Başbakan’ın sorumluluğu
KıbrıslıTürk siyasetine yapılan müdahalelerin farkında olmayan neredeyse kimse kalmadı.
‘Türkiye’yi hesaba katmadan, Kıbrıs’ın kuzeyinde siyaset yapılamayacağını’ ileri sürüp, müdahalelerin ‘kaderimiz olduğunu’ düşünen ve meşrulaştırmaya çalışan ya da ‘anavatandır, döver de, sever de’ diyen azınlık bir grubun varlığı bir gerçekliktir.
Zaman zaman ortadan kaybolsalar ya da kendilerini diğer gruplar içinde görünmez kılsalar da bu grubun varlığını yadsıyamayız.
Siyasal konulara duyarlı kesim içindeki büyük bir çoğunluk ise bu müdahalelere tepkili, reddediyor ve kınıyor. Artık bu grubu bir kafese kapatmanın, kontrol altına almanın ya da normal yollardan itaat etmesini sağlamanın imkanı kalmadı.
Bir de, müdahalelerin yarattığı sıkıntıları görmezden gelen, önemini yadsıyan ve sıra kendilerine gelene kadar sessiz kalmayı tercih eden ikinci büyük bir kesim vardır.’
Şimdi tartışmanın odak noktasında bu sonuncu grup vardır.
Bunun nedeni de sıranın kendilerine gelmiş olmasıdır.
Bu grubun, şimdi başını ellerinin arasına alıp düşünmesi lazım.
Yani basit bir soruya cevap aramak için bunu yapmaları ülkenin ve toplumun yararına olacaktır:
Bu hükümet niçin bozuldu ve yenisi niçin kurulamıyor?
Hükümeti oluşturan partiler mecliste çoğunluk desteğini mi kaybetti?
Böyle bir gelişmenin ortaya çıkmadığını biliyoruz.
Öyle olsaydı, yeni bir hükümetin oluşumu meclis içinde çözümlenebilen bir sorun olacaktı.
Bugün yaşanmakta olan sorunun temelinde, hükümeti oluşturan partiler arasında patlak veren bir fikir ayrılığının da etkili olmadığını herkes biliyor.
Öyle olsaydı, ‘uzlaşabilen partiler hükümeti kursun’ denilip, bu konu kapatılırdı.
Bildiğimiz kadarıyla, hükümet sorunu, Başbakan’ın bir skandala bulaşması sonucu istifa etmesiyle de alakalı değildir.
Öyle olsaydı, istifası alkışlanır, skandalın hesabının sorulması gerekirdi.
Bu istifanın nedeni araştırılırken belki akla başka senaryolar veya olasılıklar da gelebilir.
Mesela, partisi içinde desteği kaybeden bir başbakan, parti içi meşruiyete sahip olmadığını fark ederek istifayı basabilirdi.
Ama yaşanan gelişmeler, böyle bir varsayıma fırsat tanımıyor.
İstifa eden başbakan tekrar hükümeti kurmakla görevlendiriliyor, kabinesini oluşturuyor ve meclisin onayına yöneliyor.
Yani parti içinden ciddi bir itiraz yok, ama ortada bir hükümet sorunu vardır.
Biraz daha derinlemesine bir irdeleme yapanlar, bu hükümet krizinin arkasında başka bir olasılığı da hesaba katacaklardır:
Başbakan, hükümetin eylem ve kararlarından ötürü halk arasında giderek yükselen hoşnutsuzluğa tepkisiz kalmayarak, başarısızlığı kabullenip istifa etmiştir!
Keşke bu hükümet böyle bir gerekçeyle çekilmiş olsaydı!
Her ne kadar da halkın hoşnutsuzluğu giderek artıyorsa da, yaşanan hükümet krizinin bununla da bir bağlantısı yoktur.
İşte tam da bu noktada mevcut başbakana bir sorumluluk düşüyor: İstifasına neden olan gelişmeleri, yeniden hükümeti oluşturduktan sonra karşı karşıya kaldığı sorunları kamuoyuyla paylaşması gerekiyor.
Eğer bir başbakan için yurtseverlik önemliyse, bunları gizlemekten kaçınmalıdır.
Eğer bir başbakan halka karşı sorumlu olduğunu düşünüyorsa, halkın gerçekleri doğrudan doğruya bilme hakkı olduğunu da kabul etmelidir.
Eğer bir başbakan, demokrasiye inanıyorsa, kendine göre demokratik gelişmenin önündeki engellerin neler olduğunu da herkesin duyabileceği şekilde dile getirmelidir.
Halka karşı sorumluluk hisseden bir başbakan, bu yaşananları anlamaya çalışanlara ‘hükümet ortaklarıma sorun, onlar bilirler’ demekle sorumluluğunu yerine getirmiş sayılamaz.
Bazıları ‘Zaten başbakanın hangi sorunlarla karşı karşıya kaldığını, Ankara ziyaretinde, bunun öncesinde ve sonrasında ne yaşandığını herkes biliyor ya da tahmin ediyor’ diyebilir.
Ama sorunun esası bu değildir: Yaşanan sorunları gizlemekle kim ne kazanmakta, kim neleri korumaya çalışmaktadır?
Eğer bu sorunlar ‘TC-KKTC ilişkileri zarar görmesin’ diye gizleniyorsa, o zaman bu davranışın sonuçlarına bakmakta fayda vardır.
Siz gizledikçe, müdahaleler artmakta ve derinleşmektedir.
Siz gizledikçe, KıbrıslıTürk toplumunu ve siyasetini, çağdışı ölçütlere göre yeniden dizayn etmeye çalışanlar daha fazla cesaretlenmektedir.
Siz gizledikçe, onlar ellerini-kollarını partinizin içine kadar uzatmakta, sizin varlığınıza tahammül etmeyeceklerini haykırmaktadırlar.
Yoksa sizin ‘TC-KKTC ilişkileri’nden anladığınız ve beklediğiniz sonuç bu mudur?