1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Baro karıştı mı?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Baro karıştı mı?

A+A-

Dün elime, daha doğrusu mesaj kutuma aynı saatlerde, beş farklı kişiden ya da adresten aynı bildiri ulaştı…

-*-*-

“Bildiri” başlıklı yazıyı, “… Geçmiş Baro Başkanları, Yüksek Adliye Kurulu Temsilcileri ve Baro Konseyi Üyelerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda genç ve kıdemli Avukat”ın desteklediği iddia edildi ama imza yok!

Bildiri yayınlandıktan sonra iki dönem Baro başkanlığı yapan Avukat Ünver Bedevi ve bir dönem başkanlık yapan Hasan Sözmener'in imzacılar arasında olduğu açıklandı. 

Ancak yazılanlar tabii ki çok ilginç ve daha önceden bilinen – tartışılan bazı konuları içeriyor…

-*-*-

Baro Başkanı’nı aradım…

Hasan Esendağlı’yı…

Bildiride nelerden söz edildiğini yazmadan önce, Esendağlı’nın ne dediğine de bakalım:

-*-*-

“Bildiriyi görmedim, sosyal medyada bir kişinin paylaştığı söylendi… İmza yok… Kim yazdı? Bu bildiriyi yazanlar gelsinler, oturalım, konuşalım… Yanlışlarımız varsa, çözelim… Camiamızı bölmenin, yıpratmanın anlamı yoktur… Bu bildiriyi kaleme alan ya da alanlarda kişisel garez arıyorum… Eski baro başkanları, Yüksek Adliye Kurulu Temsilcileri bildiriyi destekliyor demişler… Böyle şey olmaz… Bildiriyi ayrıntılı olarak inceleme fırsatım olmadı ama camiamızın büyük çoğunluğunun bu yazının içeriğini paylaşmadığından da eminim”

-*-*-

Açıktır ki, Baro Başkanı Hasan Esendağlı veya Baro Yönetimi ile ilgili olarak huzursuz olan bir grup avukat var…

Ama bu avukatlar, isimlerini açıkça söylemiyor… Bu bence “ürküten bir durum”…

-*-*-

Peki neler söyleniyor bu bildiride?

Hukuk camiasının uzun bir süredir Baro bağlantılı konularda çalkalandığı; 2024 yılı içerisinde gerçekleşen yargıç tayin ve terfilerin hemen akabinde Objektif Kriterler konusunun alevlenmesi ve bunun kişisel hırslar olabileceği iddiası var mesela…

-*-*-

Peki başka?

Şöyle deniyor bir paragrafta: “… Hemen akabinde malum ‘Tüzük’ konusu gündeme getirildi ve Olağanüstü Genel Kurul düzenlendi. ‘Tüzük’, Barolar Birliği Genel Kurulunca seçilen Adliye Kurulu Üyesinin iradesinin ve oyunun disiplin tehdidi ile Baro Konseyine bağlanması girişimi olup, bariz bir şekilde hukuka ve Anayasaya aykırıdır, bu bilinerek yapılmıştır ve konu Mahkemede olmasına rağmen uygulanmaya çalışılmaktadır. Aynı baskı, aynı yönetim tarafından, bir önceki üyeye neden uygulanmaya çalışılmamıştı? Yine tamamen kişisel güdülerle mi hareket edilmişti? Bu bağlamda, Üyenin sorumluluğu direk olarak kendini seçen Genel Kurul’a, Adliye Kurulu’na ve Meslektaşlara karşı olup, Konsey’e karşı değildir.”

-*-*-

Baro yönetimine bir eleştiri daha var bildiride; o da şöyle:

“… Yakın geçmişte ‘Hakların Korunması İnsiyatifi’ adı altında düzenlenen eylemlerde Barolar Birliğinin üstelik ön sırada yer alması ve kimlerin hangi haklarını savunduğu konuları hem Meslektaşların hem de Toplumun geniş tepkisini ve eleştirisini aldı. Üstelik Yargı bacağının önemli unsuru, tüm Avukatların Meslek Örgütü olan Baro siyasete ve çıkar ilişkilerine batırıldı. Farklı siyasi görüşlere sahip hukukçulardan oluşan Baro hangi yetki veya hangi karar ile bu rolü üstlenmişti?”

