1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Basın özgür değil”
“Basın özgür değil”

“Basın özgür değil”

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporuna göre Kıbrıs’ın kuzeyi 180 ülke arasında 90’ıncı sırada yer aldı, geçen yıla oranla 14 sıra geriledi; “sorunlu” anlamına gelen turuncu kategoride yer aldı.

A+A-

Serap ŞAHİN

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yayımladığı

2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde; Kıbrıs’ın kuzeyi, 180 ülke arasında 90’ıncı sırada yer aldı. Kıbrıs’ın kuzeyi geçtiğimiz yıl bu listeye 76’ncı sıradan girmişti.

RSF’in 2024 endeksinde; 56,72 puanla “turuncu” renkteki ülkeler kategorisinde yer alan Kıbrıs’ın kuzeyindeki basın özgürlüğü durumu “sorunlu” olarak nitelendirildi.

Öte yandan İnsan Hakları Platformu da gazetecilere ve muhaliflere açılan ifade özgürlüğü davaları, siyasi ve ekonomik baskılar altında editoryal bağımsızlığın zorlanması, Türkiye'ye girişi engellenen gazeteciler, otosansürün yaygınlaşması ve bağımsız medyanın ekonomik zorluklarla karşı karşıya olması, kamusal medya kurumlarının basın ve ifade özgürlüğü konusunda yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekti.

YENİDÜZEN ilgili kesimlere “Neden bu durumdayız?” diye sordu; coğrafi konum, Türkiye’deki siyasi rejim ve gazetecilerin yargılanmalarının basın özgürlüğünde gerileme sebepleri olarak belirtildi.

YENİDÜZEN’e konuşan BASIN-SEN Başkanı Ali Kişmir, basında yıllardır süregelen bir kısıtlama olduğunu vurguladı, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren Türkiye'deki modelin rol alındığını ve burada uygulamaya çalışan bir yapı olduğunu kaydetti.

Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili, eski gazeteci Sami Özuslu da Türkiye’de bulunan sermayelerin Kıbrıs’ın kuzeyindeki medyaya sahip olma çabasının otosansürü getirdiğine işaret etti, “Tüm bunları topladığınızda tabii ki 14 sıra birden aşağıya düşmek sürpriz değil” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Türk Gazeteciler birliği Başkanı Emin Akkor ise yargılanan gazetecileri hatırlattı,

“Düşünün ki bir gazeteci kullandığı ifadelerden dolayı savcılık tarafından ağır cezada yargılanması için mahkemede ciddi bir gayret serf ediliyor. Öyle bir ortamda gerilememiz gayet doğaldır. Bizim üzerimize düşen bu sıkıntıları daha çok seslendirip, daha fazla mücadele ederek ülkemizi daha iyi noktaya getirmektir” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat da, Kıbrıs’ın kuzeyinde bir süredir ‘cumhurbaşkanı ve askere hakaret etmek’ gibi uydurma gerekçelerle gazetecilere ve muhaliflere yönelik ceza davaları açıldığını, her türlü eleştiri ile basının susturulmak istendiğini vurguladı.

Basın özgürlüğünün bir diğer yönünün bağımsızlığı olduğuna işaret eden Murat, kamu yayıncılığının yönetiminin siyasi atama ile şekillendirilmesi, objektif ve eleştirel yayın yapılmasına engeller nitelikte olduğunu belirtti.

 

Kıbrıs’ın kuzeyi, 180 ülke arasında 90’ıncı sırada

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle yayımladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Kıbrıs’ın kuzeyi, 180 ülke arasında 90’ıncı sırada yer aldı. kktc geçtiğimiz yıl listeye76’ncı sıradan girmişti.

RSF’in 2024 endeksinde, 56,72 puanla “turuncu” renkteki ülkeler kategorisinde yer alan Kıbrıs’ın kuzeyindeki basın özgürlüğü durumunu “sorunlu” olarak nitelendirdi.

