1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Başarısı tartışılmaz bir sanatçı… Zuhal Olcay
Başarısı tartışılmaz bir sanatçı… Zuhal Olcay

Başarısı tartışılmaz bir sanatçı… Zuhal Olcay

Başarısı tartışılmaz bir sanatçı… Zuhal Olcay

A+A-

Didem MENTEŞ

Türkiye’nin “en hüzün bakışlı” kadınlarından biri… Saf, duru ve çekici… Kimine göre soğuk kimine göre durgun… Aslında yüzünün eşsiz güzelliği içine yansımış, oldukça sempatik ve sevecen… Sımsıcak bir kişilik… Etkileyici bir ses tonu… Ve meslek hayatındaki başarısı tartışılamaz bir yetenek… Kalitesini her zaman korumuş bir sanatçı, Zuhal Olcay… 

Saf ve dikkat çekici…

Dizi çekimleri arasında kızı ve annesiyle birlikte kısa bir tatil keyfi için Kıbrıs’a gelen Türkiye’nin başarılı sanatçılarından Zuhal Olcay ile geçtiğimiz gün tatlı ve sımsıcak bir söyleşi yapma fırsatı yakaladık. Oldukça hoş ve samimi bir ortamda gerçekleşen bu güzel sohbet için katkılarından dolayı CTP Milletvekili Arif Albayrak’a ADRES Kıbrıs olarak bir kez daha teşekkür ediyoruz…
Girne’de kaldığı otelin terasında kısa süreli gerçekleşen sohbet oldukça renkliydi… Ben ve fotoğrafçı arkadaşım Burçin Aybars saat 11.00’de yapılacak röportaj için tam vaktinde oradaydık. Bizden 5 dakika sonra havuzdan çıkarak “makyajsız ve cool” haliyle yanımıza gelen Zuhal Olcay’a bir kez daha hayran kaldık. En saf haliyle bile dikkat çekici bir güzelliğe sahip olan Olcay, bizleri beklediğimizden de daha sıcak ve samimi karşılaması unutulmazdı.

Samimi, sıcak, içten bir sohbet…

Medyada yapılan tüm “soğuk kadın” yorumlarına nazaran oldukça güler yüzlü bir kadın Zuhal Olcay… Sohbetimize başlamadan önce ADRES Kıbrıs dergisi ve YENİDÜZEN Gazetesi ile ilgili bilgiler almayı ihmal etmedi. Kıbrıs’ın rakipsiz tek kültür- sanat dergisi olmasından dolayı da hoşnut olduğunu ifade etti. Tiyatrodan sinemaya, müzikten siyasete kadar tüm sorularımıza içtenlikle cevap verirken, oldukça mutlu ve keyifli zaman geçirdiğini de dile getirdi. Bizim sorularımızın ardından bu kez de kendisi bizlere bilmedikleriyle ilgili sorular yönelterek, Kıbrıs ile ilgili biraz daha bilgi edinmenin memnuniyetini yaşadı. Bizi kırmayarak hatıra fotoğrafı da çektiren Zuhal Olcay, içtenliğiyle yine kalitesini göstermeyi ihmal etmedi. “Herkesin gördüğü neyse doğru odur” diyerek kendini tanımlayan Zuhal Olcay’a sıcak, samimi ve renkli sohbeti için bir kez daha teşekkürler…

ADRES: Tiyatro mu, televizyon mu, sinema mı, müzik mi? Hangisinin hayatınızdaki rolü büyük?
ZUHAL OLCAY: Sinema olsun tiyatro olsun bunlar zaten oyunculuk kapsamında yaptığım işler. Bütün sahne sanatları, müzik hepsi birbirine bağlantılı birbirinden farklı işler değil gibi geliyor bana. Tabii ki oyunculuk eğitimi alarak başladım. Ankara Devlet Konservatuarı’nda 5 yıl okudum, devlet tiyatrolarında çalıştım, iki kez kendi tiyatromu kurdum vs. Tabii ki oyunculuk asal, gözümü açtığım ilk mesleğim. Mesleğim diyorum çünkü işim demeye dilim varmıyor. Bu bir yaşam biçimi, başka türlü nasıl yaşanabileceğini bilmiyorum, hiç düşünmedim bile… Dolayısıyla şarkıcılık da öyle. Hiç ayırım yapmam şu ya da bu daha önde diyemem, asla ayrım yapmam mümkün değil. Ama zaman zaman biri diğerinin önüne geçiyor çünkü o an için onunla meşgul olmak durumunda oluyorum.


