1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. BAŞBAKAN’I AYIPLADIM
BAŞBAKAN’I AYIPLADIM

BAŞBAKAN’I AYIPLADIM

Bu kez eleştirim "siyasi" değil "insani..." Çok kalpten söylüyorum ki, İrsen Küçük'ün bir "açığını" yakalayıp da "yüklenmek" değil amacım... Şaşırdım, üzüldüm, ayıpladım içtenlikle. *** İsmet Kotak'ın cenazesi vardı dün. Düşünüyordum da, nice ü

A+A-

 

 

Bu kez eleştirim "siyasi" değil "insani..."

Çok kalpten söylüyorum ki, İrsen Küçük'ün bir "açığını" yakalayıp da "yüklenmek" değil amacım...

Şaşırdım, üzüldüm, ayıpladım içtenlikle.

 

***

 

İsmet Kotak'ın cenazesi vardı dün.

Düşünüyordum da, nice ülkede, o coğrafyanın bir mücadele insanı, bir değeri, bir önemli ismi öldüğü zaman Başbakanlar, Cumhurbaşkanları eğer yurt dışındaysa dahi programı iptal eder ve kendi yurduna döner.

Niçin?

Çünkü "son görev"'dir bu, bir vefadır, ailesinin ve sevenlerinin yanında durmaktır.

Önemlidir böylesi "manevi" tavırlar.

Oysa Başbakan Küçük, böylesi bir "son görev" günü, Kıbrıs'tan Antep'e uçtu.

Hem bir mücadele arkadaşını, hem siyaset ve basın alanına çok ama çok uzun yıllar emek vermiş, bakanlık ve milletvekilliği yapmış İsmet Kotak'ı yalnız bıraktı.

Gaziantep'te "sıradan" bir turizm etkinliğine katıldı, vali tarafından karşılandı, üstelik hiç de "Başbakan"ı gerektiren bir protokol yoktu ortada...

Turizm Bakanı gitmişti zaten, yeterdi.

Ada'da kalıp, İsmet Kotak'ın cenazesinde yer alabilirdi, almalıydı.

Ayıp etti...

 


 

SARAY’DA YEMEK

 

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir grup gazetenin yöneticileri dün akşam Sayın Eroğlu’nun konuğu oldu.

Çok samimi geçen gecede, müzakerelerden hükümete, yurttaşlıktan yasalara kadar gündemdeki pek çok konuyu konuşma ve sorgulama fırsatı bulduk.

Kimi bilgileri “yazılmamak kaydıyla” öğrendik; kimi açıklamalara şaşırdık ya da “Bu tam manşetlik” dedik.

Elbette ki gecenin ayrıntılarını paylayacağız.

Yarına…

 

 


 

Dullar

 

 

Pekçok etkinlik üst üste gelince, Kıbrıs Tiyatro Festivali'nde açılışı "Dullar"la yapabildim...

Bu sene, koltuklar da numaralı...

Ve yine, salonun tümü hınca hınç dolu.

William Hazlitt tiyatroya ilişkin değerlendirmesinde der ki, “Tiyatrosu olan bir ülkede; kötülükler, çirkinlikler ve yanlışlıklar sürüp gitmez.”

Umalım ki öyle olsun.

Tüm emek veren ustalara saygımızla birlikte, bu ülkeye tiyatroyu önce Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, sonra da Kıbrıs Tiyatro Festivali sevdirdi.

Eğer ki "kötülükler, çirkinlikler ve yanlışlar" sürüp gitmeyecekse, katkıları önemli olacaktır.

Ve hakkını verelim, Yaşar Ersoy ile ekibinin başarısıdır bu.

Kitap sevgisini, Işık Kitap Evi ve Nahide Merlen yaydı kitlelere... Festival kültürünü Oktay Kayalp ve ekibi... Ve Kıbrıs Tiyatro Festivali, artık, tam anlamıyla kurumsallaştı.

İlk geceden itibaren, salon hep doluymuş zaten ve biletler de önceden tükenmiş!..

Oyuna gelince..

5 kadın vardı sahnede ki, sahne performanslarına, enerjilerine şapka çıkarılırdı doğrusu.

Kimi anlarda, eğlenceli bir “kabare” tadında...

Kimi anlarda, yabancı bir yazarın çevirisiyle ortaya çıkan "soğuk" ve "bize uzak" esprilerle “tek perde”de zaman aktı, geçti.

En fazla ilgimi çeken tüm kostümler, aksesuarlar sahnedeydi; sahnede giyindiler, yeni yeni rollere büründüler ve seyirciye "kulisi" de "oyun" içinde yaşattılar.

Erkeklere yönelik "iğneler", tatlı tatlı battı bir yerlerimize!..

Mesela aklımda kalan.

"Erkeklerin vicdanı hep temizdir. Çünkü hiç kullanmazlar..."

Aslında bu söz, kadın ya da erkek veya eşcinsel ayırmadan, ne de çok "cuk" oturur, pek çok yüzsüze!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1803 defa okunmuştur