
Barış ve Demokrasi kavgamız devam ediyor.
AKEL 15 yıl sonra, yeniden bir el uzatıyor bize, Kıbrıslı Türk bir aday koyuyor listesine, Türkçe kampanya yapıyor. Malas, Kızılyürek ile elele yürüyor. Averof aman oy vermesinler diye çırpınırken ben Andros’un seçim konuşmasını Türkçe dinliyorum.
AKEL’in Annan Planı döneminde Kıbrıslı Türklere ihanet ettiğine inanıyorum. Unutmadım, aklımda. Bunun büyük bir hata olduğunu anladığını umut ediyor ve bu seçim kampanyasını Kıbrıslı Türklere uzatılan bir zeytin dalı, bir özür babında alıyor ve kabul ediyorum.
26 Mayıs Pazar günü sandığa gidiyorum. Avrupalı kimliğimin bana yüklediği sorumluluğu yerine getiriyorum, Kıbrıslı ve Avrupalı solcular ile birlik oluyorum, ırkçılığa, ayrımcılığa, bölünmeye dur diyorum.
Bir Kıbrıslı Türk’ün Avrupa Parlamento’suna sesimi taşımasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak Niyazi Kızılyüreğe bir Kıbrıslı Türk olduğu için değil, benim inandığım değerleri savunduğu için, derin birikimi ile Federal Kıbrıs için yıllardır mücadele verdiği için, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumları kendi isminde birleştirmeyi başaracak kadar milliyetçilikten soyunabildiği için oy vereceğim.
AKEL listesindeki tek kadın adayı, Marina Nikolaou’yu da sadece kadın olduğu için değil, eşitliğe, barışa, adalete inandığı için, toplumsal cinsiyet eşitliği, küresel ısınma, sosyal adalet konularında çalışan genç bir kadın olduğu için destekleyeceğim.
Tabii ki, verdiğim oyun bana verdiği hesap sorma hakkını saklı tutacak, Avrupa Parlamentosu’na gönderdiğim adayların beni nasıl Avrupa’ya, Avrupa’yı nasıl bana taşıyacaklarını takip edeceğim.