“Seçimlerimde hep özgür oldum, sevdiğim işi yaptım”

ADRES: Oyunculukta 'en iyi rolüm' dediğiniz veya şarkıcılıkta 'en sevdiğim şarkı' dediğiniz var mı?
ZUHAL OLCAY: Tiyatroda benim için çok ayrı bir yeri olan Anton Çehov’un Martı eserindeki Nina rolüdür. O benim için farklı yerdedir. Bütün rollerimi çok seviyorum, çok severek oynadım. Aslında çok şanssız oyunculuk yaşantım olmadı, hiç sevmediğim, istemediğim ya da hoşlanmadığım oyunu oynamak zorunda kalmadım. Seçimlerimde hep özgür oldum ve sevdiğim işi yaptım. Dediğim gibi tüm rollerimi severek oynadım ama Anton Çehov’un Martı eseri benim için özel ve farklı bir çalışmadır.
Televizyonda ise ‘Gecenin Öteki Yüzü’, hayatımın kırılma noktalarından birinde olduğu için belki de benim için farklı bir projedir. (Gecenin Öteki Yüzü; Okan Uysaler tarafından tv dizisi olarak 1987 yılında çekilmiştir. Zengin ailesinin karşı çıkmasına rağmen evlendiği ve çok sevdiği eşinin ölümüyle bunalıma giren, küçük kızı ile birlikte hayatta kalma mücadelesi veren hüzünlü bir kadının hikayesinin anlatıldığı dizidir. Eski eşi Haluk Bilginer ile ilişkileri bu dizinin çekimleri esnasında başlamıştır)
Albümlere gelince ilk albümüm olduğu için ‘Küçük Bir Öykü’ benim için çok farklı bir yerdedir. Ve şimdi yapacak olduğum ‘Başucu Şarkıları 3’ çok farklı bir yerde…

ADRES: En son çıkardığınız albüm sanırım 2009 yılındaydı... Yeni bir albüm projesinden söz ettiniz, çalışmalarınız ne durumda?
ZUHAL OLCAY: ‘Aşkın Halleri’ albümünden üç yıl sonra yeni projeye başladık. Şu anda bir yandan dizi çalışmam sürüyor bir yandan da yeni albümün çalışmaları devam ediyor. ‘Başucu Şarkıları Albümü 3’… Albümü en geç Ekim ayında piyasaya çıkarmayı planlıyoruz. Albüm çalışmaları için kulaklık kulağımda çalıştığım kişilerle sürekli konuşuyor, stüdyoya giriyor tartışıyoruz (gülümsüyor…)  ‘Başucu Şarkıları’nda olduğu gibi benim sevdiğim, söylemekten bir kez daha dinletmekten ve dikkat çekmekten hoşlandığım şarkıları seçtik. Şarkı düzenlemelerini müzik direktörüm Cem Tuncer yapıyor. İnşallah güzel olacak…

ADRES: Sinema ve tiyatro üzerine yeni projeleriniz var mı?
ZUHAL OLCAY: Bir Aşk Hikayesi dizisi yaz aylarında da devam edecek. Sinema projesi şu anda görünürde yok. Ama bu sene tiyatro yapmayı çok istiyorum. Önümüzde birkaç tekst var fakat oyun seçemiyoruz. Ancak 2013-2014’de tiyatro mutlaka olacak. 

“Tiyatroda eğitim şart!”

ADRES: İyi bir tiyatro eğitiminiz var… Tiyatro eğitimi almak isteyenlere ya da okumakta olan kişilere Zuhal Olcay olarak ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
ZUHAL OLCAY: Tiyatro yapacak kişilerin gerçekten eğitim almaları gerekiyor. Ama ‘eğitim’ var ‘eğitim’ var… İyi bir eğitim almaları önemli, eğitimsiz mümkün değil. Kimi gider iyi okullarda eğitim alır, son ekollerle ve iyi hocalardan ders alabiliyor. Ama keşke herkes iyi okullara gidip en güzel ekollerin öğretildiği, iyi hocalardan ders alabilse, bu şansa sahip olabilse bunun önemi ve gerekliliği tartışılmaz. Ama herkesin böyle bir olanağı olamayabilir. O zaman usta çırak ilişkisi de iyi bir eğitimdir. Yeter ki ustanızı iyi seçin iyi izleyin, sebat edin, çalışkan olun, çok izleyip çok okuyun. İzlemek derken iyi filmleri, iyi tiyatro oyunlarını kastediyorum. Mesela yurt dışına tatile gideceğinde gidip biriktirdiği parayla İngiltere’de, Almanya’da veya başka ülkelerde, festivallere gidip oyun izleyen insanlar biliyorum. Bu gerçekten çok önemli, gözlerin duyarlılığının açık olmasıdır, izlemek çok önemli…