RSF’in raporunda Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’e yönelik açılan davadan da bahsedildi. Açıklamada, Türkiye’nin artan baskısının basın özgürlüğünü olumsuz etkilediği ifade edilirken, Türk veya Kıbrıs Türk hükümetini, ordusunu veya yetkililerini eleştiren gazetecilere karşı yaptırımlar, davalar ve cezai işlemler uygulandığı kaydedildi.

Açıklamada, Ali Kişmir’in şu anda Türk ordusunu eleştirdiği için 10 yıl hapisle karşı karşıya olduğu belirtilirken, dört gazetecinin de Türkiye’ye girişinin engellendiği hatırlatıldı. Açıklamada, diğer gazetecilerin ise, Türk politikalarını veya Kıbrıslı Türk siyasetçileri eleştirdikten sonra sansürlendiği, kovulduğu veya istifaya zorlandığı kaydedildi.

 

Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir:

“Türkiye'deki modeli rol alan ve burada uygulamaya çalışan bir yapıyla karşı karşıyayız”

2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında Kıbrıs’ın kuzeyinin 90’ıncı sırada yer almasının nedeninin coğrafyadan kaynaklandığına işaret eden Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir, basında yıllardır süregelen bir kısıtlama olduğunu vurguladı. Kişmir, “2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren artık Türkiye'deki modeli rol almış ve bunu burada uygulamaya çalışan bir yapıyla karşı karşıyayız” dedi.

 “Özellikle Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve sağ partilerin dayattıkları yasalarla ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı aldığı bazı kararlarla bunu zaten bize gösterdiler” diyen Kişmir, “Ama biz mücadele ettik. Bu yasalar geri çekilmedi, ertelendi. ‘Yasalarla ilgili sizlerden de görüş alacağız’ denildi. O nedenle ileriki bir tarihte basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yasalar tekrardan gündeme gelecek” şeklinde konuştu.

 

“1 yıl sonra bu sıralamayı da kaybedeceğiz”

“Bizi yönettiğini iddia eden zihniyet; basını korkutarak, yıldırarak, buradaki yanlışları, yapılan hataları sansürleyebileceğini düşündü. Daha da ileriye giderek, gazetecilerin yargılanması, onlara yargı sopasıyla ceza vermeye, hizaya getirmeye, terbiye etmeye çalışılıyor” diyen Kişmir, bunun Türkiye’de görülen AKP rejiminin örneklerinden olduğunu kaydetti. Kişmir, Türkiye’de birçok gazetecinin uzun yıllardır hapiste olduklarına dikkat çekerek, aynı sorunlardan Türkiye’deki birçok gazetecinin de yurt dışına kaçmak zorunda olduğunu hatırlattı.

“Adanın kuzeyinde de gerek benim davamla, ilgili gerek diğer davalarla ilgili verilmek istenen mesaj budur” diyen Ali Kişmir, gelinen noktada “Bir yıl sonra bu sıralamayı da kaybedeceğiz. İleriye gidecek, iyileştirici bir adım görmüyorum” ifadelerini kullandı.

Ali Kişmir sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünyada, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti'ndeki tutuklu bulunan meslektaşlarımıza bir an önce özgürlük talep ediyoruz. Ülkemizde de yargılanan gazetecilerle ilgili; ülkeyi yönetenlerin dik bir duruş sergilemesini ve dıştan gelen bu tür baskılara karşı dirayet göstermelerini istiyoruz. Gerçekten onuruyla hakkıyla yapan tüm gazetecilerin 3 Mayıs Dünya Özgür Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.”

 

Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Sami Özuslu:

“Basın özgürlüğünde en kötü coğrafyadayız”

Dünya genelinde basın özgürlüğünün kötüye gittiğine vurgu yapan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili eski gazeteci Sami Özuslu, Avrupa ülkelerinin bir kısmının dahi turuncu renk kategorisinde olduğuna işaret etti. Basının tamamen özgür olduğu sayılı ülke olduğuna işaret eden Özuslu, yaşadığımız Ortadoğu’nun basın özgürlüğünde en kötü coğrafya olduğunu kaydetti.

