Başbakan’a dair...
Geleceğe ve siyasete bakışımız çok farklı olsa dahi Ersin Tatar'ın siyaset yolculuğundaki emeğini önemsiyorum.
O nedenle de üzülüyorum.
Çünkü medya kulislerinde, siyaset salonlarında, iş insanlarının sofralarında, akademik çevrelerde Başbakan’a dair çok da güzel konuşmalar yapılmıyor.
Bu ülke bizim.
“Başbakan”ı oyunun dışında bırakmak sevincimiz olamaz.
Çünkü “kendimizi yönetme irademiz” giderek kayboluyor.
“Bunlar rezil olsun da benim partimin değeri anlaşılsın” gibi düşüncelerden arınmalıyız.
Doğrusu şu olmalı:
“Benim partim çok daha iyi yönetsin, ülkeyi dönüştürsün, hizmet kalitesini artırsın, standartları yükseltsin de öyle anlaşılsın kıymeti…”
* * *
“Siyasetsizlik” zamanlarındayız.
Partiler kan kaybediyor, daralıyor, yeni insanları bünyesine katamıyor.
Toplum “siyaset”in değil “kişiler”in peşinden koşuyor.
Ütopyalar silikleşiyor giderek…
İdealler kayboluyor...
* * *
Ersin Tatar’ın henüz yolun başındayken görmesi gerekenler var.
Seçimleri önemlidir.
Kendine değer katacak insanlar olmalıdır yanında…
Bilge insanlar…
Toplumu iyi tanıyan, vizyon sahibi ve görgülü insanlar…
Saygı duyulacak, sözüne kulak verilecek, başarı hikayesi yazmış insanlar…
“Evet efendim”, “hayhay efendim” diyecek “şakşakçılar” yerine, yol gösterecek, eleştirecek, uyaracak, yön verecek, ileriye taşıyacak insanlar…
Umarım samimiyetime inanır.
Çünkü neredeyse “fıkralar” yazılıyor, kendisi ve çevresinde yaşananlara dair.
Üzülüyorum.
* * *
Hangi siyasi görüşten ya da gelenekten gelirse gelsin, bu ülkeyi yöneten insanlarla “dalga geçilmesi”ne karşı durmalıyız.
Engel olmalıyız.
Kıbrıs’ın kuzeyinin “vilayetleşme” sürecini geri püskürtmenin bir yolu da yetişmiş ve kaliteli insan kaynağımızı, ülke yönetimine katmaktır.
“Particilik”le yürümüyor.
“Ahbap arkadaş” ilişkisiyle olmuyor.
“Denge politikaları” ile yol alınmıyor.
Ah bir anlayabilseler...
Olmuyor, olmuyor!