Başbakanlık’ta yarım saat
Ersin Tatar… Şimdilerin Başbakanı…
İletişimimiz çok eskilere dayanır.
Sık sık kendisini ve icraatlarını eleştirdiğim dönemlerde, Maliye Bakanı olduğu yıllarda daha fazla haşır neşir olduk.
Bakmayın “haşır neşir” dediğime, en ağır eleştirilerden bahsediyorum.
Yazımda beğenmediği bir eleştiri oldu mu, hemen arar, kendini izah etmeye çalışırdı, tuhafıma giderdi.
Bir bakan gazeteci yorumlarına neden bu kadar meraklı diye düşünürdüm hep, o yıllarda…
Meğer her şeye meraklıymış! Sonradan öğrendim. Çok detaycı, çok irdeleyen, çok gezen, çok iletişim kuran ve çok ama çok çalışan bir siyaset profili var Ersin Tatar’ın…
Birçok fikrine katılmam.
Mesela çok ağır bir milliyetçidir, zaman zaman şoven denilebilecek çıkışlar yapar.
Keşke ortayı bulsa, daha ılımlı olsa…
Kıbrıslı Rumlara hiç inanmaz, açık açık da dile getirir bunu.
Türkiyecidir çok fazla, bunu da dile getirmekten pek çekinmez.
***
Son hallerini UBP kurultayı döneminde yakından izledim.
Adım adım başkanlığa yürüdü.
Başkan seçileceği o kadar belliydi ki.
Herkesin elini sıkan, tam bir yerel siyasetçi örneğidir.
Samimidir, başbakan da olsa “Napan gardaş” der, “İyiyim Sayın başbakan” deseniz de, yine aynı samimiyeti sürdürür.
Mizacını Serdar Denktaş’a benzetirim. Denktaş da çok samimidir, siyasi karşıtlarını etkileyebilecek güçte bir “abi” hali vardır. Tatar’ın da keza öyle…
Yukarıda dediğim gibi, uzun süredir iletişimim var kendisi ile…
“Başbakanlık makamında ilk bize konuş” şeklinde sözleşmemiz vardı, eskiye dayanan.
Sözünü tuttu. Dün sabah mesajlaştık. “Okey gel” dedi.
Haber Müdürümüz Meltem Sonay ile Başbakanlık’taydık sabah sabah.
***
YENİDÜZEN’de çalışmak kimi zaman siyasiler tarafından ötekileştirdi bizleri.
Bu yüzden Başbakanlık kapısından içeriye alınmadığımız dönemleri iyi bilirim.
Hele hele de Başbakan’a muhalif bir duruşunuz varsa, hiç sokmazlar sizi o kapıdan içeriye.
Neyse ki şimdiki Başbakan ve ekibinin böylesi bir havası yok. Umarım devam eder.
Başbakanlık çok yoğundu dün sabah…
Herhalde yoğunluk gün boyu sürdü.
Kimi partililer tebrik etmek için adeta sıraya girmiş.
Gerçekten üzücü bir manzaraydı.
Çok çalışan, çok iş yapması gereken Başbakan’ın böylesi bir misafir trafiğini kabul etmemesini yeğlerdim açıkçası…
Muhtemelen kısa sürede buna son verecek, zira ortam çalışılabilecek gibi değil.
Gitmeler gelmeler, kahkaha kihkihi…
***
Neyse ki, röportaj için odasına girdik.
Tahmin ettiğim gibiydi mizacı…
Çok yorgundu ama mutlu olduğu her halinden beliydi.
Bu hükümeti Türkiye ile ilişkiler ve Kudret Özersay temelinde kurduğu her cümlesinden okunuyordu.
Çünkü kendisi de biliyordu ki; Türkiye’den mali kaynak olmazsa Başbakanlık bu dönemde bir azap!
Sık sık “Türkiye ile uyuma” dikkat çekti, “Özersay’a güveninden” söz etti.
Dayanamayıp Meltem sordu: “Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda uzlaştınız mı?”
“Hayır” dedi, parti karar vermedi…
“Ayar” konusunda “Diliniz mi sürçtü” dememe kalmadan cevap vermeye başladı: Dil sürçmesi değil, ama ağzımdan öyle çıktı.
Belli ki tam öyle söylemek istemese de o laf çıktıktan sonra patlak veren tantanadan oldukça keyif almış.
Türkiye basınında kendinden bahsedildiğini söyleyince, kahkaha patlatıyor.
Özetlemem gerekirse; Başbakanlık kapısındaki manzara, UBP içindeki kaynamalar ve Ersin Tatar’ın bu çok haber konusu- gündem veren tavrı çok ama çok ilginç bir döneme girdiğimizin habercisiydi. Belli ki Tatar fazla düşünmeden konuşacak ve bu konuşmalar da toplumda yer edecek.
İcraat mı?
Eski UBP’li hükümetleri biliyorsunuz.
Aynısı olur mu? Muhtemelen…
Tersini sağlamak Tatar’ın elinde mi peki? Hiç sanmam…
Umarım beni şaşırtır.
Yanlışını da doğrusunu da yazacağız.
İzleyeceğiz.