BASİT PRATİK KURALLAR
"Aydınlanma" insanları hesaplamaya değil düşünmeye zorlar.
Aklımızı kuşku duyma ve inanma arasında nasıl konumlandıracağımıza ışık tutar.
Dolayısıyla bir fikrin dışavurumu ışığında taşın altında fikir sahibinin eli vardır.
Eğer bir fikir "pahalıya mal olmuyorsa" sorun değildir.
Deneme-yanılma mekanizması size hayatta kalmak, çabalamak için önemli bir ilerleme sağlayabilir.
Dolayısıyla "hakem değerlendirmesinden geçmiş" fikirleri eskileriyle değiştirir, ilerleme sağlayabilirsiniz.
Peki ya sorun yanlış şeyler için çabalamak ise?
Yanlış yönlendirilmiş çabalar tatminkâr çözümler sunabilir mi?
Bence,hayır!
Örneğin;
Eğer ben kaslı bir vücuda sahip olmayı amaç edinirsem; spor salonuna giderim.
Olmazsa kendi evimde ağırlık kaldırır, vücudumdaki istenilen bölgelere ağırlıklarla baskı uygularım...
Basit ve pratik kuralı budur.
Kaslarım için bir bedel öderim.
Bu bedel de ağırlıklarla çalışmaktır.
Eğer sen maaş ve ekonomide kendini değiştirecek yaratıcı bir güç istiyorsan;
O gücün yol haritası bellidir:
Yola çıkış,
Bedel,
Ödül.
Evet. Katılırım.
Bu gücün bedeli ancak ve ancak ödenmiş bir "dönüşüm" ile sağlanabilir.
Peki ya eğer bu dönüşüm fikri size çok pahalıya mal olacaksa?
Sözgelimi teknolojiye daha fazla "entegre" olacaksınız diye,
İşleyen beyninizi yapay bir beyinle değiştirmek ne bilimdir, ne de iyi bir uygulamadır.
Öncelikle saptanması ve ortaklaştırılması gereken olgu budur.
Kafalar karışıktır, söylemler tutarsızdır, saptamalar çelişiktir.
Sınırları rasyonalite, ideal ve prensiplerle aşarken,
Önce, nasıl olduğumuzu, nasıl göründüğümüzü bilmeliyiz.
Hukuk harika bir şey, ancak;
Düzenleyici bir yaklaşım yerine salt hukuki bir yaklaşımı yeğlemek,
Bizi deneme-yanılma yoluyla inşa edilen kararlara götürür mü?
"Açıklarımızı kapatıp", riskleri üstlenip, kayıpların bedelini öder mi?
Kısacası, bizim basit pratik kurallara ihtiyacımız var.