ADRES: Hayatınızın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz bölümleri var mı? En iyi şu yaşlar güzeldi, şu dönem iyiydi veya hayatımın şu bölümünü keşke yaşamasaydım diyor musunuz?
ZUHAL OLCAY: “Keşke yaşamasaydım ya da keşke olmasaydı” düşüncesi benim için son derece kafa yorulmaması gereken bir mesele. Çünkü artık o yaşanmış, yapacak bir şey yok. Onun için o anlamda hiç ‘keşke’lerim yok. Ama tabii ki insanız ve hepimizin zaman zaman o koşullar içinde “keşke öyle değil de şöyle davransaydım acaba ne olurdu” diye merak var. (Gülümseyerek…) tahmin edebileceğiniz gibi bunun da hiçbir şeye ve hiç kimseye bir faydası yok. Keşke yaşamasaydım diyebileceğim bir şey yok. Ama öyle değil de böyle olsaydı ne olurdu diye merak ettiğim dönemler var. Hayatımdaki süreç olarak çok şeyin olduğu, fazla şeyin değiştiği, bütün dengelerin başka şekilde yer bulduğu dönem; yirmilerimin sonu ile otuzlu yaşlarımın arası oldu. Hayatımın çok farklı yönlere gittiği çok farklı dengeler kurulduğu dönemler yaşadım, eğlenceliydi ama çok güzeldi.  

“Herkesin gördüğü neyse doğrudur…”

ADRES: İnterneti karıştırırken hakkınızdaki yorumlardan birinde soğuk, duru ve değişik bir çekiciliği olan kadın diyordu... Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
ZUHAL OLCAY: Bilmiyorum… Aslında herkesin gördüğü neyse doğru odur. Ben kendimi tabii ki soğuk olarak tanımlamam. Hangi insana gitseniz, soğuk görünümlü bir insana gidip ‘siz soğuk musunuz’ diye sorsanız ‘yoo değilim der’. Ben kendimi soğuk bir insan olarak görmüyorum ama verdiğim imaj buysa yapabileceğim hiçbir şey yok.  

ADRES: Kıbrıs ve Kıbrıslılar hakkındaki düşünceleriniz nedir? 2009 yılında Mağusa Uluslararası Kültür Sanat Festivali’nde konser verdiniz? Kıbrıs seyircisini ve ilgisini nasıl buldunuz?
ZUHAL OLCAY: Ben Kıbrıs seyircisini çok seviyorum. Sadece Mağusa’da değil Girne’deki antik tiyatroda da siyah beyazlı tiyatral bir konser vermiştim. Buradaki konserlerimde edindiğim izlenimlere göre seyircilerden çok sıcak, çok sevgi dolu bir tavırla karşılaştım. Konserlerimiz çok güzel geçti. Her fırsatta burada konser yapmak hoşuma gidiyor, zevk alıyorum. Ben zaten Kıbrıs’ı çok seviyorum. İklimini, insanlarını… Simply (sadece diyerek gülümsüyor).  

***


Gezi parkı olayları…

“Halka görülen bu zulüm hesabı sorulmak üzere tarihteki yerini alacak”

ADRES: Bir dönem siyasi eylemlerde de rol aldınız diye biliyorum. Son günlerde Taksim Gezi Parkı olaylarını sizin gözünüzle değerlendirdiğinizde neler söylersiniz?
ZUHAL OLCAY: Son Gezi Parkı olaylarında devletin halka uyguladığı müdahale ve tavır tüm dünya önünde yaşanmış bir skandal. Nedeni her ne olursa olsun bir devlet ve o devletin Başbakanı, halkına böyle bir davranışı, böyle bir tepkiyi böyle bir müdahaleyi reva görmemeli. Sebep ne olursa olsun yok dış güçler, dış mihraplar, yok marjinal gruplar, bunların hiçbir haklı gerekçeler olabileceğini düşünmüyorum. Tabiİ ki ben de herkes gibi çok üzgünüm. Barışın ve barışçıl çözümlerin artı bu yüzyılda çok daha kolay olayları çözmesi gerektiğine inanıyorum. Siyasi rantlar peşinde koşan insanların halka reva gördükleri bu zulüm, bu davranış şekli mutlaka tarihte bir gün hesabı sorulmak üzere yerini almıştır. Bir devletin Başbakanı, ülkesindeki sanatçıları neyi savunuyorsa savunsun hedef gösteriyor. Böyle bir şey olabilir mi? Hayretle ve dehşetle izliyorum. Ne yapabilirim ki? Tabii ki tepkimizi koyuyoruz, tabii ki sanatçılar olarak tavrımız ve rengimiz net. Tek dileğim biran önce bu kaosun, barışçıl bir girişimle nihayete ermesidir.

Bu haber toplam 9361 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 112. Sayısı

Adres Kıbrıs 112. Sayısı