BAŞARISIZSIN SEN!
Bir 'El-Classico' daha izledik hafta sonu...
Yok, İspanya derbisi değil bu...
Bir 'KKTC klasiği'...
Her yıl var, birkaç basamak...
Futbol maçı değil, imtihan...
Çoktan seçmeli...
Yaş grubu 11...
Maça bu yaşta çıkıyor çocuklar...
Antrenmanlar ise çok daha erken başlıyor...
Bazen 8'de, 9'da...
Hatta 7 yaşından itibaren 'o gün'e hazırlanmaya başlayanlar bile var!
Uzun bir yarış bu...
Maratondan da uzun...
Maraton dediğin en fazla 2, bilemedin 2,5 saat sürer.
Bizimki ise yıllar boyu!..
***
Kolej sınavı yaptık bir kez daha...
Her yıl aynı sahneler.
Değişen sadece yüzler, isimler...
Sahne aynı, sonuç aynı, şikayetler aynı, sevinç cümleleri aynı...
Bakın yıllar öncesinin arşivlerine...
Var mı değişen bir şey?
Yok!
Kazanaları 'başarılı' sayıp öve öve bitiremiyoruz ve elbette onların hakkı bu...
Çok çalışmışlardır, sistemli çalışmışlardır muhakkak...
Bir 'dersane' vardır genelde arka planda, başarı öyküsü ondan yayılır medyaya...
Aileler mutludur, çocuk 'başardı' diye ve onların da hakkıdır sevinmek, övünmek...
Az mı stres çektiler, az para mı harcadılar bu sınavdan sağ salim çıkabilsin çocuk diye?
Ve öğretmenler, dersane ve özel ders verenler de keyiflidir, çocuk sıralamaya girdi, sınavı geçti falan diye...
Onların da hakkıdır sevinmek, değil mi?
Ne de olsa emekleri var bu 'başarı' öyküsünde...
***
Başaranların, sınav badiresini atlatanların ve ailelerinin ve de hocalarının hakkıdır sevinmek de övünmek de... Peki ya 'kaybeden' çocukların ve onların ailelerinin ve de onların hocalarının payına ne düşer bu yarışın sonunda?
'Başarısız' saymak bir insanı, insanları bu kadar basit midir?
El Classico'da maçı kazanan sevinir, taraftarları çılgına döner ama ligin sonudur asıl önemli...
Tek bir maçla şampiyon olunsaydı eğer, her takım alırdı birer kupa...
Eğitimde araç ile amacı karıştırdık bir defa, dönemiyoruz bir türlü 'fabrika ayarları'na...
Sanki kolej ya da üniversite sınavını kazanmak ve kaybetmek var hayatta da başka bir 'başarı kriteri' yok...
Her çocuğa süper matematik, mükemmel fen, harika İngilizce, dört dörtlük sosyal bilgiler öğretmeye çalışıyor da çalışıyoruz.
Mutlaka koleje girecekler, illa üniversitede okuyacaklar, muhakkak diploma alacaklar.
Başka 'başarı' imkanı yok sanki...
***
Eğitim sistemi çocukları da, aileleri de 'tek tip'leştirmeyi başardı.
Siyaset eğitimi ne yazık ki rayına oturtma gibi bir derde sahip değil artık...
İlgili meslek örgütlerinin de bu konuda 'ak kaşık' olduğunu söylemek isterdim ama maalesef...
11 yaşında çocuklara bu ağır sınav baskısını yaşatmanın eğitim ve çocuk psikolojisi bakımından kabul edilebilir olmadığını kaç yıldır tartışıyoruz.
Peki ama neden değişemiyor bu sistem, mutluluk vermiyor madem?
Niçin çocukları ezim ezim eziyor ve 'başarısızlık' denen o özgüven düşmanı duyguyu içiriyoruz onlara, henüz pirilli oynama yaşındayken?
Ve niçin çekiliyor bu kadar stres, bunca kabus, böylesi ağır ekonomik ve psikolojik külfet?
Sahi, ne için?
Çok iyi sonuçları mı var kolej sınavlarının?
Ölçtüyse eğer biri ve varsa ölçülebilen olumlu yanları, anlatsın bize bir zahmet...