Burnumuzla “zehir” soluyarak uyandık güne…
Kendi çöplüğümüzde boğuluyoruz.
Önce bokumuzda!
Şimdi çöpümüzde!

***

Teknecik’te santral, Güngör’de çöplük, Girne ve Mağusa’da lağım!
Tam da denk geldi milyonluk “külliye” projesinin üzerine, hani diyoruz ya, bir hibe varsa, bir destek, önceliklerimizi de biz saptayalım.

***

Nefes almakta zorlanıyoruz ve tam bir kokuşmuşluk yaşanıyor.
Kimi zümrelerin “bireyci” konforu kimseleri yanıltmasın…
En pahalı arabalara ya da en konforlu evlere sahip olmak kimseye iyi bir yaşam kalitesi sunmuyor.
Maaşınız, ikramiyeniz, servetiniz “sağlığınıza” yetmiyor, bu kadar kirle, zehirle, denetimsizlikle…

***

Kriter yoksunu, umarsız ve gelişigüzel, uluslararası standartların dışında yaşıyoruz.
Adanın kuzeyinde “zehir” solurken biz, güneyde, sürdürülebilir çevre için önemli bir adım atıldı.
Tek kullanımlık plastik ürünlerin satışı yasaklandı.
Plastik çatal, bıçaklar, tabaklar, pipetler yasak şimdi…
Bu yasağa uymayanlara 20 bin Euro cezası var.

***

Denizlere lağım akıyor, santral bacası zehir kusuyor, çöplük yanıyor.
Tüm bunlar yaşanırken toplumsal gündemi “külliye” oluşturuyor.
Buna tepki koyduğunuz zaman da “Türkiye’yi istemiyorlar” diyorlar.
“Kıbrıs’ta güzel bir yaşam” istemenin anlamı kalmadı!
Yalvar yakar yaşamaktan ve yaranmaktan iflahımız kesildi, görmüyorlar, gündemi halen ya Kıbrıslı Rumlara nefret ya da Türkiye’ye itaat üzerinden köpürtüyorlar.

***

“KKTC” düzeni vasatı, çürümüşlüğü, sıradanlığı dayatıyor.
Kırk sene sonra anca “tanınma” çağrısı yaptılar.
“Olmamış” diyerek mahcubiyet yaşayacaklarına bir de üzerinden çıkıyorlar.
Dökülüyorsun sapır sapır!
Sabır sabır çatlatıyorsun taşı, toprağı, insanı!
Türk Lirası’nın ipiyle inilen kuyudan, eğreti bir devlet üzerine kurulmuş masallarla çıkılmıyor! Milliyetçilik kör ediyor, gelecek sunmuyor, karın doyurmuyor.
Tam bir “ucube” yaratılmış!
Hani kimileri “başımız dik yürüyoruz” diyor ya kendi kendine…
Öyle…
Çünkü boğazımıza kadar battık iyice!