Adanın hem kuzeyi hem de güneyinin basın özgürlüğü konusunda son 2-3 yıldır kan kaybettiğini belirten Özuslu, geçtiğimiz yıl güneyin 25’inci sıralardan 55’inci sıralara gerilediğini hatırlattı, “Bu sene de 65’e düştü” dedi.

Özuslu, “Güney'de de tablo iç açıcı değil ve geçen seneki düşüşle Kıbrıslı Rum toplumu demokratik, özgür basın kategorisinden çıkmak durumunda kalmıştı. O yüzden şimdi biz koyu turuncu, açık turuncuyla nitelenen bölgedeyiz. Hem güney hem kuzey olarak aslında her iki toplumda da basın özgürlüğüyle ilgili gerek medya sahipliği olmak üzere ciddi sıkıntılar var” şeklinde konuştu

 

“Yasalar rafta bekliyor”

Basın mensuplarına açılan askeri mahkemeleri ve Türkiye’de yargılanan gazetecilerin davalarını hatırlatan Özuslu, “Ayrıca Sosyal medyayı susturacağım niyetiyle hazırlanan bazı yasa tasarıları veya önerileri zaman zaman gündeme geliyor” dedi muhalefet olarak bu konularda rahatlatacak bazı yasaların da hükmet kanadının görüşmeye yanaşmadığından dolayı rafta beklediğini vurguladı.

“Türkiye'deki rejimin buraya olan etkisi hissediliyor” diyen Özuslu, “Türkiye sermayelerinin burada medyaya daha fazla sahip olma çabası açık ve net biçimde son yıllara damgasını vuran bir gelişme. Türkiye'deki büyük şirketler Kuzey Kıbrıs'taki medyayı kontrol ediyorlar. Bu da tabii ki bir otosansürü getiriyor” diye devam etti.

 

“Gazeteciyi susturmak aslında toplumu susturmaktır”

“Kendi yağıyla, kendi ciğerini kavurmaya çalışan basın örgütleri ve kuruluşlarının da gerek baskılarla gerek mali nedenlerle güçsüzleştirilmesi ve adeta boğulması eklenince tabii ki ortaya kötü bir tablo çıkıyor” diyen Sami Özuslu,  kamu yayıncısı BRT’nin de demokratik ortama ve çok sesliliğe katkısı olmadığını ifade etti.

“Tüm bunları topladığınızda tabii ki 14 sıra birden aşağıya düşmek sürpriz değil” diyen Özuslu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle dünyayla ilişki kurma, uluslararası hukuk içinde olma çabası gösteren bir toplum olarak bizi dünyayla buluşturacak değerler ancak ve ancak çağdaş, modern değerler olabilir. Bu laikliktir, demokrasidir, haklardır ve evrensel anlamda özgürlüklerdir. Bunların tümüne sahip çıkmak gerekir. Tablo sürpriz değil ama bunların geriye döndürülmesi mümkündür. Çünkü Kıbrıslı Türk toplumu özgürlüklerine sahip çıkan, özgürlükleri solumak isteyen bir toplumdur. Dolayısıyla bu ortamı hiç hak etmiyor. Bizi de günü geldiğinde yeşil renkle temsil edilen basının özgür olduğu, haberde objektiflik, yorumda özgürlüğün sınırsızca solunabileceği, elbette kimilerinin tarif ettiği gibi hakaret veya kişisel saldırılar, özel hayatın gizliliği gibi, masumiyet karinesi gibi kavramları da unutmadan. ‘Basın özgürdür. Her şeyi yazar, istediğine çamur atar’. Bu tarif, özgürlükleri elimizden almak için sulandırılan bir tariftir. O yüzden bu tuzağa da toplum olarak düşmemek gerekir. Varsa bir orta yerde bir zemkadih, bir hakaret, orada hukuk mahkemeleri, hukuk davaları açılabilir. Ama bunu ceza davası şekline dönüştürmek ve gazetecileri, basını susturmak değildir. Gazeteciyi susturmak aslında toplumu susturmaktır. Biz diktatörlüğe değil demokrasiye doğru, özgürlüklere doğru yürümek için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

 

Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği (KTGB) Başkanı Emin Akkor:

“En önemli sebeplerinden bir tanesi gazetecilerin ifadelerinden dolayı yargılanmaları”

İfade özgürlüğü açısından bakıldığında kötü bir coğrafyada olduğumuzu vurgulayan Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Emin Akkor, Kıbrıs’ın güneyinde de bu konuda gerileme olduğunu kaydetti.

“Türkiye Cumhuriyeti'nde de ciddi bir gerileme var ve Türkiye Cumhuriyeti artık alt sıralarda yer alıyor” diyen Akkor, “Ülkemiz için ise bu yıl yaşanan gerilemenin en önemli sebeplerinden bir tanesi gazetecilerin ifadelerinden dolayı yargılanmasını net olarak görebiliyoruz” dedi.

Basın- Sen Başkanı Ali Kişmir'in devam eden duruşmasının ifade özgürlüğü noktasında ülkenin önemli ayıplarından bir tanesi olduğuna işaret eden Akkor, “Düşünün ki bir gazeteci kullandığı ifadelerden dolayı savcılık tarafından ağır cezada yargılanması için mahkemede ciddi bir gayret serf ediliyor. Öyle bir ortamda gerilememiz gayet doğaldır. Bizim üzerimize düşen bu sıkıntıları daha çok seslendirip, daha fazla mücadele ederek ülkemizi daha iyi noktaya getirmektir” ifadelerini kullandı.

 

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat:

“Kurumlar, özerk bir hale büründürülüp, meslekten profesyonellerin yönetimine devredilmeli”

Basın özgürlüğünün; ifade özgürlüğü, demokrasi ve hesap verebilirlik kavramları ile birlikte ele alınması gerektiğine dikkat çeken Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat,

“Avrupa insan Hakları Mahkemesi (AİHM) basını, toplumun ‘bekçi köpeği’ diye tanımlar. Çünkü basın organları yaptıkları yayınlar ile kamuyu ilgilendiren konularda, dördüncü güç olarak bulunur ve özellikle devlet yönetiminin icraatlarını kamu yararı çerçevesinde didik didik edebilir. Basın mensupları, herhangi bir yolsuzluğu, hukuksuzluğu araştırmaları ile ifşa edebilirler. Ayrıca kamusal özgürlüklerin kullanılması, toplum içindeki farklı ve özellikle muhalif seslerin duyulabilmesi ve hakikatin ortaya çıkarılması bakımından da basın özgürlüğünün ciddi şekilde korunması ve güçlendirilmesi gerekir” şeklinde konuştu.

Anayasanın 24’üncü maddesinde ‘düşünce suçu yoktur’ ilkesi açıkça düzenlenmesine rağmen, özellikle yerel yasalarımızın birçoğunun ifadeyi cezalandırıcı hükümler içerdiğini kaydeden Murat, “AİHM kararlarına bakıldığında, politik ifadelerin sınırlandırılabileceği çok kısıtlı bir alan bulunduğu anlaşılacaktır. Politik konuşmalara ilişkin sınırlandırmaların meşrulaştırılması için çok yüksek standartlar getirmek, nefret söylemi ve şiddete teşvik dışında sınırlandırmamak gerekir” ifadelerini kullandı.

“Aksine daha da ağır cezalandırma koşullarını mevzuata dahil etmek, anti demokratik bir anlayıştır ve hakkın kullanımını engelleyici niteliktedir” diyen Murat, Kıbrıs’ın kuzeyinde bir süredir ‘cumhurbaşkanı ve askere hakaret etmek’ gibi uydurma gerekçelerle gazetecilere ve muhaliflere yönelik ceza davaları açıldığını, her türlü eleştiri ile basının susturulmak istendiğini vurguladı.

Basın özgürlüğünün bir diğer yönünün bağımsızlığı olduğuna işaret eden Murat, kamu yayıncılığının yönetiminin siyasi atama ile şekillendirilmesi, objektif ve eleştirel yayın yapılmasına engeller nitelikte olduğunu belirtti.

Kurumların, özerk bir hale büründürülüp, meslekten profesyonellerin yönetimine devredilmesi gerektiğinin altını çizen Aslı Murat, “Özel sektördeki editoryel bağımsızlık ise, çoğu zaman sahip şirketin izin verdiği ölçüde sağlanabilmekte, çalışan gazeteciler meslek etiğine uymayan yayınlar yapmaya zorlanmakta, hatta zaman zaman sansürle baş etmek zorunda kalmaktadır. Bağımsız çalışmak da ekonomik manada pek mümkün değildir. Aktarmaya çalıştığım tüm hususlar, ‘basın özgürlüğü’ karnemizin karanlık yüzünün bir kısmıdır. En azından hapishanelerimizde tek bir gazetecinin olmaması ve geçmişte faili meşhur örnekler yaşansa da bugün gazetecilerin öldürülmediği bir ülke olmamız hasebiyle, listede bazı ülkelerin önüne geçebiliyoruz. Ama özgürlük için bu yeterli değildir. Yürünecek çok uzun bir yolumuz var” ifadelerine yer verdi. 

 

“En temel insan hakkı olan ifade ve düşünce özgürlüğünü, yerel ve uluslararası arenada savunmaya devam edeceğiz”

İnsan Hakları Platformu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla basın bildirisi yayınladı,

içinden geçtiğimiz bu ortamda işlevsel demokrasi ve ifade özgürlüğünün önemini vurguladı ve en temel insan hakkı olan ifade ve düşünce özgürlüğünü yerel ve uluslararası arenada savunmaya devam edeceklerini bildirdi.  Bildiride şu ifadelere yer verildi:

Bölgemizde ve dünya genelinde, otokratik rejimlerin yükselişi, iklim krizi ve artan eşitsizlik ile baskıların yaşandığı bir dönemde, toplumsal adalet, işlevsel demokrasi ve ifade özgürlüğü önemini giderek artırmaktadır.

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, basın özgürlüğünün önemini vurgulamak ve hükümetleri 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. Maddesi'nde yer alan ifade özgürlüğü hakkını korumaya çağırmak amacıyla ilan edilmiştir.

Ülkemizde gazetecilere ve muhaliflere açılan ifade özgürlüğü davaları, siyasi ve ekonomik baskılar altında editoryal bağımsızlığın zorlanması, Türkiye'ye girişi engellenen gazeteciler, otosansürün yaygınlaşması ve bağımsız medyanın ekonomik zorluklarla karşı karşıya olması, kamusal medya kurumlarının basın ve ifade özgürlüğü konusunda yaşadıkları sıkıntılar ciddi endişelere yol açmaktadır.

Bu önemli günde, İnsan Hakları Platformu olarak, siyasiler başta olmak üzere tüm kesimlere ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün korunması ve desteklenmesi gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Ayrıca, Platform olarak en temel insan hakkı olan ifade ve düşünce özgürlüğünü yerel ve uluslararası arenada savunmaya devam edeceğimizi, hak ihlaline uğrayanlara destek vermeye ve bu ihlalleri düzenli olarak izleyip raporlamaya devam edeceğimizi de vurgulamak istiyoruz.

Bu haber toplam 2006 defa okunmuştur