-*-*-

Bildiride, Baro’nun “Yenidoğan Faciası ve Meclis’teki çift mühür ve devam eden kaos ile ilgili” sessiz kalması da eleştirilirken,  “... Baro Başkanlığı veya görev noktaları şahsi itibar kapısı, güç noktası veya ego tatmin yeri değildir ve olmamalıdır… Davalara veya maddi kazanca etki için edinilecek mevki de olmamalıdır. Sıçrama tahtası da değildir. Eşe dosta menfaat sunma yeri de değildir. Bir meslek olmadığı gibi yapışıp kalınacak bir makam da olmamalıdır. Gönüllü görev, hizmet ve vicdani tatmin yeridir.” İfadeleri de yer alıyor…

-*-*-

“… Fiiliyata bakıldığında, durum içler acısıdır ve bu giderek daha da görünür ve eleştirilir hale gelmiştir” denilen yaklaşık iki sayfalık imzasız ve uzun bildirinin sonunda “… Camia ciddi şekilde bölünmüştür ve Baro, Avukatların büyük çoğunluğunu temsil etmiyor durumdadır. Hukuk Camiası’nda birlik ve beraberliğe, istişareye, dürüstlüğe ve iyiniyete ihtiyaç vardır. Ne Baro ne de Yargı Camiası kimsenin malı değildir ve şahsi hırslardan, çıkarlardan ve kavgalardan arındırılmalıdır…” deniliyor…

-*-*-

Umarım bu Baro bölünmesinin ucu, Adalet Bakanlığı dayatmasına kadar uzanmaz!

Hayırlısı!

Hep başkalarının sorunlarını çözmeye çalışan avukatlar, şimdi oturup kendi sorunlarını çözecekler!

Ya da çözemeyecekler!


Sistemin çökmüşlüğüne bir de buradan bakalım!

Ülkede sistem gerçekten nereden bakarsanız bakın çökmüştür!

Kokuşmayan, bozulmayan ne sektör kalmıştır, ne de kurum!

Meclis mi?

Ha ha ha!

-*-*-

Haaa efendim “hayır biz bozulmadık” mı diyorsunuz?

Kurunun yanında yaşların da yandığını unutmayalım lütfen!

-*-*-

Evet, nereden bakarsanız bakın, hangi açıdan incelerseniz inceleyin; mesela ne dediğini kendisi bile anlamayan siyasetçilerden tutun; ne işle meşgul olduğunu bilmeyen binlerce devlet çalışanına kadar; tam bir “bitiş” söz konusudur…

-*-*-

Peki neden?

Neden ya da nedenler çok barizdir…

-*-*-

Mesela en başta gelen neden, “Kıbrıs” Adası’nın elimizde tuttuğumuz Kuzey kesimini ne yazık ki kimse “vatan” olarak kabul etmemektedir…

-*-*-

Bunun suçlusu, Kuzey’de yaşayan insanlar değildir…

Bunun suçlusu elbette en başta Türkiye; Türkiye’den sonra da burada iktidarda olanlardır…

-*-*-

Ülkeyi birlikte yöneten Türkiyeli bir kaç dilbandi ve buradaki işbirlikçileri, örneğin yeni nesillere ya da tüm nüfusa, “çalarak, rüşvet alarak ve hiç bir şey üretmeden zengin olma” konusunda rol modellik yapmaktadır!

-*-*-

Sıfır yaştan 90 yaşa kadar herkes, ama herkes, bir şekilde hiç üretmeden para kazanmak peşindedir!

-*-*-

Bu yüzden de örneğin sıkıntı yaşayan her sektör, “devlet nerede?” diye soru sorar haldedir!

-*-*-

Öyle yeni kuşaklar yetişmektedir ki; bir kısmı bu rezalet içerisinde yaşamamak için göçü tercih etmekte; bir kısmı ise burada kalıp, laşka sisteme ayak uydurmaya zorlanmaktadır!

-*-*-

Bir zamanlar devlette işe alınan bir gencin “partili” babası, o gencin işe alınmasında torpiline başvurduğu “partili siyasetçiye”, “yani oğlumu işe aldınız ama öyle bir yere koydunuz ki çalışmaktan anası ağlıyor; lütfen yerini değiştirin, oğlum bütün gün iş yapmaktan perişan oldu” demiştir…

Bu örnekler günlük yaşantımızın en çok rastladığımız örnekleridir…

-*-*-

Devletin başı, Türkiye’nin memuru olduğunu gururla söylüyor…

Çalıştığı kurumu, devleti seven ve sayan; o kurumun ve devletin ileriye gitmesi için çalışan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor…

Zaten doğru dürüst çalışana, doğru dürüst vergi verene, doğru dürüst ruhsatını, ehliyetini, sigortasını ödeyene “enayi” gözüyle bakılmıyor mu?

Anladık mı ne demek istediğimi?

-*-*-

Kimse sorumluluk almıyor?

Kimse yaptığı işi sevmiyor!

Kimse ülkeyi sevmiyor?

-*-*-

Yiyoruz, içiyoruz, geziyoruz (Ersin bey örneğinde olduğu gibi) ve idare ediyoruz!


traitors1.jpg

Kıbrıs’ta iki taraf arasındaki geçişlerin başladığı günlerden beri her Cumartesi sabahı Büyükhan’da bir araya gelen ve her iki tarafın faistlerinin “hainler” dediği “barış ve çözüm yanlısı” grup, bu anlamlı buluşmanın 20’nci yılını kutladı… Geçtiğimiz Cumartesi günkü anlamlı kutlamaya Lefkoşa’nın belediye başkanları Mehmet Harmancı ve Charalambos Prounztos da katıldı… Tebrikler…

Bu yazı toplam 4199 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar