
Basın Özgürlüğü, Hormonlu Tavuk ve Sosyal Medya
Neo-liberal sistemin “Kazanç için her yol mübahtır” maksimi, özgür olmak ve hayatını rahat kazanmak için kurguladığı mekanizma muhalif gazetecileri de sisteme entegre ediyor.
Sinan Evcan
sinanevcan@gmail.com
Meşhur Siyaset Flozofu Karl Marx, alt yapının üst yapıyı belirlediğini söylerken üretim ve sermaye kimin elindeyse siyasi kararları da onun belirlediğini kastetmişti. Peki sermaye nasıl elde edilir?
Erzincanlı mandıra sahibi bir babanın oğlu Hamdi Ulukaya, babasının mütevazı sayılabilecek imkanlarıyla ABD’ye dil eğitimi almaya gitti. Oradayken tesadüfen bir yoğurt fabrikasının kapanıp satılığa çıkarıldığını öğrendi. Risk alıp ve borçlanıp fabrikayı satın almaya karar verdi. Girişimci arkadaşımız Yunan yoğurdu adıyla pazarladığı bir yoğurdu piyasaya sürdü ve yeni şirketine Chobani adını verdi. Bu yoğurt şekerli değildi ve aslında süzme yoğurt kıvamında yeni bir damak tadıydı ABD pazarı için. Başarılı oldu ve ürünü sayesinde ABD’nin en başarılı girişimcisi seçilerek bugün 2 milyar dolarlık bir servete erişti.
Bugün basın özgürlüğü hedef kitle seçmek gibi bir şey. Bir ülkenin sınırları içinde bulunan televizyon kanalları ve gazeteler artık basın özgürlüğü ile ilgili söylenebilecek sözlerin çok küçük bir kısmını oluşturuyorlar. Küresel sermaye artık izlenme oranlarının reklam gelirleriyle bütünleşik bir algoritmayla hesaplandığı izlenme hesaplarına odaklanıyor.
Sınırlı özgürlüklerin olduğu ülkelerde muhalif fikirleri resmi televizyon kanallarından iletemeyen veya muhalif olduğu için işinden olan gazeteciler “ekmek paraları” için youtube kanalı kurmaya mecbur kalıp, aralarından şanslı ve ana akımın ilgisini cezbeden içerik üretenler bu kanallardan eskiden kazandıklarından çok daha fazla gelir elde etmeye başladılar.
Burada önemli fasit bir daire ortaya çıkıyor. Neo-liberal sistemin “Kazanç için her yol mübahtır” maksimi, özgür olmak ve hayatını rahat kazanmak için kurguladığı mekanizma muhalif gazetecileri de sisteme entegre ediyor.
Neo liberalizm, küresel sermaye akışkanlığı uğruna herhangi bir ülkenin ne kadar demokratik olduğuyla samimi bir şekilde ilgilenmez. Ucuz iş gücü bulduğu ve malını satabildiği yere akar. Onlar için internet yasağı yoksa demokrasi de vardır çünkü artık mal internetten pazarlanıyor.
Fakat buradaki en büyük paradoks, ülkedeki muhaliflerin veya interneti ekmek parasına dönüştürme peşindekilerin sermayenin gereklerine göre davranmaları.
Mesela youtube yemek tarifi kanallarından bir tanesi kuzu incik, bonfile filan pişirirken bir anda tavuk ve türevlerinin tariflerini vermeye başladı. İşte basın özgürlüğü denilen şey burada bitiyor. Bitmekle kalmıyor hayvan özgürlüğüne de bulaşıyor. Pahalı oldukları için danalar ve kuzular tariften kaldırılıyor ve bir anlamda özgürlüklerine kavuşuyorlar. Benim etim pahalı beni kesmeyin...
Sentetik şekilde üretilen tavukların nasıl mangalda pişirildiklerini anlatıyor bu kanalın yeni paylaşımları. Dana bonfileye göre iki kat daha fazla izleniyor bu içerik. Youtube kâr ediyor, kanal sahibi kâr ediyor, sentetik tavuk üreten kâr ediyor. Sonuç şu: Sağlık iflas ediyor, etik iflas ediyor. Tek kurtulan danalar ve kuzular.
İşte küresel anlamda basın özgürlüğüne atfedilen değer de budur: Kuzulara kıymayan sentetik ortamda büyüttüğü tavuklara kıymaktadır.
Burada son söz olarak şunu söylemek gerekir. Ana akım zalimdir. Konforunu sever. Basın özgürlüğü kısıtlanan gazeteci de eskiden ana akımla beslenen bir gazeteciyse, eski alışkanlıklarına dönmek için her şeyi yapar kuzuyu bırakıp tavuğa döner. Eğer basının özgür şekilde kendini ifade etmesi ana akıma indirgenmişse buradan özgürlük çıkmaz.
