Önce bazı rakamlara bakalım:

* 2018'in başında savaş ve çatışmalar nedeniyle 68 buçuk milyon insan yerinden, yurdundan oldu.

*25 milyonu mülteci haline geldi. 

* 2018'de devletler askeri harcamaya bir önceki yıla kıyasla yüzde 2,6 daha fazla kaynak ayırdı. 

* Harcamalar 1.8 trilyon dolara yükseldi. 

*En fazla askeri harcama yapan ilk beş ülke ABD, Çin, Suudi Arabistan, Hindistan ve Fransa. 

* Bu beş ülkenin yaptığı askeri harcamalar küresel ölçekteki harcamaların yüzde 60'ına denk geliyor. 

* Dünya ülkeleri soğuk savaş dönemi ile bile kıyaslandığında askeri harcamalara yüzde 76 daha fazla bütçe ayırıyor.

* Çin hariç dünyanın önde gelen 100 silah üretisine bakıldığında 2017'de 398 milyar dolar değerinde silah üretildi.

* 2019'un ilk aylarına bakıldığında ABD, Rusya, Birleşik Krallık, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail, Kuzey Kore yaklaşık olarak 13 bin 865 nükleer silaha sahip.

* Bu silahlardan 3 bin 750'si operasyonel faaliyetler için orduya sevk edilmiş durumda.

Ve her yıl yüz binlerce ölü, milyonlarca sakat insan...

***

İşte Corona virüsü dünyayı bu halde buldu.

İnsanlar birbirlerini öldürmekle meşgul. Sürekli düşman üretip, onun gırtlağını kesmeye çalışıyor her biri.

Eline geçen üç kuruşun ikisini silaha yatırıyorlar.

Geriye kalan bir kuruşla yiyecekler, içecekler, barınacaklar, giyinecekler, korunacaklar, eğlenecekler, üreyecekler. Ve elbette sağlıklarını da koruyacaklar.

Eh, bir kuruşla bu kadar ihtiyaç karşılanamayınca, hepsi yalaş bulaş oldu.

Virüs de bu durumu görünce daldı insanların üzerine ve bulaştıkça bulaşıyor.

Yatırdıkça yatırıyor.

Öldürdükçe öldürüyor.

Kendi kendine düşman insan, şimdi bin pişman.

Bazı savaşlar durdu. BM Genel Sekreteri 'Küresel ateşkes' çağrısı yapıyor.

Yani "Birbirinizi öldürmeye ara verin" diyor.

Zira şimdi görünmez bir varlık, mikroskobik bir virüs öldürüyor.

"Siz yeterince öldürdünüz birbirinizi, sıra bende" diyor.

Onun yüzünden silahlar susuyor.

Beklediğimiz 'barış havarisi' Corona mıydı acaba?