BAŞARABİLİRİZ!
"Nasıl yaşıyorsunuz bölünmüşlüğü" diye sordu, Alman ARD televizyonundan dostumuz!
Tam da o sırada mesaj geldi: "Güneyden gelen müzik grubunun gitaristi, barikatta kaldı, kimlik kartının süresi dolmuş..."
* * *
Başşehrin ortasından geçen barikat, kontrol noktaları ile ayırıyor hayatlarımızı...
Dahası zihinlerimizdeki bölünme!
1960 statükosu köpürüyor bir yarısında adanın, diğer yarısında 1974!
Barış umudunu ranta dönüştürmenin hırsıyla beton ormanına çevirdiğimiz kentlerde boğuluyoruz.
Ve şarkılar söylüyoruz, evrensel bir dille barışa selam göndermek için!
* * *
Çözüm için karlı dağların eteklerine kurulan masaya yükledik umutlarımızı...
Şairin lafı gibi, "Masa da masaymış ha!"
Ana yurdumuzda "ana vatanlar"ın insafına kaldık!
İki ayağı çukurda "masa"dan "çözüm" çıkar mı bilmesek de, "barış" bambaşka!
Barış sokakta!
Meydanlarda barış...
Hayatın içinde bir yerde...
Çan ve ezan sesleri arasında, kum torbalarının yamacında, dikenli tellerin uzağında, nöbetçi kulübelerinin buğulu camında, yani nefesinde insanın, düşünde, gülüşünde...
* * *
Yarınını hayal edemediğimiz acılı yurdun toprağında barış, kemikler arasına serpilmiş tohumlarda...
Çok dilli, çok inançlı, çok kimlikli, çok kültürlü bir bütünde...
Birlikte şarkı söylediğimiz ezgiler kadar özgür, birlikte dans ettiğimiz ezgiler kadar evrensel!
Sembollerin ve kutsalların tutsaklığından kurtarabilirsek eğer yeni doğmuş bebeklerin gözlerinde...
* * *
Çok güzel bir buluşma yaşadık Bandabuliya'da, tarihi bir mekanda, bir zamanlar barikatlarla bölünmemiş hayatların kesiştiği çarşıda...
Şarkılar söyledik birlikte...
Dans ettik...
"Biz başarabiliriz" dedik...
"Yurdumuz" dedik, Kıbrıs'a!
Ortak yurdumuz!
Ülkemiz!
Birlikte...